Yenilik ve Adalet Biriliği Partisi (BIG) Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) Almanya'daki etkilerine ilişkin yazdığı 21 Mart 2020 tarihli yazısında, "Her şey korona vaka sayısının artmasına bağlı. Uzmanlar işte o zaman sistem çökebilir diyor. Bunun için de bugünden itibaren iki hafta zaman tanıyorlar. Şayet korona vakaları bu aritmatikle çoğalırsa yoğun bakım ünitelerinin ve solunum cihazları gereksiniminin kapasitenin üzerine çıkacağını belirtiyorlar." ifadelerini kullandı.
İşte o yazı:
Almanya koronvirüs salgınına karşı çok geç önlemler almaya başladı.
Çin, İran ve İtalya'da vaka sayıları günden güne artarken, ölümler çoğalırken Almanya dış sınırlarında hiçbir önlem almamıştı. Dışişleri Bakanlığı üzerinden herhangi bir seyahat uyarısı yapılmamıştı.
Almanya bir nevi Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 11 Mart tarihinde yaptığı pandemi açıklamasını bekledi.
Hükümetin o zamana kadar koronavirüsü karşısında duyarsızlığını bizzat yaşayanlardanım.
8 Mart tarihinde Roma maratonuna katılmak için son hazırlıklarımı yapıyordum. 5 Mart'ta Berlin'den Roma'ya uçacaktım. İtalya'da durumlar vahim olmasına rağmen 10 kişilik koşu grubumuzla birlikte maratona katılmaya kararlıydık. O tarihlerde koronavirüsü ülkenin kuzeyini vurmuş Roma'da henüz vaka sayısı çok düşüktü. Ne zaman ki maratonumuz 4 Mart tarihinde organizatör kuruluş tarafından iptal edildi biz de gitmekten vazgeçtik. O zamana kadar Almanya'dan İtalya'ya uçmamız konusunda hiç bir engel yoktu. Uyarı da yoktu.
Türkiye bu konuda daha ilerideydi.
23 Şubat tarihinde İran'la, 1 Mart tarihinde İtalya ile tüm uçuşları ve geçişleri yasaklamıştı.
Koronavirüsü konusunda ki ülkenin nüfusları neredeyse aynı seviyede olsa bile Almanya'da vaka ve ölü sayısı Türkiye'den neden çok daha fazla?
Küçük bir örnek. 14 Şubat tarihinde Berlin'den İstanbul havalimanına indiğimde direkt termal kamera kontrolünden geçtim. İki gün sonra Berlin'e tekrar giriş yaptığımda ne bir termal kamera denetimden geçtim ne de sorulu cevaplı bir form doldurmak zorunda kaldım.
Almanya Dışişleri Bakanlığı en sonunda 20 Mart tarihinde tüm yurtdışı seyahatleri konusunda kamuoyunu uyardı. Çok geç alınmış bir karar.
ALMANYA BÜYÜK KRİZE HAZIRLANIYOR
Başbakan Angela Merkel, Çarşamba günü yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Almanya'nın dünyanın en iyi sağlık sistemlerinden birine sahip olduğunu belirtti. "Korona salgını konusunda bir çok ülkenin çok ilerisindeyiz" dedi.
Normal şartlarda birçok soruna cevap verebilecek kapasitesi olan Almanya sağlık sistemi, şu anda büyük bir sınavdan geçiyor. Her şey korona vaka sayısının artmasına bağlı. Uzmanlar işte o zaman sistem çökebilir diyor. Bunun için de bugünden itibaren iki hafta zaman tanıyorlar. Şayet korona vakaları bu aritmatikle çoğalırsa yoğun bakım ünitelerinin ve solunum cihazları gereksiniminin kapasitenin üzerine çıkacağını belirtiyorlar.
Buna ilaveten yıllardan bu yana Almanya'nın kanayan yaralarından biri olan hemşire ve sağlık personeli açığını da ekleyecek olursak olası bir kriz durumunda sağlık sisteminin başına neler gelebileceğini çok daha iyi anlarız.
Bu senaryonun benzeri harfiyen şu anda İtalya'da yaşanıyor. Sağlık sistemi kelimenin tam anlamıyla çöktü. Hatta savaş dönemlerinden bildiğimiz askerlerin kullandığı metodlar uygulanıyor. Hastalar aciliyet derecesine göre koluna veya yatağına takılan kırmızı, sarı ve yeşil bantlarla kotlanıyor. Kırmızı taşıyanlar hemen müdahele edilmesi gereken hastalar. Sarı biraz bekleyebilir. Yeşil ise yardıma en az ihtiyacı olan kişiler.
Almanya, İtalya'daki tabloyu kesinlikle yaşamak istemiyor. Onun için şimdiden büyük çapta solunum cihazları siparişi verdi ve yoğun bakım yatak sayısını çoğaltmak için girişimlerde bulundu. Şu anda 28 bin yoğun bakım yatağı bulunuyor.
Sağlık Bakanı Jens Spahn, 2 bin hastanenin müdürüne kendi imzasıyla mektup göndererek yoğun bakım yataklarını boş tutmalarını salık verdi. Pazartesi'den itibaren tüm ameliyat ve diğer tıbbi müdahalelerin ertelenmesini talep etti. Sağlık Bakanı ayrıca emekliye ayrılmış doktorlar ve tıp öğrencilerini görev başına çağırdı.
SAĞLIK SİSTEMİ ALARM VERİYOR
Almanya sağlık sistemi bir çok açıdan alarm veriyor.
Yaşlı bir nüfusa sahip. 3 milyon 400 bin kişi bakıma muhtaç. Bunların yüzde 24'ü bakım yurtlarında kalıyor. Diğer kısmı ise evlerinde aile fertleri veya hasta bakım şirketleri tarafından sağlık ve her türlü ihtiyaçları karşılanıyor.
Son on yıllardır Almanya sağlık elemanları konusunda ciddi sorunlar yaşıyor. Birçok doktor daha iyi iş imkanları için yurt dışına gitti. 17 bin hasta bakıcı açığı var. Korona olmadan önce de hekimler ve hemşireler limitlerini zorluyorlardı. Hatta bazı hastanelerde yoğun bakım üniteleri olmasına rağmen eleman eksikliğinden dolayı kullanılamaz durumdalar. Sağlık personeli sürekli mesaiye kalıyor.
Sağlık Bakanı olanların farkında ve çözüm yolları bulmaya çalışıyor. 2018'de bir genelge yayınlayarak tüm kliniklerde asgari hasta bakıcı sayısı olmasını şart koşmuştu. Nedense bu pratikte bir türlü olmadı.
Angela Merkel'in 2017 yılında seçim çalışması kapsamında katıldığı bir televizyon programında bu sorun canlı olarak kendisine sorulmuştu.
Alexander Jorde adında genç bir hasta bakıcı, Merkel' e sağlık sisteminin çöktüğünden yakınmıştı. Aynı genç şimdi bu konuda çok az bir ilerleme katedildiğini belirtiyor. Hatta sistem krona kriziyle birlikte adeta öç alıyor diyor.
YOĞUN BAKIM YATAKLARI
Avrupa genelinde yoğun bakım ünitelerine bir göz attığımızda şöyle bir manzara ile karşılaşıyoruz.
100 bin kişiye düşen yatak sayısı şu şekilde:
Almanya 29
Fransa 13
İspanya 10
İngiltere 7
Sağlık sektöründe son yıllarda büyük yatırımlar yapan Türkiye bu konuda Avrupa'nın çok önünde. Buna yeni açılan 10 şehir hastanesinin katkısı çok büyük.
Türkiye'de 100 bin kişiye 40 yatak düşüyor.
MALZEME AÇIĞI
Doktorlar ve sağlık personelinin en büyük korkusu, hastalığın kendilerine bulaşması.
Bunun için özel muayeneler, il sağlık daireleri ve hastanelerin çok iyi bir donanıma sahip oldukları söylenemez. Bir çok hastanede özel korumalı önlükler, ağız maskesi ve dezenfektalar yeterince bulunmuyor. Hatta ameliyat dikiş ipinin yetmeyeceği bildiriliyor.
Hatta Eschweiler'deki yoğun bakım bölümünde maskelerin bir kez kullanımdan sonra çöpe atılmaları yasak. Herkes adını maskeye yazıyor. Yıkanıp kurutulduktan sonra tekrar kullanılıyor.
Bir de bunlar yetmiyormuş gibi koronadan sonra hemen hemen her yerde hastanelerde hırsızlıklar oluyor. Bunu yapanlar da orada çalışan sağlık görevlileri veya depo sorumluları.
Berlin Charite hastanesinde ağız maskeleri, dezenfektan ürünleri ve eldivenler çalındı.
Hamburg Barmbek Asklepios hastanesinde OP hemşiresinin 100 civarında ağız maskesi çaldığı bildiriliyor.
KORONA TESTLERİ DOĞRU YAPILIYOR MU?
Her önemli olayda genelde bir kişi veya kurum ön plana çıkar ve kurtarıcı bir rol üstlenir.
Türkiye'de bu Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Almanya'da ise Robert-Koch Enstitüsü Başkanı Lothar Heinz Wieler oldu. Her basın toplantısı büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Gerçi açıkladığı bilgiler ve rakamlar önceden farklı kanallardan kamuoyunun bilgi dağarcığında olsa bile, toplumdaki havayı almak için iyi bir işlev görüyor.
Lothar H. Wieler'e iyi kulak verildiğinde korkmanın o kadar da tehlikeli olmadığı anlaşılıyor. Pazartesi yaptığı açıklamada, koronavirüsün her beş kişiden dördünde fazla bir tesiri olmadığını söylüyor. "Hiç veya çok az semptomu var. Bazen küçük bir nezle şeklinde anlamadan kayboluyor. Bana sorarsanız hayvanlardan bulaşan domuz ve sığır virüsü salgını koronadan daha tehlikeliydi. Gördüğünüz gibi insan vücudu buna karşı bir direnç gösterdi ve üstesinden gelmeyi başardı. Koronada da aynısı olacak ve aldığımız tüm bu önlemler bir son bulacak."
PEKİ NEDEN BU PANİK?
Robert-Koch Enstitüsü Başkanı Wieler'in söylediklerinden yola çıkarsak fazla paniğe gerek yok.
O kadar sıkı önlem alınmasına rağmen nasıl oluyor da virüs bu kadar hızlı yayılabiliyor?
Kendinde korona şüphesi taşıyanlar aile hekimliğine veya sağlık dairelerine başvuru yapmaları gerekiyor.
Doktorunuza ulaşamıyorsunuz. Genelde telefon üzerinden bilgi veriyorlar. Çin, İran veya Italya'ya gitmişseniz hiç gelmeyin diyenler de var.
Sağlık dairelerinde doktor sıkıntısı yaşanıyor. Son yıllarda bu kurumlarda üçte birlik personel kaybı yaşandı. Hastanelerin 1000-1500 Avro daha fazla maaş vermesi gitme kararlarında etkili oldu.
Korona testi yaptırmak isteyenler bu durumda genelde hastanelere akın ediyor. Büyük izdihamlar yaşanıyor. Geçen Pazartesi Dresden Üniversite Hastanesi önünde 500 kişilik bir grup koronavirüs testi yaptırmak için iç içe, yan yana kuyrukta bekledi.
Virüsü bulunmayanlar bile orada kapmış olabilirler.
Veri tabanları istendiği gibi oluşturulamıyor.
Birkaç kişi bu hengameyi duydukça test yaptırmaya yanaşmıyor.
ŞİRKETLER BATIYOR
Bir çok sektör durma aşamasına geldi. Seyahat, gastronomi, etkinlik salonları, özel okullar, taksi vs. sektörler iflasın eşiğinde. 372 milyon cirosu olan ve 7 bin 300 çalışanı olan ünlü Vapiona lokantalar zinciri bu hafta iflas ettiğini bildirdi.
ÖNLEMLER FARKLI ALINIYOR
Koronavirüsün yayılmasına karşı her eyalet farklı önlemler aldı. 16 eyaleti göz önünde bulundurduğumuzda en katı uygulamalar Bayern'de uygulamaya kondu.
Bayern Başbakanı Markus Söder uygulamaya koyduğu önlemleri Bayern'in İtalya ve Fransa'ya yakın olmalarına bağlasa da siyasi bir lider olarak seçmeninde göz doldurmaya çalışıyor. Bayern sonuçta hür eyalet (Freistaat) ve kararlarını da serbest şekilde alıyor.
Bu gece (Cumartesi) saat 0'dan itibaren tüm eyalette sokağa çıkma yasağı kondu.
İş, alışveriş, doktor-hastane ziyaretleri, ayrı yaşayan çiftlerin çocuklarını görmeleri gibi zaruri ihtiyaçlar dışında katiyen sokağa çıkılmaması gerekiyor. Çıkılsa da iki kişiden fazla kişiyle birlikte olunamıyor. Lokantalar tüm gün boyunca müşterilere yasak. Sadece ev servisi yapabiliyorlar.
Berlin'de ise durum biraz farklı. Henüz sokağa çıkma yasağı yok. Alışveriş yerleri olduğu gibi açık. Lokantalar saat 18'den sonra iç müşteriye kapalı. Dışarı satış serbest.
TOPLUM İKİYE BÖLÜNDÜ
Alman toplumu korona konusunda ikiye bölünmüş durumda. Ne kadar Türkiye'deki gibi cumhurbaşkanına, hükümete ve sağlık bakanına menfi saldırılar olmasa da bu kadar sıkı önlemin abartılı olduğuna inanan ciddi bir kesim var. Televizyonlarda ve sosyal platformlarda bilim insanları koronanın abartıldığı söylüyorlar.
Akciğer hastalıkları ve viroloji uzmanı ve eski milletvekili Dr. Wolfgang Wodarg geçen yıl bu zamanda daha az ölümlerin olduğunu bize istatistikler söylüyor diyor. Virüsler her zaman vardı ve olacak. Bu şekilde aşırı önlemleri abartılı bulduğunu söylüyor.
Benzeri şeyleri Salı günü Phönix televizyon kanalında viroloji uzmanı Prof. Moelling de ifade etmişti.
KAFALAR KARIŞIK
Bir çok kişi ise virüs gerçeği bilmek ve korkmakla birlikte acaba bunun arkasında başka bir olay mı var kuşkusu taşıyor.
Alman medyası çok kısıtlı bahsetse de geçen hafta 40 bin civarında ABD askerinin Almanya'ya konuşlanması ne anlama geliyor?
NATO kapsamında yeni düşmana karşı ilkbahar tatbikatı yapılacağı bildirildi. Bu askerler sonrasında geri dönecek mi henüz belli değil.
Yapılan açıklamada askerlerin koronaya karşı dirençli oldukları belirtildi. Bu da akıllara korona ya hiç yok ya da virüsün ilacı bunlarda var, bizim mi haberimiz yok düşüncesini getirdi.
Öyle veya böyle zor bir dönemden geçiyoruz.
Dünya kolektif olarak hiç bir zaman böyle bir refleks göstermemişti. Bir olaya karşı bu şekilde ortak kararlar almamıştı.
Korona sonrasını herkes sabırsızlıkla bekliyor. Almanya bunun için kendine 20 Nisan tarihini koydu. Bekleyip göreceğiz.