Donald Trump'ın olası seçim zaferi, ABD'nin küresel rolünde köklü değişikliklere işaret ediyor. Liberal hegemonya çağının sonuna gelindiğine dair yorumlar güçlenirken, Trump'ın ideolojik yaklaşımdan ziyade pragmatizme dönmesi gerektiği düşünülüyor. Amerika'nın artık mevcut statükoyu sürdürmek yerine küresel rolünde bir dönüşüm yapması gerektiğini savunan Trump, ABD'nin geleneksel bağlarından sıyrılarak ekonomik milliyetçilik ve ulusal sanayileşme üzerine kurulu bir politika izlemeyi vaat ediyor.
LİBERAL HEGEMONYA SON BULUYOR MU?
Son yıllarda, Amerikan endüstrisinin rekabet gücü zayıflamış, ulusal borç hızla artmış ve toplumsal sorunlar derinleşmiştir. Bu sorunların çözülmesi yerine statükonun korunması, ABD'nin geleceğine dair endişeleri artırıyor. Kamala Harris ise Başkan Yardımcısı olarak Biden'ın politikalarından tam olarak ayrışamayarak mevcut durumun sorumluluğunu taşımak zorunda kaldı.
NEOLİBERALİZMİN TÜKETTİĞİ AMERİKA
Trump'ın “Amerika'yı Yeniden Harika Yap” sloganı, ABD'nin zirvede olduğu 1970'lere atıfta bulunuyor. Ancak, neoliberal mutabakat altında toplumun piyasa odaklı bir yapıya bürünmesi, siyasetçilerin halkın taleplerini karşılayamamasıyla sonuçlandı. Bu süreç, ulusal bağlılığı olmayan bir siyasi sınıf yaratarak halkın sisteme güvenini sarstı. Trump, sanayiyi yeniden canlandırma çabalarıyla ulusal egemenlik için ekonomik kalkınmayı önceliklendirirken, Çin'le yürüttüğü ekonomik savaşın etkileri tartışma konusu olmaya devam ediyor.
TRUMP'IN İDEOLOJİK OLMAYAN PRAGMATİZMİ
Trump'ın sonsuz savaşlara son verme vaadi, geniş bir destek aldı. Ancak bu savaşların sonlandırılması, ABD'nin süper güç statüsü üzerinde risk oluşturuyor. Trump, Ukrayna'daki vekalet savaşını bitirme isteğini ifade etse de, bu kararın ABD'nin küresel etkisini nasıl etkileyeceği belirsiz. Ayrıca, Trump'ın NATO genişlemesine son verme isteği de ABD'nin geleneksel müttefikleriyle ilişkilerini yeniden tanımlamasını zorunlu kılabilir.
Mirathaber