15 Temmuz'un AB'yi de sarsan domino etkisi
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile diyalog sürecini başlatmayı planlayan Alman-Fransız girişimi ABD'nin taşeronu konumundaki Polonya ile İskandinav ve Baltık ülkeleri tarafından baltalandı.
Rusya ile Avrupa Birliği (AB) arasında yeni bir sayfa açmayı hedefleyen Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un çağrısı, 23-24 Haziran'daki AB liderler zirvesinde konsensüse varılamadığı için reddedildi.
ABD Başkanı Joe Biden'ın Rus lider Putin ile 16 Haziran'da yaptığı 4 saatlik görüşmeye işaret eden Merkel, "Sadece Biden'ın Rusya lideri ile konuşması yetmez. ABD Başkanı'nın bize aktaracağı bilgilerle yetinemeyiz. AB kendi bakışını doğrudan temas ile elde etmeli" diyerek AB'nin de Rusya ile bağımsız şekilde görüşmesi gerektiğinin altını çizdi.
Ne var ki 2 milyon 790 bin nüfusu bulunan şehir devleti niteliğindeki Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda, AB'nin 83 milyonluk ülkesi Almanya ile 67 milyonluk ülkesi Fransa'nın talebini sert şekilde eleştirerek, "Bu öneri, biraz bal için ayı ile konuşmaya çalışmaya benzer" çıkışında bulundu.
İstanbul büyüklüğündeki 17 milyonluk Hollanda'nın Başbakanı Mark Rutte ise bırakın yüz yüze görüşmeyi "Putin ile aynı odada oturma düşüncesinin bile kendisinde tiksinti uyandırdığını" söyleyecek kadar ileri gitti.
Bazı AB üyesi ülkelerin kraldan çok kralcı Rusya düşmanlıklarına sert tepki gösteren Fransa lideri Macron, masadaki liderlere "Rusya komşumuz. Biden, Putin ile görüşüyor. Şimdi size soruyorum. Biden, Putin ile görüşmeden önce fikrinizi sordu mu? Size danıştı mı? Hayır danışmadı. Ve sizler onları baş başa buluşurken gördünüz. Bu sizi şoke etmedi mi? Biz gerçekten tuhafız..." demek zorunda kaldı.
Bu tartışma aslında Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz, Macaristan, Bulgaristan ve Portekiz gibi AB üyesi ülkelerin artık ABD'den bağımsız bir Rusya, Çin ve Türkiye politikası izlemek istediklerinin açık kanıtı. İşte bu yüzden ABD'nin jeo-politik istismarına karşı isyan eden bu ülkelerle Türkiye arasındaki stratejik empati giderek artıyor.
Birçok analistin de dile getirdiği gibi kimi Avrupalı liderler Türkiye'nin ABD'ye rağmen geliştirdiği Rusya ve Çin eksenli Asya açılımına büyük bir gıptayla bakıyor. Çünkü Rusya ve Çin ile bağımsız ilişkiye girmek ABD müttefiki ülkeler için tam bir ateşten gömlektir.
Zira ABD korkusundan Putin ve Çin lideri Şi Cinping'e selam bile vermekten korkan Avrupalı liderleri göz önüne alınca Türkiye'nin Moskova ve Pekin ile geliştirdiği stratejik ilişkilerin Washington'da nasıl bir travmaya yol açtığı daha net anlaşılacaktır.
ABD'nin asıl gücünün kaynağı, Avrupa'da olduğu gibi ülkemizde de Rusya ve Çin ile ilişkileri rafa kaldırmayı savunan ve her yere sızmış yığınla yerli Amerikan gramofonundan kaynaklanıyor.
Türkiye, 15 Temmuz destanı ile bu kirli ağı bir yere kadar çökertti.
Bu bağlamda 15 Temmuz'un emperyal merkezde yol açtığı depremin domino etkisini şimdi Almanya ve Fransa başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde de görüyoruz.
Sonuç olarak Avrupa'nın ABD'den daha otonom bir siyaset izlemesi Türkiye'nin elini güçlendirir.
Fakat Avrupa'da olduğu gibi içimizdeki Amerikan etki ajanlarının nüfuzunun hâlâ kırılamadığını ve en kritik pozisyonların hâlâ bu kesimlerin uhdesinde bulunduğunu da biliyoruz.
Bu kısırdöngü, ülkemizin ve dünyanın geleceği konusunda bizi endişelendirmiyor değil. Ancak mücadele daha yeni başlıyor. Ve 15 Temmuz'un ruhuna sahip çıkanların zafere ulaşacağından hiç kuşkumuz yok.
Sabah