Afganistan'ı bekleyen üç senaryo
Güvensizliğin bu denli yaygın olduğu Afganistan'da barış mümkün olabilir mi? Türkiye böyle bir ortamda nasıl bir rol ve misyon üstlenebilir? Burada üç muhtemel senaryo karşımıza çıkıyor. Birincisi, Gani hükümeti ile Taliban arasında bir anlaşma olacak; ateşkes şartları yahut barış görüşmeleri yeniden başlayacak. Anlaşma olduğu takdirde, Gani hükümeti ve Taliban arasında güç paylaşımı yapılacak ve neticede Taliban diğer devletler ve örgütlerce bir terör örgütü olarak değil, meşru bir aktör olarak muhatap alınacak. Bu anlamda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 1966 yılından beri ilan ettiği 30 yaptırım rejiminden biri olarak (El Kaide ve) Taliban Yaptırım Rejimi'nin akıbeti de değişecek.
İkincisi, ateşkes yahut müzakere olmayacak; ciddi bir direnişle karşılaşmayan Taliban teritoryal kontrolü ve bilahare ülkenin idaresini ele geçirecek. Bu da 90'ların ikinci yarısında olduğu gibi tüm güç ve yetkiyi elinde bulunduran Taliban dönemine geri dönülmesi demek olacak ki Taliban'ın şu anda ifade ettiği gibi daha ılımlı bir yapıya dönüştüğü iddiasını boşa çıkaran çok sayıda terör eylemi yaşanmaya devam ediyor. Daha da önemlisi Taliban yeniden, benimsediği radikal anlayışın tezahürü olarak sözde İslami emirlerini yayınlamaya başladı; “Kadınları ve kızlarınızı Taliban unsurlarıyla evlendirin, tek başlarına dışarı çıkmalarına müsaade etmeyin, sigara içmeyin, sakal kesmeyin” gibi...
Sonuncu ihtimal ise Afganistan'da Suriye benzeri bir iç savaş çıkması. Her ne kadar Kuzey İttifakı eskisi gibi birliktelik ve güçlü duruş sergilemese de halkın mobilizasyonu ve direnişi bir seviyede örgütlenecek ve halk kendi öz savunma sürecini başlatacaktır. Fakat kuzeydeki halkın direnişte karşılaşabileceği en büyük sıkıntı gereken iradeyi ortaya koymak değil; ekipman ve finansman sıkıntısında açığa çıkacaktır. Zira Taliban düşürdüğü ilçelerdeki tank, silah gibi tüm askeri araç gereç ve teçhizata el koymuş durumda. Ayrıca Taliban'ın önceki dönemlerle mukayese edildiğinde kuzeydeki ileri gelen aşiret liderleri ve halkın direniş göstermemesi için can bağışlama, para yardımı gibi farklı taktiklerle yaklaştığı vurgulanmalı. ABD ve diğer koalisyon güçlerinin, Afganistan içi müzakerelerin dahi başlamadığı, en ufak bir uzlaşı sağlanmadığı ve Taliban'ın hızla ülkeye hakim olmaya başladığı bir süreçte Afganistan'dan çıkması, Taliban'ın tamamen lehine görünse de Taliban'ı da kolay bir sürecin beklediği söylenemez. Bu anlamda Taliban'ı yönelik algıları bakımından belki Kuzey İttifakı'nın değil ama DEAŞ ve destek verecek diğer terör gruplarının ciddi bir tehdit yönelttiği vurgulanmalı.
Türkiye'nin muhtemel misyonu
Türkiye açısından değerlendirildiğinde, Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması ve şu ana kadar Afganistan'da hiçbir zaman muharip unsur olarak kinetik operasyonlara katılmaması bir avantaj. Ancak Taliban'ın seküler bir ülke olarak Türkiye'nin mevcudiyetini bir baskı olarak yorumlayacağı yönünde görüşler mevcut. Keza Türkiye'nin NATO unsuru olarak kalması, Türkiye'den ziyade Batılı güçlerin ülkede kalmaya devam etmesi olarak değerlendirilecek ve Taliban'a verilen vaatlerin tutulmaması şeklinde algılanacaktır. Fakat Afgan halkı ve bilhassa kuzeydeki Türk asıllılar açısından bakıldığında Türkiye'nin varlığı son derece memnuniyet vericidir; bu anlamda ülkede barışın sağlanması için Türkiye-Pakistan dostluğundan duyulan beklenti hayli yüksek. Kaldı ki Afganistan'da, Pakistansız bir barış tahayyül etmek mümkün değil. Son olarak Türkiye'nin sadece Kabil havaalanını işleteceği; kendi emniyeti ve öz savunması için tedbir alacağı ve bu nedenle mevcut sayının korunup, ilave personel ve teçhizat alımına gidilmeyeceği ifade ediliyor. Burada Türkiye için iki önemli husus var: İlki, NATO'nun yanı sıra Pakistan, Katar, İran, Rusya gibi ülkelerle yoğun bir işbirliği içerisinde olmak; diğeri ise Afganistan'daki mevcudiyetini Gani hükümeti, NATO ve Birleşmiş Milletlerin (BM) resmi daveti ve misyonu üzerine inşa etmektir. Çok sayıda aktörün “arabulucu rolüne” büründüğü Afganistan'da Taliban'ın monolitik bir yapı sergilememesi ise muhtemel barış anlaşması ve müzakerelerin güvenilirliği ve idamesi açısından hesaba katılması gereken bir faktör. Bu anlamda hem Afganistan Talibanı ile ABD'nin terör örgütü listesinde bulunan Pakistan Talibanı (Tehrik-i Taliban Pakistan) hem de Afganistan Talibanı içerisindeki farklılıklar göz ardı edilmemeli. Aynı şekilde, Taliban'ın meşru bir aktör konumuna evrildiği durumda El Kaide gibi diğer terör örgütlerinin yeniden zuhur etmesi yahut diğer terör örgütlerinin dahil olduğu bir çatışma -vekalet savaşı içinde vekalet savaşı- ihtimal dahilinde.
Yazıdaki düşünce ve görüşler yazarına aittir, TİMETURK'ün editöryel politikasını yansıtmayabilir