El Fakih'in “Arap ülkelerinin Şam yönetimiyle normalleşmesi İran'ı dizginlemek için mi?” başlıklı analizi:
Esed rejimiyle normalleşme sürecine giren Arap ülkeleri, savaş döneminden sonra Suriye'nin yeniden imarında söz sahibi olmak ve kendilerine kazanımlar sağlayacak ekonomik ilişkiler kurmak istiyor.
Beşşar Esed rejimi ile ilişkilerini normalleştirmek isteyen ülkeler, bunun İran'ın Suriye'deki etkisinin kısmen azaltılmasına katkı sağlamasını ve Arap varlığının genişletilerek bölgesel ve uluslararası müdahaledeki artışı engellemeyi umuyor.
Arap Birliğinin 12 Ekim 2011'de Suriye'nin üyeliğini askıya alması ve Arap büyükelçilerinin, Esed rejimi sivillere tam koruma taahhüdünü kesin olarak yerine getirene kadar Şam'dan çekilmesi çağrısında bulunmasının ardından Esed rejimi ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde siyasi yabancılaşma söz konusuydu. Ancak son yıllarda, Esed rejimi ile bazı Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde iyileşme adımları atılmaya başlandı.
Esed rejimiyle normalleşme sürecine giren Arap ülkeleri, yasal kısıtlamalara bağlı kalmadan Suriye'nin yeniden imarında söz sahibi olmak ve kendilerine kazanımlar sağlayacak ekonomik ilişkiler kurmak istiyor. Özellikle zengin Körfez ülkelerinin yanında Ürdün, Irak ve Lübnan, Suriye ile karşılıklı ticareti yeniden canlandırmayı hedefliyor.
Şam ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkinin normalleşmesini destekleyenler, aralarında İran'ın da yer aldığı bazı ülkelerin bu normalleşmeyi engellemeye çalıştığını düşünüyor.
Böyle bir tabloda İran, Suriye hükümetinin politikalarında yaşanan ani değişimleri kabul etmek durumunda kalırken Suriye hükümet politikalarının da Arap ülkelerinin tutumlarıyla daha fazla uyum içinde ve İran'ın tutumuna da uzak olması gerekiyor.
Bununla birlikte İran'ın Suriye'de sağlam şekilde ekonomik, askeri ve sosyal nüfuzun temellerini inşa etmedeki başarısına işaret eden gözlemciler, Suriye'nin Arap coğrafyasına yönelip İran'dan uzaklaşma ihtimalinin pek gerçekçi olmadığını öngörüyor.
Suriye'nin başkent Şam ve çevresindeki coğrafyadan, Lübnan sınırına; güneyde Ürdün ile doğuda Irak sınırına kadar İran'la müttefik sosyal tabakalar lehine demografik yapıyı değiştirme kampanyalarının da bu nüfuzu güçlendirdiği ifade ediliyor.
BAE ile Esed rejimi arasındaki ilişkilerin seyriEsed rejimi ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki ekonomik ilişkilerin, "BAE-Suriye İşadamları Konseyi"nin oluşturulduğu 20 Ekim 2021'den bu yana büyük ilerleme katettiği görülüyor.
BAE-Suriye İşadamları Konseyi, ticari ilişkileri canlandırmanın yanı sıra birçok alanda ekonomik iş birliğini geliştirmek üzere özel sektörün rolünü aktif hale getirmeyi ve BAE'nin Şam'da 300 megavat kapasiteli elektrik santrali kurmayı hedefliyor.
Esed rejiminin Su Kaynakları Bakanı Temam Rad, BAE'nin başkenti Abu Dabi'ye eylül ayında yaptığı ziyarette Enerji ve Altyapı Bakanı Suheyl el-Mezrui'yle bir araya geldi. Görüşmede enerji başta olmak üzere iki ülke arasındaki iş birliği konuları ele alındı. BAE'den ilk üst düzey ziyaret
Suriye'de on yıldır süren iç savaşta Esed rejiminin ihlallerini, yüz binlerce sivilin öldürülmesini ve milyonlarca insanın yerinden edilmesini kabul etmeyen Arap tutumunun ardından ilk kez üst düzey bir BAE yetkilisi Suriye'yi ziyaret etti.
BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan, 9 Kasım'da Suriye başkenti Şam'a ulaştı ve Beşşar Esed'le görüştü.
BAE resmi ajansı WAM'ın haberine göre, Bin Zayid, Abu Dabi'nin Suriye'nin güvenliğini, istikrarını ve birliğini sağlama konusundaki kararlılığını ve Suriye krizini sona erdirmek için gösterilen tüm çabaları desteklediğini ifade etti.
Suriye rejimi haber ajansı ise Esed'in ofisine dayandırdığı haberinde, iki tarafın iş birliği ve yatırım fırsatlarını geliştirmenin yollarını görüştüğü aktardı.
Esed, "Suriye halkının her zaman yanında olan BAE'nin aldığı akıllıca tutumdan" övgüyle söz etti.
Washington yönetimi ise BAE Dışişleri Bakanı Bin Zayid'in Şam ziyaretini eleştirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, gazetecilere yaptığı açıklamada, "acımasız diktatör" olarak nitelendirdiği Esed rejimi ile ilişkilerin normalleştirilmesi çabalarının ABD tarafından desteklenmediğini belirtti. Mısır'ın "Suriye'nin Arap Birliği üyeliğinin iadesi" mesaisi
Mısır ve diğer bazı Arap ülkeleri ise Kasım 2011'de askıya alınan Suriye'nin Arap Birliği üyeliğinin iadesi için birkaç yıldır Birliğin koridorlarında ciddi mesai harcıyor.
Nitekim Arap Birliğinin, 2011'deki kararı, Suriye'de şiddeti durdurma ve sivillere koruma sağlayıncaya kadar Esed rejimine karşı heyetlerin Birliğin toplantılarına katılmasını askıya almanın yanı sıra bir dizi siyasi ve ekonomik yaptırımlar içeriyor. Savaş sonrası döneme hazırlık
Esed rejimi de Rusya veya İran'a güvenmekle askeri alandan ekonomik alana geçme imkanı bulamayacağını, savaş sonrası dönemde de büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalacağını biliyor. Rejim, savaş sonrası döneme geçiş ve savaşın bıraktığı yıkımın yeniden imarı için bazı adımların atılmasının kaçınılmazlığının farkında.
Bu nedenle Esed rejimi, Arap ülkeleri ve özellikle zengin Körfez ülkeleri ile ilişkileri yeniden normalleştirme konusunda istekli.
Birleşmiş Milletler raporları Suriye'deki yeniden imar maliyetlerinin 388 milyar doları bulacağına işaret ederken, Esed rejimi ise ülkedeki yıkımı kaldıracak ve milyonlarca mülteci ile göçmenin evlerine dönmesini sağlayacak imar için 250-400 milyar dolara ihtiyaç olduğunu belirtiyor.
Halihazırda Irak, Lübnan ve Cezayir'in yanı sıra Mısır, Ürdün ve BAE'nin yoğun çabalarıyla Esed rejimi ve Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesine hız verilmiş durumda. Dolayısıyla Esed rejiminin, Mart 2022'de düzenlenecek Arap Birliği dönem toplantısına çağrılması bekleniyor.
Esed rejimi ile normalleşme süreci, Arap ve uluslararası güçlerin Şam yönetiminin düşmeyeceğinin yanı sıra askeri çözüme bağlı kalmanın saçma olduğu yönünde sergilediği tutum gölgesinde ilerliyor.
Şam'daki Esed yönetimi de bu süreçte gücünü yeniden toplama ve Suriye topraklarının tümünü ele geçirerek 2011 devrimi öncesi konumu yakalama yönünde büyük adımlar atmaya çalışıyor. Nitekim 2011'de başlayan devrimden sonra silahlanan muhalif gruplar, 2013 yılına gelindiğinde Esed rejimine ülke topraklarının üçte ikisinden fazlasını kaybettirmişti.
Şu anda ise Esed rejimi Suriye topraklarının yüzde 70'inden azını kontrol ederken, muhalif gruplar yüzde 9'unu elinde tutuyor. Terör örgütü PKK/YPG ise Suriye'nin yüzde 27'sini işgal etmeye devam ediyor. AA