Tutar'ın ‘Fransa'nın tarihi Türkiye sendromu ‘Gine' nüksetti' başlıklı analizi;
Son yıllarda ABD liderliğindeki Fransa, İsrail, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Yunanistan'dan oluşan bloka karşı Ortadoğu ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere Kafkasya, Balkanlar, Körfez, Orta Asya, Kuzey Afrika ile Sahel bölgesinde kıyasıya bir mücadele veren Türkiye, bölgesel ve küresel emperyal statükoda derin gedikler açtı.
Ülkemizin bileğini bükemeyeceğini gören ABD'nin işaretiyle Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi aktörler Türkiye'ye yönelik stratejilerini değiştirerek yeni bir sayfa açma kararı aldı.
Ancak Türkiye'yi artık açıktan hedef alamayan İsrail, Fransa ve Yunanistan şimdi farklı ve kirli yollara başvuruyor.
Özellikle de Fransa... Türkiye'nin Libya, Suriye ve Karabağ'da etkin bir güç olarak dengeleri değiştirmesi sonrası paniğe kapılan Fransa'nın darboğazı daha da arttı.
Türkiye karşısında birçok hezimet yaşayan Fransa daha çok Kuzey Afrika ile Sahel'de darbeler yoluyla yeniden mevzi kazanmaya çalışıyor.
Bu yeni safhada Fransa'nın asıl stratejisi Libya, Sudan, Mali, Çad, Tunus, Cezayir, Fas, Moritanya, Somali, Gine ve Nijer gibi Müslüman Afrika coğrafyasında Türkiye'nin yükselişini baltalamaya dayanıyor.
Bunun son örneği, Türkiye ile yakın ilişkiler içindeki Batı Afrika ülkesi Gine'deki darbedir. Darbeci Yarbay Mamady Doumbouya'nın Fransa ve İsrail ile yakın ilişkileri, perde arkasındaki güçleri ve niyetlerini net bir şekilde ortaya koyuyor zaten.
Acıklı olan ülkesine 'Fransız kalan' bizim kimi yerli kalemlerimizin Tunus ve Sudan'dan sonra Gine'deki darbeyi de alkışlamasıdır. Hatta "Erdoğan'ın kardeşine darbe" diye niteleyenler bile oldu.
Oysa işin aslı hiç de öyle değil. Afrika'da yeniden sahnelenen sömürgecilik oyunu Türkiye faktörü nedeniyle artık sonuç vermiyor. Devran değişti.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da ağır stratejik darbeler alan Fransa ve İsrail'in nüfuzu Senegal, Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad, Sudan, Eritre, Kamerun, Gambiya ve Gine'den oluşan Sahel bölgesinde de azalmaya başladı.
Bunun nedeni de Türkiye'nin 2019'da Libya'da sahaya inerek dengeleri kökten değiştirmesidir. Böylece Türkiye, Afrika'nın en ileri ve zengin ülkesi Libya'ya 2011'de saldıran Fransa'nın 150 yıllık kirli emperyalist planlarını altüst etti.
Şimdi Fransa Mali, Çad, Nijer, Tunus, Sudan ve son olarak Gine'deki darbelerle hezimetini perdelemeye çalışıyor.
Mali'de 18 Ağustos 2020 ile 25 Mayıs 2021'deki darbelerden Fransa istediği sonucu alamadı.
Cuntacılar, Fransa'nın taleplerini kabul eden başbakanı devirdi. Bu nedenle 2014'ten beri Fransa'nın Sahel bölgesinde sürdürdüğü 'Barkhane Operasyonu' sona erdi.
31 Mart 2021'de Nijer'deki Fransa destekli darbe başarısız oldu. Yine 21 Nisan 2021'de Çad'daki darbe de Paris için hayal kırıklığı oldu. Çad'ı 30 yıldır yöneten Cumhurbaşkanı İdris Deby artık Fransa için Sahel'de savaşmak istemediğini açıklayınca öldürtülerek tasfiye edildi. Ne var ki yerine gelenler de Deby gibi düşünüyor.
Benzer şekilde Fransa devleti Tunus, Sudan ve Gine'deki darbelerden de istediğini alamayacak.
11 Nisan 2019'da Sudan'da gerçekleşen darbeyle 30 yıllık Ömer Beşir yönetimine son verildi. Ancak yerine gelenler Türkiye ile ilişkilerini sürdürme kararını açıkladı.
26 Temmuz 2021'de yapılan Tunus'taki Cumhurbaşkanı darbesi de Fransa için istenilen sonucu vermiş değil. Haziranda Paris'te Emmanuel Macron ile görüşen Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, bir ay sonra Libya'da Hafter yerine Türkiye yanlısı Trablus hükümetini destekleyen Başbakan ve Meclis Başkanı'nı görevden aldı. Hükümet ve meclisi feshetti. Fakat Tunus'ta ipler güçlü muhalefet nedeniyle tamamen darbecilerin eline geçmiş değil.
Gine'de de benzer bir durum söz konusu. Gine'deki cuntacılar bile Fransa'nın sömürgeci tahakkümünü sorgulayarak meşruiyet kazanmaya çalışıyor.
Fransa ise 'Sahel bizim güney sınırımızdır. Biz burada kendi sınırlarımızı koruyoruz' diyerek darbeleri ve darbecileri açıkça savunuyor. Ancak Türkiye'nin varlığı ve kararlılığı Fransa'yı sınırlarını Akdeniz'e doğru çekmeye zorluyor.
Zira Fransa'nın sömürgeci Afrika siyaseti artık iflasın eşiğinde. Her darbe Fransa'ya daha ağır bir darbe olarak geri dönüyor/dönecek.
Ve kaçınılmaz olarak Fransa da ABD'nin Ortadoğu ve Orta Asya'da maruz kaldığı hezimetlerin benzerini peş peşe Afrika'da yaşayacak.
Sabah