Körfez'deki yeni kriz Türkiye'ye nasıl yansır?
Körfez'de bu kez Katar kaynaklı olmayan yeni bir kriz var. 2017'de Katar'ı ablukaya alan Suudi Arabistan ile BAE petrol zirvesinde birbirine girdi. Son kavga ikili arasında bir süredir devam eden gerginliğin dışa en net yansıması oldu. Bu durum Türkiye tarafından son derece önemli.
Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki gerginlik OPEC zirvesinde ayyuka çıktı.
Suudi Arabistan petrol üretiminin artmasını istemiyor. Birleşik Arap Emirlikleri ise “arttırılsın” diyor.
Suudi Arabistan'ın dediği olursa, petrol fiyatları düşmez.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin dediği olursa, petrol fiyatları düşer.
Suudi Arabistan'ın dediği ile Rusya'nın dediği aynı.
Birleşik Arap Emirliklerinin petrol fiyatlarının düşmesini sağlayacak üretimi arttırma tezinin en büyük destekçisi ise ABD.
Böylelikle OPEC'teki kavgada ABD ile Rusya'nın aldıkları pozisyon da net şekilde görülebiliyor.
Suudi Arabistan ile BAE'yi petrol dışında ayrıştıran meseleler de var.
Suudi Arabistan son dönemde İran'a karşı daha yapıcı davranıyor.
İsrail konusunda son derece ılımlı olsalar da BAE'nin teslimiyeti gibi bir duruma düşmediler.
İkili arasındaki en büyük kavga meydanı ise Yemen.
2014'te Yemen'de İran destekli Husi militanlarının darbesi olmuş, 2015'te Suudi Arabistan ile BAE bir koalisyon kurup Yemen'e müdahale etmişlerdi. Yemen'de iç savaş önü alınamaz bir noktaya geldi. Suudi Arabistan Yemen'de İran'la baş edemedi.
Üstelik ortağı BAE Yemen'de birçok kez Suudileri sattı.
Suudi Arabistan ile BAE'nin ticari rekabetleri de görünür hale geldi.
Suudilerin yeni havayolu ve havalimanı projeleri ile BAE'nin birçok noktada Suudi Arabistan'ı bypass eden liman projeleri birbirlerine rakip oldu.
BAE 2012'den bu yana Suudi Arabistan'ı etki altına aldı.
Mısır darbesi, Türkiye ile ilişkilerin bozulması, İsrail, İran, Katar, Yemen, Sudan, Filistin, Müslüman Kardeşler gibi konulardaki Suudi politikalarında hep BAE etkisine tanık olduk.
Bu durum Trump'ın 4 yıllık başkanlığı döneminde iyice arttı.
Katar'a uygulanan abluka ve BAE'nin öncülüğünde Muhammed bin Selman'ın yükselişi bu döneme denk geldi.
2 Ekim 2018'deki Kaşıkçı cinayeti de Suudi Arabistan üzerindeki BAE etkisinin somut yansımasıydı. Vurgulamakta fayda var, Kaşıkçı cinayetinin faili Suudi Arabistan olsa da azmettiricisinin BAE olduğunu unutmamak gerek.
Gelinen noktada son yıllardaki gerginlik, görüş ayrılıkları ve karşılıklı güvensizlik iki ülke arasındaki kavgayı büyüttü.
Bundan sonra ikisi arasındaki ipler kopar mı, elbette kopmaz.
Bunlar düşman olmaz.
Ama eski yakınlık, o eski dostluk farklı bir boyut alabilir.
Daha doğrusu Suudi Arabistan kendisini BAE'nin etkisinden sıyırıp, kurtarabilir, bu son kavga bunun önünü açabilir.
Böyle olursa yani Suudi Arabistan, üzerindeki BAE etkisini kırarsa, daha özgür hareket edecektir.
Bu durum Mısır'a yansıyacaktır.
Mısır, bu anlamda BAE'den ziyade Suudi Arabistan'ı dinleyecektir.
Filistin ve Hamas biraz daha rahat nefes alabilecektir.
İran-Suudi Arabistan kaynaklı gerilimler azalacaktır, bu da Körfez'de yıllardır sadece İsrail'in işine yarayan tansiyonu düşürecektir.
Suudi Arabistan'ın Trump sonrası Biden dönemiyle birlikte Türkiye ile ilişkileri daha sıcak tutma konusunda bir takım adımları olmuştu. Suudiler BAE etkisinden sıyrıldıkları takdirde Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri daha sağlıklı ilerleyecektir.
Hiç kuşkusuz bu durum Türkiye ile Mısır arasında başlatılan ancak bir süredir stabil kalan sürece de olumlu katkı sağlayacaktır.
BAE-Türkiye ilişkilerine gelince.
BAE'nin düşmanca diyebileceğimiz politikalarının bu yeni dönemde törpüleneceğini söylemek mümkün.
Suudi Arabistan'la yaşadığı kriz büyürse, BAE'nin bölgesel yalnızlığı artacaktır, bu da BAE'nin saldırgan politikalarını dizginleyecektir.
2 hafta önce Financial Times'da BAE'li üst düzey bir yetkili, Türkiye ile ilişkiler konusunda artık agresiflik yapmayacaklarını, bunun bir faydasını görmediklerini söylemişti.
Gidişat da o açıklamayı doğrular nitelikte.
Haber7 (FOTO: France24)