AP: Türkiye söylemlerinde geri adım atmalıyız
AP Dış İlişkiler Komitesinde, Komite Başkanı Elmar Brok ve AP Türkiye Raportörü Kati Piri'nin geçen hafta Türkiye’ye yaptıkları ziyaret ele alındı. Özeleştirilerle dolu toplantıda Piri 'Darbenin toplum üzerindeki etkisini göremedik' derken Brok 'Bence Türkiye konusundaki söylemlerimizde geri adım atmalıyız.' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2016-08-30 22:36:58

Güncelleme Tarihi: 2016-08-30 22:36:58

Anadolu Ajansı'nın haberine göre; AP Dış İlişkiler Komitesinde, Komite Başkanı Elmar Brok ve AP Türkiye Raportörü Kati Piri'nin geçen hafta Türkiye'ye yaptıkları ziyaret ele alındı. Bu defa Türkiye'ye yönelik eleştiriler yerine özeleştirilerle dolu açıklamaların yapıldığı toplantıda Piri "Darbenin toplum üzerindeki etkisini göremedik" derken Brok "Bence Türkiye konusundaki söylemlerimizde geri adım atmalıyız." dedi.

"Orduda sayılar zannettiğimizden çok fazlaymış"

Brok, açılış konuşmasında, Türkiye'nin 2013'ten beri büyük bir şoktan geçtiğini ifade ederek, "Gülen hareketinin yapmayı istediği şeyler konusunda işaretler vardı. Kendi payıma söylemem gerekir ki (Türkiye'ye yapılan) ziyaretin ardından Gülen hareketiyle ilgili bazı konularda görüşlerim değişti." diye konuştu. Gülen örgütünü "10 yıllardır bir tür gizli ittifak geliştiren bir grup" olarak tanımlayan Brok, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu yolla devletin içine girdi. Ordu ve bakanlıklarda bunlarla ilgili durumlar söz konusu. Ordudaki komuta kademesinde sayılar zannettiğimizden çok daha fazlaymış. Gülen hareketi, sistemli şekilde eğitimden başlayarak gençleri hedef alarak etkileşimli bir hareket kurdu. Devlet ve toplumda şeriatın uygulanmasını istiyorlar. Bence bu konuda gözlerimizin açık olması gerekiyor."

Örgütün devlete sızdığını vurgulayan Brok, "Orduda Atatürk'ün etkisi artık yok. Ordu yapısı itibarıyla değişti. İnsan kaçakçılığıyla mücadele etmekle görevli sınır komutanının Gülen'le işbirliği içinde olduğu söylendi. 2013'teki benzer duruma farklı baktık." ifadelerini kullandı.

"Devlet içindeki bir paralel devlet eylemiydi”

Darbe girişimi gecesi TBMM'nin bombalandığını hatırlatan Brok, şöyle konuştu:

"Şunu aklımıza bulundurmamız gerekiyor ki bu roketlerden bazıları (TBMM'de) toplantıların yapıldığı yerin sadece birkaç metre ötesine düştü. Saldırılarda 125 milletvekili ölebilirdi. Bu saldırılar, milletvekillerini hedef alıyordu. AP'de böyle bir durum yaşansa siz ne hissederdiniz? Bunu düşünmeniz gerekiyor. Örneğin şu anda salonda olan 50 kişi bombayla öldürülse ne hissederdiniz? Fransız parlamentosunun veya İngiliz parlamentosunun kendi uçakları tarafından vurulması halinde ne hissederdiniz? Meseleyi bu açıdan ele almamız gerekiyor."

Darbeci askerlerin elindeki F16'ların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın uçağını vurmaya çalıştığını kaydeden Brok, yaşananları, "Devlet içindeki bir paralel devlet eylemiydi.” şeklinde ifade etti.

"Hem PKK hem de IŞİD sivilleri hedef alıyor"

Brok, son haftalarda yaşanan terör saldırıları da değindi. "Bu saldırılar hem PKK hem de DAEŞ tarafından gerçekleştiriliyor. Sivilleri hedef alan terör eylemleri bunlar." diyen Brok, saldırıların Kürt sorunuyla ilgili çözüm sürecine dönülmesini zorlaştırdığını bildirdi.

Brok, "PKK, Avrupa Birliği'nin (AB) terör örgütleri listesinde. HDP ile yakın bir ilişkimiz var ancak PKK ile yok. PKK bir terör örgütü ama köprüler kurulmasında HDP önemli bir rol oynayabilir." değerlendirmesini yaptı.

PYD/PKK'ya Fırat'ın doğusu uyarısı

Türkiye'nin Suriye'deki terör örgütlerine karşı başlattığı harekata ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Brok, harekatın başladığı gün hem kendilerinin hem ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın hem de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin Türkiye'de olduğunu hatırlattı.

Özellikle Barzani'nin Türkiye'de olduğunun dikkatlerden kaçtığını söyleyen Brok, Türkiye'nin DAEŞ'e karşı şu anda daha etkin şekilde harekete geçtiğini vurguladı.

PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD unsurlarının Suriye'de daha fazla ilerlemesine müsaade edilmemesi gerektiğini belirten Brok, şöyle devam etti:

"Türkiye-Suriye sınırındaki 400 kilometrelik bir alan şu anda Kürtlerin elinde. Kürtler Fırat'ın doğusunda kalmalı. Kürtler boşluktan yararlanarak DAEŞ'e karşı harekette kendi alanlarını genişletmeye çalışıyor. Bu da Türkiye ve Suriye sınırındaki tüm alanın Kürtlerin eline düşmesi anlamına geliyor. Bölgelerde yaşayan Araplar, Kürtler tarafından yönetilmek istemiyor. Türkler bu eylemlerinde yalnız değiller. Bu bölgelerde yaşayan insanlarla hareket ediyorlar."

"Söylemlerimizde geri adım atmalıyız"

Sığınmacı krizine de değinen Brok, "Ben kesinlikle Türkiye'nin, Avrupa'ya şantaj yapmak istediğine dair bir izlenim edinmedim. Bence söylemlerimizde geri adım atmalıyız. Eğer daha yumuşak bir söylem benimser ve çıkarlarımızı göz önünde bulundurursak daha makul bir durum oluşur." değerlendirmesini yaptı.

Brok, Türkiye ile olumlu ilişki üretmeleri gerektiğini kaydederek, "Jeostratejik açıdan Türkiye'nin bizim yanımızda olması, başkalarının kampında olmasından çok önemli. Bunun üyelikle bir ilgisi yok. Kimse bize 'Şunu yapmazsanız sığınmacı anlaşmasını iptal ederiz.' demedi. Türkiye'nin sığınmacı anlaşmasına uyduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu.

"Vize serbestisinde yapıcı tutum sergilemeliyiz"

Türkiye'nin vize serbestisi anlaşmanın bir parçası olduğunu ifade eden Brok, şöyle konuştu:

"Bu konu önümüzdeki haftalarda ya da ekimin başında ele alınmalı. Vize serbestisi ile ilgili konular kurallar çerçevesinde ilerliyor. Geriye kalan 5 konudan 4'ü çok fazla sorun oluşturmuyor. Terörle Mücadele Kanunundaki değişiklikle ilgili darbe girişimi sonrasında bir sorun var. Buna ilişkin yol haritası konusunda müzakereler yürütmeliyiz. Sorunu çözmek adına yapıcı bir tutum sergilemeliyiz. Sürecin işlemesi gerekiyor."

"Bazı ülkelere 100 sığınmacı fazla geldi"

Türkiye'nin 4 yıldır, 2,5-3 milyon sığınmacıya ev sahipliği yaptığının altını çizen Brok, "Hangi ülke böyle bir şey yaptı? Bu sığınmacı sorununda önemli bir husus. Bazı ülkelere 100 sığınmacı fazla geldi. Türkiye'nin güneyinde nüfusun yüzde 20-30'u sığınmacı olan kentler var. Bratislava ya da Berlin bununla nasıl başa çıkabilirdi? Bu konuda kendimize karşı dürüst olmamız gerekiyor. Eğer sığınmacıların iyi şartlar içinde Türkiye'de kalmasını istiyorsak bu yükün paylaşılmasında makul hareket etmeliyiz." dedi.

"Türk toplumu üzerindeki travmatik etkisini hafife aldık"

AP Türkiye Raportörü Piri ise konuşmasında ziyarette sadece iktidar partisi yetkilileri ile değil aynı zamanda muhalefet, sivil toplum kuruluşları ve gazetecilerle de görüştüklerini belirterek, "Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki, darbe girişiminin Türk toplumu üzerindeki travmatik etkisini hafife aldık. Darbe girişimi planlandığı gibi gece 03.00'te başlamış olsaydı tamamen bambaşka bir sonuç görecektik" diye konuştu. Gülen örgütü üyelerinin orduya ve devlet durumlarına sızmasına değinen Piri, şunları kaydetti:

"Orduda çok sayıda Gülen taraftarı olduğunu zannetmiyordum. Ancak yargı ve poliste oldukları hem Türkiye'de hem de Türkiye dışında gayet iyi biliniyordu. Darbeci olduğu söylenen kişilerin Gülen sempatizanı olduğu görülüyor. Buradaki soru şu: Bu tepeden mi planlandı, yoksa bireysel bir giriş miydi? Orduda bin 200 Gülen taraftarının tasfiye edilmesi söz konusuydu. Bu karar, ağustos ayında işleme konulacaktı. Bu da darbe girişimine yol açmış olabilir."

Darbe girişiminin ardından ağırlıklı olarak Fethullah Gülen örgütü taraftarlarının gözaltına alındığını ya da görevlerinden uzaklaştırıldığını kaydeden Piri, bununla beraber darbe ile hiçbir ilişkisi olmayanların da görevden alındığını söyledi.

Darbe girişimine ilişkin verdikleri tepkilerinin geç olmadığını savunan Piri, "Hollanda basınında, 247 sivilin öldürülmesinden ziyade bunun bunun sahte bir darbe olduğu yönünde haberler yer aldı. Bence hata olan buydu. Elbette ki darbeyi hemen kınadık ancak darbenin toplum üzerindeki etkisini göremedik" dedi.

Bazı AB ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarının Gülen örgütü taraflarına gösterdiği tepkilere ilişkin de konuşan Piri, "Türkiye, AB'nin üyesi olmaya çalışıyor, AB, Türkiye'nin değil. Dolayısıyla bizim bir aday ülke olarak Türkiye'nin işlerine karışmamız mantıklı. Türkiye kendi isteğiyle müzakerelerde yer alıyor. Dolayısıyla içişlerine müdahale etmek doğru. Ne yazık ki birçok ülkede baskı giderek artıyor. Bu ülkelerdeki Türk azınlıklar sakinleşmeli. Türkiye'de olanlar bizim ülkemize yansıtmamalı” değerlendirmesinde bulundu.