Arap Birliği’nden ABD ve İsrail’e yaptırım yerine kınama!
Arap Birliği Konseyi, Kahire'de dışişleri bakanları düzeyinde yaptığı toplantıda, 'ABD'nin işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail'in sömürgeci yerleşim birimlerinin uluslararası hukuka aykırı olmadığına dair kararını' kınadı.

Oluşturma Tarihi: 2019-11-26 12:31:39

Güncelleme Tarihi: 2019-11-26 12:31:39

Arap Birliği, işgal devleti İsrail ve onun en büyük destekçisi ABD'ye karşı yaptırım yerine kınama kararı almaktan öteye geçemiyor.

Arap Birliği Konseyi, Kahire'de dışişleri bakanları düzeyinde yaptığı toplantıda, "ABD'nin işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail'in sömürgeci yerleşim birimlerinin uluslararası hukuka aykırı olmadığına dair kararını" kınadı. Konsey dün yayınlanan bir kararda, "ABD'nin kararının geçersiz ve hükümsüz olduğunu ve ilgili BM kararlarının açık bir ihlali olarak, Uluslararası Adalet Divanı'nın danışma görüşü, Dördüncü Cenevre Konvansiyonu ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma Sözleşmesi'ne göre hiçbir hukuki etkisi olmadığını" vurguladı.

Konsey, ABD yönetimin tek taraflı kararlara yaklaşımının Orta Doğu ve dünyada güvenlik, barış ve istikrara yönelik gerçek bir tehdit ve uluslararası sisteme eşi görülmemiş bir saygısızlık olduğu konusunda uyardı.

Konsey, ABD'nin kararını, BM Genel Kurulu (BMGK) kararı uyarınca mülteci sorununa adil ve kabul edilen bir çözüm bulma ve Arap barış girişimine gerçekten zarar verecek İsrail yerleşimlerini yasallaştırmak ve desteklemek için açık bir girişim olarak değerlendirdi.

Konsey, 1967'de Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin Devleti'nin tüm topraklarında, İsrail'in yerleşim politikalarını kınadı, çünkü İsrail'in sömürgeci yerleşim birimleri uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler kararlarının büyük bir ihlali oldu.

"Hükümetler, parlamentolar ve sivil toplum örgütleri düzeyinde ki Arapların, İsrail'i yasadışı yerleşim politikasından sorumlu tutmak için harekete geçmek üzere uluslararası ortaklarla birlikte çalışmaları" çağrısında bulundu. Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı'nı yerleşimci suçlarıyla ilgili soruşturma açmaya çağırdı. İsrail yerleşimlerinde faaliyet gösteren şirketlerin bir veritabanı yayınlamak için İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine çağrı yaptı. İsrail yerleşimcilerinde faaliyet gösteren herhangi bir kurum veya şirketi boykot, yerleşimci mallarını boykot ve yerleşimcilerin diğer devletler girmesine yasak koyma çağrısı yaptı. "Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın, yerleşim yerlerinden ihraç edilen malların ürünlerinin etiketlenmesi gerektiğiyle alakalı son kararına övgüde bulundu."

Konsey, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik son saldırısını ve İsrail suikastları politikasını ve Filistin halkının evlerinin ve altyapısının bombalanması ve yıkılmasını şiddetle kınadı.

Konsey, İsrail hükümetini Ürdün Vadisi'ni ve işgal altındaki Batı Şeria'nın bazı bölgelerini ilhak etmeyi, sömürge yerleşiminin hızını artırmayı ve Kudüs'ü yahudileştirmeyi amaçlayan geçersiz ve yasadışı yasaları yürürlüğe koymaya teşvik etmek için tek taraflı ABD kararlarının sağladığı yasadışı kılıfa karşı uyarıda bulundu.

ABD'nin kararına karşı tutum alan ülke ve kuruluşlara teşekkür etti. Filistin Devleti'ni henüz tanımamış tüm devletleri, İsrail işgalini sona erdirmek için etkili bir araç olarak onu tanımaya çağırdı.

Konsey, New York'taki Arap Grubu ve Güvenlik Konseyi'nin Arap üyesini, ABD'nin yerleşimlerle ilgili kararına karşı koyma çabalarını başlatmakla görevlendirildi ve Arap büyükelçilerini ve birlik misyonlarını bu kararın içeriğini ve hedeflerini dünyanın dört bir yanındaki nüfuzlu başkentlere iletmek üzere görevlendirdi. Birlik Genel Sekreterini bu kararı takip etmek ve gerekli mektup ve talimatları göndermekle görevlendirildi. Bu kararla ilgili gelişmeleri takip etmek üzere Birlik Konseyi'nin daimi oturumda tutulmasına karar verildi.

Konferansta, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt "ABD deklarasyonunun şekli ve konusuyla yasadışı olduğunu ve tamamen reddettiklerini ifade ederek, bunun çok olumsuz bir gelişme ve ABD pozisyonunda talihsiz bir değişim olduğunu" söyledi.

Ebu Gayt, "Mevcut (ABD) yönetiminin kararın uzun vadeli sonuçlarını takdir ettiğinden şüpheleniyoruz. Yerleşimciler yasadışı varlıklardır. uluslararası hukuk ne kadar önemli olursa olsun tek bir ülke tarafından değil, tüm uluslararası toplum tarafından formüle edilir. İsrail işgali hala tüm dünya tarafından kınanan bir işgaldir. Yerleşim, yasal olarak hala geçersizdir ve bunu uygulayanlar veya ahlaki açıdan kabul edenler için bir utanç kaynağı olmaya devam etmektedir" dedi ve  "yerleşimin meşruiyetini tanımak, işgalin gerçekliğini üstü kapalı olarak kabul etmek anlamına gelir. Peki, işgal edilmiş topraklar ya da toprakları gasp eden yerleşimciler yoksa Filistinliler İsraillilerle neyi müzakere ediyor?"

Ebu Gayt, "ABD yönetimi, çatışmayı sona erdirecek ve barış hayalini gerçekleştirecek bir (büyük pazarlık) oluşturmak için büyük vaatlerde bulundu ve bu vaadin aşırı Likud versiyonunda İsrail sağının istek ve algılarına tam olarak uygun gördük" dedi. Görünen o ki, bu yönetimin üç yıl boyunca tek taraflı tutumları ve işgal altındaki taraf olan Filistinliler üzerindeki muazzam baskılardan sonra başardığı tek şey, ABD'nin herhangi bir barış sürecinde arabulucu ya da referans olma rolünü sona erdirmektir. Bu, 40 yıldır ilk kez oluyor ve bu süre zarfında başarıya ulaşsa da ulaşmasa da art arda ABD yönetimleri bu rolü oynadı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan ise Riyad'ın "Filistin halkının meşru haklarına verdiği desteği" vurgulayarak, "Suudi Arabistan'ın Filistin halkını destekleme yönünde hiçbir çabadan kaçınmayacağını" ifade etti.

Prens Faysal, “Yerleşimler uluslararası hukuka ve Filistin haklarına ilişkin meşru kararlara aykırıdır ve bu soruna Arap Barış Girişimi ve uluslararası meşruiyet kararları uyarınca adil ve kapsamlı bir çözüm bulunması ve Doğu Kudüs'ün başkenti olduğu bir Filistin devletinin kurulmasının sağlanması için çalışılmalıdır” dedi.

Suudi Dışişleri Bakanı, "Suudi Arabistan, ABD büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasını ve yerleşimlerin yasallaştırılmasını, iki devletli çözüm ve Orta Doğu'da barışın önünde duran engeller olarak görüyor" diyerek, meselenin adil ve kapsamlı bir barışın sağlanması ve uluslararası norm ve yasalara aykırı İsrail uygulamalarının durdurulması temelinde çözülmesinin önemine işaret etti."