TİMETURK | HABER MERKEZİ
"Yolun başına yeni geliyoruz” başlıklı yazısının başında Arap dünyası ile yakınlaşıldığını, Arapların Türkiye'nin "dünyevi" yüzüne sempati duyduklarını anlatan Kılınç, yine de önyargıların tamamen bitmediğini, hülyalara sürüklenmeden doğru ilişkiler kurulması gerektiğini söyledi.
Şunu da ekledi: "Halklar arasında yakalanan muhabbet iklimini kurumlarla ve derinlikli çalışmalarla beslemek şart. Gezi rehberlerinden ciddi akademik yayınlara kadar, Arap dünyası araştırılmayı ve öğrenilmeyi bekliyor."
İşte Kılınç'ın yazısından kesitler:
EN SAĞLAM MÜTTEFİKLER
Şu anda Türkiye'nin Arap dünyasındaki en sağlam müttefikleri Suudi Arabistan ve Katar. Her iki ülkenin uluslararası ve bölgesel konumuyla da paralel seyreden ilişkilerin iyileşmesinde, mevcut yönetici kadroların rolü büyük. Suudi Arabistan Kralı Selman'ın tahta çıkmasıyla birlikte ikili ilişkilerin gittikçe derinleştiği görülüyor mesela.
SUUDİLERLE SAFLAR SIKLAŞTI
Ülkesinin karşı karşıya kaldığı ciddi tehditlerin de etkisiyle, ağabeyi Kral Abdullah döneminin bazı politikalarını (örneğin: Müslüman Kardeşler ve Hamas'a düşmanlık) yumuşatmaya karar veren Kral Selman, bu çerçevede Türkiye'yle safları sıklaştırdı. ABD'den umduğunu bulamayan, İran'ın da açık restiyle yüzleşmek durumunda kalan Riyad, bölgede tutunacak bir dal olarak yüzünü Ankara'ya döndü. Suudi yatırımcıların Türkiye'ye akın etmesi gibi pratik bir sonucu da bulunan bu hamlenin, İslâm dünyasının selâmeti için ciddi adımlar atacak ortak bir stratejik akla dönüşmesi için henüz zamana ihtiyaç var.
POLİTİK DURUŞUYLA KATAR
Katar'ın Türkiye'ye gösterdiği teveccühte, Körfez'deki yalnızlığının ve Mısır yönetiminin hışmına uğramasının etkisi büyük. Suriye ve Libya konusunda kendi menfaatleri doğrultusunda siyaset geliştiren Katar, sahip olduğu muazzam fonları hem Batılı ülkelerde hem de Türkiye'de değerlendiriyor. “Batı'yla uyum içinde, ama bölgenin siyasal gerçekliğini de dışlamayan” bir politik duruşu benimseyen Katar yönetimi, bu bağlamda Türkiye'deki “AK Parti tecrübesi”ni de portföyünde tutmayı makul görüyor.
SİYASAL İSLAMCI TAKINTISI ve CEZAYİR
Türkiye'nin Fas'la ilişkileri Fransa etkisinin gölgesinde kalırken, Cezayir kendi “siyasal İslâmcı takıntısı”ndan dolayı bize uzak.
TUNUS
Tunus'ta iktidar ortağı Nahda Hareketi hem Türkiye'ye yakın durmaya çalışıyor, hem de ülke içindeki dengeler konusunda hassas davranıyor.
DİYALOG KANALI OLAN ÜLKE LİBYA
Libya'daki üç yönetimden sadece biri (Trablus), Türkiye'nin diyalog kanalı bulabildiği bir kapı. Lübnan'da Fransa ve İran baskıları bizim erişimimizi kısıtlarken, Körfez'de Kuveyt, Bahreyn ve Umman, Türkiye'yle ilişkileri “kültürel ve formel” düzeyde tutmaya özen gösteriyor. Riyad-Tahran kapışmasının sahnesi Yemen'le, Suudi Arabistan'ın ekonomik yardımıyla geçinen Sudan, denklemin şimdilik dışında.
TÜRKİYE'YE DÜŞMAN İKİ ANA EKSEN
Arap dünyasında Türkiye'ye açıktan düşmanlık gösteren ve diş bileyen iki ana eksen var: Mısır-Birleşik Arap Emirlikleri'nin oluşturduğu ittifakla, İran etkisindeki Irak ve Suriye. Her iki eksen de Türkiye'nin bölgesel gücünün kırılması ve etki alanlarının daraltılması için açık ve gizli mücadele veriyor. Söz konusu düşmanlık, sadece güncel siyaset farklılıklarına dayanmıyor; tarihten gelen sürtüşme ve çatışmalar da Türkiye'nin önüne set çekme çabalarının sebeplerinden.
TÜRKİYE DENGE GÖZETMEK ZORUNDA
Türkiye, Arap dünyasının sahip olduğu bazı yeraltı zenginliklerinden ve jeopolitik avantajlardan mahrum olduğu için, bölge ülkeleriyle ilişkilerinde ister istemez bir denge gözetmek durumunda kalıyor. Doğalgaz, petrol, sıcak para gibi önemli kalemlerde çevre ülkelere bağımlılığımız var. Bu nedenle ikili ilişkilerde çoğu kez, alttan alma ve oyunu onların şartlarıyla sürdürme mecburiyeti doğuyor.