Arap toplumlarındaki 'dayanışma ruhunun' çöküşü
Uzmanların bir kısmı dayanışma ruhunun çöküşünü 'iç meselelere odaklanma' konusuna bağlarken bir kısmı da Arap toplumlarının, '2011'deki siyasi dalgalanmalardan sonra bir tükenmişlik yaşadıklarını' savunuyor.

Oluşturma Tarihi: 2016-10-07 17:11:50

Güncelleme Tarihi: 2016-10-07 17:11:50

Arap ülkelerinin, diğer dünya ülkelerine nazaran siyasi ve toplumsal gelişmelerin en yoğun şekilde yaşandığı yerler olduğu bilinirken, halklarının son yıllarda cereyan eden birtakım gelişmelere karşı tepkisiz kalma halleri uzmanlar tarafından farklı gerekçelerle açıklanıyor.

Uzmanların bir kısmı bu durumu, "iç meselelere odaklanma" konusuna bağlarken bir kısmı da Arap toplumlarının, "2011'deki siyasi dalgalanmalardan sonra bir tükenmişlik yaşadıklarını" savunuyor.

ABD'nin 2003'teki Irak işgaline karşı Arap dünyasının en büyük dayanışma örneği gösterdiği yerlerden birisi Mısır'dı. Başkentteki Kahire Stadı'nda yarım milyona yakın kişi bir araya gelerek "Irak'ın vurulmasına hayır" demişti. Ancak aradan geçen 13 yıl, Arap toplumları arasındaki dayanışma ruhunun da çöktüğünü gözler önüne serdi. Suriye rejimi ve Rus savaş uçaklarının ardı arkası kesilmeyen bombardımanlarına maruz kalan Halep halkı için aynı tepki bir türlü verilemedi.

Dünya Müslüman Alimler Birliğinin 30 Eylül'de "Halep için öfkelen" sloganıyla sivillerin Esed rejimi ve Rusya tarafından bombalanmasına tepki için Arap ülkelerinin başkentlerinde toplanılması yönündeki çağrıları karşılıksız kaldı.

Buna karşın, ABD'li magazin yıldızı Kim Kardashian'ın Fransa'da silahlı soyguna uğraması ve mücevherlerini çaldırması, Hollywood yıldızları Angelina Jolie ile Brad Pitt'in ayrılma aşamasında olduğu haberleri Arap basınında ve kamuoyunda en önemli gündem maddeleri oldu.

Arap toplumlarında yaşanan bu tepkisizliğe ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan, Dijital Medya uzmanı Muhammed et-Trablusi, "Dijital medya takipçilerinin bir kısmı bu tip yaygın haberleri önemsiyor. Bazıları bu türden haberlere önem verilmesinin yaşanan çatışma, şiddet, savaş ve yıllardır süren istikrarsızlık gibi acı gerçeklerden kaçma anlamı taşıdığı görüşünde." dedi.

İtalya'daki Avrupa Üniversitesi'nde Ortadoğu araştırmacısı olan Mısırlı Georges Fehmi de Arap toplumlarının esas ve önemli mevzulara yönelik ilgilerini kaybetmelerini farklı nedenlere bağladı.

Fehmi, Arap toplumlarının özellikle son yıllarda iç meselelerine yoğunlaştıklarını vurgulayarak, "Arap toplumları Arap Baharı'nın başladığı 2011'den beri iç konulara odaklandı. İç hareketlilik Mısır, Tunus, Yemen, Libya ve Suriye'de bu toplumların dikkatini çekti. Filistin konusu ve Araplara ilişkin genel konular aynı seviyede ilgiye sahip olamadı." dedi.

Suriye konusunda da kişiler arasında bölünme olduğunu savunan Ortadoğu uzmanı Fehmi, "Arap toplumları arasında 'Esed rejimi kaos ve radikal İslamcı grupların yönetiminden daha iyi' görüşünde olanlar ile hala 'devrimi destekleyenler' arasında bir bölünme var. Bu bölünme insanların Halep'teki görülmemiş tacizlere karşı kitlesel tepki oluşturmasını zorlaştırıyor. Bunlara ek olarak Arap toplumları 2011'deki siyasi dalgalanmalardan sonra bir tükenmişlik yaşıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.

"SURİYE MESELESİ, İÇ SORUNLAR VE DIŞ GÜÇLERİN ROLÜ''

Boston Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhammed Misbah da Arap dünyasındaki temel sorunlara ilginin azalmasının, "Suriye'de olayların başlamasının ardından oluşan kutuplaşma, Arap ülkelerinin kendi iç sorunlarına yönelişi ve önemli kararların alınmasında dış güçlerin rolünden" kaynaklandığını belirtti.

Fas asıllı siyaset bilimci Misbah, "Özellikle Suriye'deki olayların patlak vermesinden sonra, bu gibi toplumsal sorunlara ilgi gösteren siyasi akımlar arasında bir anlaşmazlık yaşandı. Suriye rejiminin çelişkili tutumu nedeniyle solcu ve İslami eğilimli kesimler arasında bir kopuş oldu. Bu da doğal olarak diğer meseleleri etkiledi." diye konuştu.

Geçmişte sol kanat ile İslami eğilimli grupların, Arap dünyasının temel sorunlarının çözümü için koordineli şekilde çalıştığını hatırlatan Misbah, "Suriye rejimine yönelik tutumlar nedeniyle bu örgütlenmelerin coşkusunun gerilediğini" dile getirdi.

Misbah, ülkelerarası dayanışma yerine her ülkenin kendi siyasi iç meselesine yönelerek bununla boğuşmasının toplumsal meselelere ilginin azalmasının bir diğer nedeni olduğunu savundu.

Arap dünyasıyla ilgili hayati öneme sahip kararların kapalı kapılar ardında alındığına ve dış güçlerin önemli rolünün olduğuna dikkati çeken Misbah, "Düzenlenen barışçıl gösterilerin, bir sonuca varmada etkili olmadığı gün yüzüne çıktı. Bundan hareketle kaynakları tüketmenin bu denklemde bir değişiklik yaratmayacağı düşüncesi oluştu." ifadesini kullandı.

"ARAP BAHARI'NDAN SONRA HALKLAR İÇİNE KAPANDI'' 

Tunuslu araştırmacı yazar Hamza el-Mueddeb de "Arap Baharı" olarak adlandırılan halk ayaklanmalarının ardından Arap dünyasındaki siyasi güçlerin ve halkın, "içine kapandığı" değerlendirmesinde bulundu.

Mısır ve Tunus'a işaret eden Mueddeb, Arap ülkelerinde "halkların birbirine ilham verdiği devrimlerin" yaşandığını belirterek, "Ancak devrimlerden sonra ülkeler arasında bölgesel koordinasyona kapı aralayacak dinamikler ortadan kayboldu ve ulusal bağlamda bir içe kapanış başladı." görüşünü savundu.

Mueddeb Arap kamuoyunda Suriye meselesine ilginin azalmasına dair de şunları söyledi:

"Suriye'nin bölgesel ve uluslararası güç dengeleriyle bağlantılı ve dallı budaklı bir durumu söz konusu. Arap ülkelerindeki siyasi demokratik hareketler, Suriye sorunuyla bölgesel dayanışma ekseninde değil, kendi ulusal bağlamında hareket ediyor. Bu durum, Suriye'deki olaylara yönelik siyasi güçlerin çekingen ve çelişkili tutumunu izah ediyor."