Dünyadaki tüm meyve, sebze ve kuruyemişlerin %80'i bal arıları tarafından tozlaştırılıyor. Onlar olmadan insanlık var olmazdı. Arılar bize bal da veriyor. Ortalama bir bal arısı kovanında yılda 50 kg bal üretilir. Bal nektardan gelir ve arı iyi nektarlı bir çiçek bulduğunda başını içeri sokarak özelleşmiş diliyle yudumladığı nektarı ikinci midesine indirir. Arı bu ikinci midesinde yalnız nektar depolar ve 1 günde 5.000 çiçekten nektar alabilir. Özel sindirim enzimleri sayesinde bal yapım sürecine nektar henüz midedeyken başlıyorlar. Binlerce çiçeğe konarak midesini nektarla dolduran bal arısının ağırlığı iki katına dek çıkar.
Arının bal yapma süreci
Kovana nektar getirme görevi toplayıcı arınındır. Midesini şekerli nektarla dolduran toplayıcı arı nektarı sindirmez. Kovana ulaştığında nektarı başka bir işçinin ağzına kusar. O işçi arı da nektarı yanındaki arının ağzına aktarır ve böyle sürer. Nektarı kusma işlemi bal yapım sürecinin önemli bir parçası. Her bir bal arısı ham nektara daha fazla sindirim enzimi ekler. Bu enzimler nektardaki uzun karmaşık şeker zincirlerini fruktoz ve glikoz gibi basit monosakkarite dönüştürmeyi sağlıyor.
Ağızdan ağıza aktarma nektarın su içeriğini de düşürüyor ancak nektar bu aşamada hala oldukça suludur. Neyse ki kovandaki bal arılarının yaratıcı bir çözümü var: Şimdi kanatlarını çırparak nektardaki suyu buharlaştırmaya ve nektarı kalınlaştırmaya başlarlar. Bal şimdi peteğe yerleştirilir ve ağzının balmumuyla örtülmesiyle son dokunuş yapılır. Enzimle zenginleştirilmiş nektarın bala dönüşümü tamamlanmıştır.
Düşük su içeriği ve asidik pH'ı nedeniyle bakteriler balda barınamıyor. Bal bu yüzden gerek kovanda ve gerekse evde inanılmaz derecede uzun raf ömrü sunuyor. Binlerce yıllık antik Mısır mezarlarında neredeyse bozulmamış ballar bulunmuştur. Ortalama 40.000 bal arısından oluşan bir kovandaki arılar 1 kilogram bal yapmak için 4 milyon çiçeği ziyaret ediyor ve 90.000 kilometre uçuyorlar. 300 arının 450 gram bal yapması 3 haftasını alır. Bu önemli bir ekip çalışması ve organizasyondur. Arılar ses çıkaramaz ancak beden diliyle iletişim kuruyorlar.
Arıların iletişim yöntemi
Bal arıları özel danslarıyla şaşırtıcı bir iletişim yöntemine sahip.
Nektarı bulan bal arısı diğer arılara yiyeceğin nerede olduğunu anlatmak için dans eder. Çiçeklerin kovana yakın olduğunu söylemek için daire çizer. Ancak yiyecek yakında değilse sallanma hareketi yapar. Sallanma hareketi daha detaylıdır ve doğadaki en ilgi çekici hayvan davranışlarından biridir. Bu hareketin anlamı 1943'te Karl von Frisch tarafından çözüldü.
Bal arısı önce vücudunu hafif sağa ve hafif sola sallayarak düz çizgide ilerler. Bunu yaparken kanatlarını da titretir. Ardından yarım daire çizerek başladığı yere döner ve ilk hareketini tekrarlar. Bu kez zıt yönde yarım daire çizer ve tüm hareket bir yatay 8'e benzer. Bal arısının sallanırken izlediği açı kovandaki arılara hangi yöne gideceklerini söylüyor. Eğer dans ederken peteğe doğru düz ilerlerse yemek güneş yönünde demektir. Sağa veya sola yönelirse güneşe göre uçmaları gereken yönü gösterir.
Yiyecek ne denli uzaksa sallanma dansını o denli uzun tutar. Dahası yiyecek ne denli iyiyse bal arısı vücudunu o denli hızlı sallar. Hepsi bu değil. Arılar güneşi göremiyorsa bile ışığın gökyüzündeki konumunu okuyarak güneşin nerede olduğunu ve günün saatini anlayabiliyor.
Kraliçe arıyı belirleyen nedir?
Arılar bir araya geldiklerinde oldukça karmaşık ve sosyal bir toplum oluştururlar. Üç bal arısı sınıfı var. Erkek arılar, işçi arılar ve kraliçe arı. Yeni bir kraliçe doğduğunda kovanı tarar ve diğer dişileri öldürür. Çiftleşme mevsimi geldiğinde uzaktaki bir kovana uçarak oradaki erkeklerle çiftleşip spermlerini toplar. Kovanına dönerek günde 1000 kadar yumurta bırakır ve yaşamı boyunca bunu sürdürür.
Döllenmemiş yani spermle birleşmemiş yumurtalar olgunlaştığında tek kromozomlu erkek arılar doğuyor. Ancak döllenmiş yumurtaların tümü dişi olur veya kraliçe ya da işçi arıya dönüşürler. Doğumu sağlayan kraliçe arı olsa da kovanı döndüren işçi arılardır. Peki bir arıyı kraliçe yapan nedir?
Bebek arının nasıl beslendiği onun tüm genetiğini belirliyor.
İşçi arılar arı larvalarına arı sütü denilen zengin besin değerli bir yiyecek verir. Birkaç gün geçtiğinde ise bebekleri bu kez “arı ekmeği” denilen bir polen ve bal karışımıyla beslerler. Bazı arılar yaşamları boyunca arı sütü tüketir ve bu arılar kraliçe arı olur. Ancak bir arıyı kraliçe yapan aslında tükettiği arı sütü değil tüketmediği arı ekmeği oluyor: Arı ekmediğindeki bir kimyasal, arıyı kısırlaştırarak işçi arı yapıyor. Arı ekmeği alamayan "zavallı" arı ise kraliçeye dönüşüyor. Arılar işte böyle bal yapıyor ve yalnızca dünyanın en etkileyici yiyeceğini üretmiyor aynı zamanda milyonlarca çiçeği tozlaştırarak dünyayı besliyorlar.
Kaynak: ungo.com.tr