Başkent Kudüs
Trump'ın Kudüs kararına karşı, İslam dünyası birleşti ve Doğu Kudüs Filistin'in başkenti ilan edildi.

Oluşturma Tarihi: 2017-12-14 08:18:39

Güncelleme Tarihi: 2017-12-14 08:18:39

6 Aralık'ta ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etmesinin ardından olağanüstü gündemle İstanbul'da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Zirvesinin sonuç bildirisinde, "Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıdığımızı ilan ediyoruz. Dünyayı Doğu Kudüs'ü Filistin Devleti'nin işgal altındaki başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz" ifadeleri yer aldı.

İstanbul'da düzenlenen zirveye 16'sı lider düzeyinde 48 ülkeden temsilciler katıldı. Zirvenin açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail bir işgal devletidir. Aynı zamanda bir terör devletidir" sözleriyle İsrail'i eleştirirken, "Harem-i Şerif ebediyete dek Müslümanlara ait olacaktır" ifadelerini kullandı. Erdoğan, uluslararası toplumu başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletini tanımaya çağırdı.

Zirvenin sonuç bildirgesinde Erdoğan'a özel teşekkür de yer aldı. Zirveye katılan ülke temsilcileri böylesine önemli bir konuda liderliği üstlendiği ve zirveye ev sahipliği yaptığı için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a minnetlerini ifade etti.

Habertürk'ün haberine göre, zirvenin sonuç bildirgesindeki önemli hususlar şu şekilde:

- Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nın Kudüs'ü İşgalci Güç İsrail'in sözde başkenti olarak tanıyan tek taraflı kararı en güçlü şekilde reddedildi ve kınandı.

Sözkonusu karar hukuken hükümsüz ilan edildi. Bu beyanın Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve milli haklarına bir saldırı, bütün barış girişimlerine yönelik kasti bir baltalama, aşırılık ve terörizme ivme verecek bir tahrik unsuru ve uluslararası barış ve güvenliği hedef alan bir tehdit olarak görüldüğü belirtiltildi.

- Kudüs-ü Şerif'in yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan sözkonusu tehlikeli beyanın hükümsüz ve meşruiyetten uzak olduğu vurgulandı.

Beyanın, Uluslararası hukukun ve özellikle de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin ve uluslararası meşruiyeti bulunan tüm ilgili kararların, bilhassa da BM Güvenlik Konseyi'nin 478 (1980) ve 2334 (2016) sayılı kararlarının, barış sürecinin Kudüs-ü Şerif'i nihai statü konusu olarak tespit eden temellerinin ciddi bir ihlalini teşkil ettiği, Amerika Birleşik Devletleri'nin bu bağlamda imzalamış olduğu Anlaşmalar ve verdiği taahhütlerin bu beyanın hemen geri çekilmesini gerektirdiği ifade edildi.

- ABD Yönetimi'ni bu yasadışı beyanın geri çekilmemesinden doğacak tüm sonuçlardan bütünüyle sorumlu tutulduğu kaydedildi.

Sözkonusu beyanın ABD Yönetimi'nin barış destekçisi rolünden çekilmesi olarak değerlendirildiği ve bunun tüm paydaşlar tarafından da anlaşıldığı belirtildi. Ayrıca, bu beyanın ilanı ve işgalci güç İsrail'in 1967'de işgal ettiği, merkezinde Kudüs-ü Şerif bulunan Filistin topraklarında sürdürdüğü sömürgecilik, yerleştirme, apartheid ve etnik temizlik siyasetinin teşvik edilmesi olarak görüldüğü kaydedildi.

Tüm üye devletlere Filistin sorununa, özellikle dünyanın diğer taraflarından karşıtlarıyla günlük temaslarında ve dış siyasi gündemlerinde yüksek öncelik vermeleri çağrısında bulunuldu.

- İki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti'ne dayanan, uluslararası tanınmış referans hükümlerle ve 2005'te Mekke-i Mükerreme'de yapılan Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı'da stratejik bir tercih olarak kabul edilen 2002 Arap Barış Girişimi'yle uyumlu adil ve kapsamlı bir barışa bağlılık teyit edildi

Uluslararası topluma bu sorunu çözüme ulaştırmak maksadıyla etkin ve ciddi bir şekilde harekete geçmesi çağrısında bulunuldu.

- Doğu Kudüs, Filistin Devleti'nin başkenti olarak ilan edildi ve bütün devletler Filistin Devleti'ni ve Doğu Kudüs'ün onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet olundu.

- Bütün Devletlere BMGK'nın 1980 tarihli ve 478 sayılı kararını tam olarak uygulama çağrısında bulunuldu. Bu doğrultuda, bütün Devletler;

a) ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in sözde başkenti olarak tanıyan kararını desteklemekten imtina etmeye,
b) Diplomatik Misyonlarını Kudüs-ü Şerif'e taşımamaya davet edildi.

- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne çağrıda bulunularak, derhal sorumluluklarını üstlenmesi, Kudüs-ü Şerif şehrinin yasal statüsünü teyit etmesi, Filistin Devleti topraklarındaki İsrail işgaline son vermesi, Filistin halkının uluslararası korunma altına alınmasını sağlaması, Filistin Davası'na ilişkin aldığı tüm kararları uygulaması ve bu kararlara uyması istendi.

- BM Güvenlik Konseyi'nin harekete geçememesi halinde, İİT üyesi ülkelerin bu ağır ihlali BM Genel Kurulu'nun 377A sayılı “Barış için Birleşme kararı” çerçevesinde BM Genel Kurulu'na götürmeye hazır olduğu teyit edildi.

- İslam Kalkınma Bankası'ndan Filistin projelerine öncelik vererek ve bu doğrultuda özel ve esnek mekanizmalar ve usuller geliştirerek “Kalkınma için İslami Dayanışma Fonu” aracılığıyla Kudüs'ü Şerif ve diğer işgal altındaki topraklarda ekonomik ve sosyal kalkınma çabalarına destek olması talep edildi.

- Katılımcılar, İslam Ümmeti için bu denli önemli bir konuda liderliği üstlenmesi ve Zirve'ye ev sahipliği yapması nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a minnetlerini ifade ettiler.