Bir uzman bu durumu şöyle özetliyor: "Trumpçılık, Trump'ın başkanlığından uzun sürecek." Bu ifade, yalnızca belirli bir siyasetçinin etkisini değil, onun temsil ettiği içe kapanmacı politik anlayışın Batı dünyasında yarattığı kırılmaları da işaret ediyor. Bu kırılmalar, yalnızca Washington'daki iktidar değişimleriyle düzelmeyecek kadar derin.
Tarihten günümüze bir hatırlatma
Bugünkü tablo, tarihsel bir dönemece de çağrışım yapıyor. 1947'nin Şubat ayında İngiltere'nin Washington Büyükelçisi Lord Inverchapel, dönemin ABD Dışişleri Bakanı George Marshall'a teslim ettiği diplomatik mesajlarla önemli bir dönüm noktasına işaret etmişti. İngiltere, savaş sonrası ekonomik ve siyasi yorgunluk içinde, artık Yunanistan ve Türkiye'deki etkisini sürdüremeyeceğini bildiriyor; yardım çağrısında bulunuyordu.
Bu yardım çağrısı, kısa süre sonra Truman Doktrini'ne ve ABD'nin Soğuk Savaş boyunca oynayacağı küresel liderlik rolüne zemin hazırlayacaktı. Ancak bugün benzer bir sürecin tersine döndüğü gözlemleniyor: ABD artık sahneden çekilme eğiliminde.
Boşlukta kim var?
ABD'nin bölgesel krizlerde daha temkinli ya da geri planda durma politikası, dünya sahnesinde yeni aktörlerin ön plana çıkmasına zemin hazırlıyor. Çin, ekonomik gücü ve Kuşak-Yol Girişimi ile Asya ve Afrika'da etkisini artırırken; Rusya, Ukrayna savaşıyla birlikte Batı'yla doğrudan karşı karşıya gelerek agresif bir rol üstlenmiş durumda.
Ayrıca bölgesel güçler de kendi alanlarını genişletme eğiliminde. Türkiye, İran, Hindistan gibi ülkeler; küresel denklemlerde kendi etkilerini artırma yönünde aktif politikalar izliyor. Avrupa Birliği ise stratejik özerklik fikriyle, ABD'nin yokluğunda ne ölçüde bütünlüklü hareket edebileceği sorusuyla baş başa.
Geleceğe dair soru işaretleri
Batı'nın güvenlik krizi sadece askeri değil; siyasi, ekonomik ve toplumsal düzeyde de köklü değişimlerin habercisi. ABD'nin liderliğindeki uluslararası düzen, yerini çok kutuplu ve belirsizliklerle dolu bir düzene bırakıyor olabilir. Bu geçiş süreci, sadece güç dengelerini değil, uluslararası hukukun, ittifakların ve küresel normların da yeniden tanımlanmasını gerektirecek.
BBC