Haluk Özdalga'nın dün yayımlanan, 'Biden'ın Suudi Arabistan ziyareti açık bir yenilgi' başlıklı dikkat çeken makalesi şöyle:
Diplomasi çevreleri ABD Başkanı Joe Biden'ın cuma günü Suudi Arabistan'ın tarihi Cidde kentinde başlayan ziyaretini dikkatle izliyor.
Cidde'de hava sıcaklığı 41-42 derece. Sağlık sorunlarıyla uğraştığı haberleri gelen 80 yaşındaki Biden, kavurucu sıcaklara rağmen niçin acele Arabistan'a gitti?
Çünkü zor durumda. Dünyanın bir numaralı petrol ihracatçısı Suudi Arabistan'ı acilen daha fazla petrol pompalamaya ikna etmesi, fiyatlarda düşüş sağlaması gerekiyor.
Biden böylece iktidarını tehdit eden en kritik iki sorunu çözebilmeyi umut ediyor. Beklentisine göre, hem Amerika'da rekor düzeye fırlamış enflasyon hem dünyanın ikinci büyük petrol ihracatçısı Rusya'nın gelirleri düşecek.
* * *
ABD istihbaratı CIA'ye göre, muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kemik testeresiyle İstanbul'da en vahşi şekilde doğranması talimatı Suudi Arabistan'ın fiili lideri Veliaht Muhammed bin Selman'dan (MBS) geldi. O CIA raporunu kamuoyuna açıklama kararını Biden verdi.
Seçim kampanyasında Biden, Suudi Arabistan'ı uluslararası ‘parya' yapacağını, yani uluslararası toplumun dışına atacağını ve ‘bedel ödeteceğini' ilan etti.
Ukrayna'daki savaştan sonra zora düşünce MBS'yi defalarca aradı, ama Veliaht telefonlara çıkmadı. “Amerika'nın ne düşündüğü beni ilgilendirmiyor” diye demeçler verdi.
Biden, MBS'yi ikna göreviyle Britanya Başbakanı Boris Johnson'u Riyad'a gönderdi. Tam ziyaret günlerinde MBS, resmi açıklamaya göre pek çoğu “sapkın inanç” sahibi, yani Şia, 81 kişinin boynunu vurdurarak Başbakan'a küçük düşürücü bir selamlama gönderdi, Johnson hiç ses etmedi. Ancak sonuç alamadı, petrol üretimi artmadı.
Biden ardından Arapça bilen CIA Başkanını MBS'ye gönderdi, o da sonuç alamadı.
Şimdi MBS'nin ayağına kendisi gidiyor, onu onurlandırıyor. MBS'ye bedel ödetecekti, kendisi MBS'ye bedel ödüyor.
O arada Biden'ın açık yenilgisini perdelemek için çeşitli düzenlemeler yapıldı. MBS'nin ayağına gidiyor görüntüsünü sulandırmak için, önce iki günlük İsrail ziyareti koyuldu. Programın ayrıntılarından görülebileceği gibi, ABD ve İsrail liderleri arasında acilen görüşülmesi gereken bir konu yok. Zaten İsrail'de siyasi kriz var, seçime gidiyorlar, lider kim olacak belli değil.
Tabii İsrail'de geçireceği iki gün, Biden'ın Arabistan iklimine yumuşak geçiş yapmasına yardımcı olabilir.
ABD Başkanı MBS ile görüşmeye gitti algısını törpülemek için Cidde'ye, hepsi değişik ölçülerde diktatör sekiz Arap lideri davet edildi. Kimi yorumlara göre Biden, Arap liderleriyle “Ortadoğu NATO'su” oluşumunu görüşecek.
Evet, Suudi Arabistan ve İsrail ikilisi liderliğinde bazı Arap ülkelerinin katılacağı İran karşıtı bir ittifak arayışı Trump döneminden beri Washington'un gündeminde. Ama konu henüz olgunlaşmadı. İsrail medyası o hayal gerçekleşmez diyor.
Özetle, Biden'ın esas hedefi petrol fiyatı.
ABD'de enflasyon son 40 yılın zirvesinde, %9,1'e fırladı. En büyük etken Ukrayna'daki savaş nedeniyle yükselen akaryakıt ve gıda fiyatları. Seçmenin çoğunluğu Biden'ın fiyat artışlarıyla baş edemeyeceğini düşünüyor. Başkan'ın seçmen desteği devamlı düşüyor ve yaklaşan sonbahar seçimlerinde ağır bir yenilgiye doğru gidiyor.
Kendi partisinde Demokrat seçmenlerin bile %64'ü Biden'ı 2024'te tekrar aday görmek istemiyor.
Petrol fiyatları adeta Biden'ın kabusuna dönüştü. Şimdi narh uygulaması için uzmanlara çalışma yaptırıyor. Plana göre narh sadece, varil başına mesela en çok 40 dolardan petrol satabilecek Rusya'ya uygulanacak. Tabii narh fiyatını Biden belirleyecek.
Böyle bir çılgınlık mümkün mü sorusu bir yana, Amerika'nın ünlü JP Morgan şirketine göre Rusya bu plana hayır derse petrol fiyatları astronomik düzeylere fırlayabilir; günde sadece beş milyon varil kısıntıya gitse dahi 380 dolara çıkabilir (bugün 100 dolar).
Biden denge görüntüsü sağlamak için İsrail ziyareti sırasında Filistin lideri Mahmut Abbas'la görüştü. 2014'te kesilen İsrail-Filistin müzakerelerinin başlaması, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulması ve İsrail işgalinin bitmesi için tek bir somut adım atmadı.
İsrail, Filistin halkının evlerini yıkmayı ve topraklarını gasp etmeyi kesintisiz sürdürüyor. Son olarak bir İsrail mahkemesi, askeri tesis kurulacak gerekçesiyle Batı Şeria'da 19 köyün boşaltılması, 1200 köylünün evlerinden atılması kararı verdi. Biden o konulardan hiç söz etmedi.
Buna karşılık İsrail ziyareti sırasında, İran'ın nükleer silah yapmasını engellemek için ABD'nin askeri güç kullanabileceğini söyledi.
İsveç'teki araştırma kurumu SIPRI'nin geçtiğimiz ay yayınladığı rapora göre İsrail'in envanterinde 90 adet nükleer savaş başlığı bulunuyor. Pek çok uzmana göre bu sayı daha fazla.
Biden İsrail'in nükleer silahlarını konuşmuyor, görmüyor, yok-muş gibi davranıyor.
MBS petrol üretimini Biden'ın ziyaretinden sonra artıracak mı, önümüzdeki haftalarda öğreneceğiz. Gelen haberlere bakılırsa uzak ihtimal. O durumda Biden'ın yenilgisi katlanarak artacak.
* * *
Biden, onun Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve diğer sözcüleri son aylarda sık sık iki konuyu vurguladı. Demokrasi ve otoriter rejimler arasındaki mücadelede Amerika, demokrasinin küresel liderliğini yürütüyor. İkinci olarak Amerika, “kurallara bağlı uluslararası sistem” istiyor.
Biden'ın ziyaretinin bu çerçevede hatırlattığı birkaç küçük soruyla yazımızı bitirelim.
Küresel demokrasi mücadelesi Ortadoğu'da dünyanın en çağdışı rejimleriyle kol kola girerek yapılabilir mi?
Amerika'nın istediği uluslararası sistemde, hangi ülkenin hangi ürününe narh koyulacağı kararı ve narh fiyatını belirleme yetkisi hangi kurala göre Washington'un elinde bulunuyor?
Amerika'nın savunduğu sistemde, Filistin halkının topraklarının gasp edilmesine artık dur diyecek bir kural yok mu?
Amerika'nın istediği sistemde, İran nükleer silah yapacak diye bombalanırken İsrail'in depoladığı aynı silahlar hangi kurala göre yok sayılıyor?
Yoksa Amerika'nın istediği kurallara bağlı uluslararası sistem, kurallara bağlı değil mi?
Kaynak: haber3.com