AA'nın haberine göre; Bangladeş'te Yüksek Mahkeme, 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasındaki bazı olaylardan sorumlu tutulan Cemaat-i İslami Partisi lideri Motiur Rahman Nizami hakkındaki idam kararını bir kez daha onadı.
Dört yargıçtan oluşan mahkeme heyetine başkanlık eden Surendra Kumar Sinha, mevcut hükümet tarafından kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırılan Nizami'nin 29 Mart'ta kararın yeniden gözden geçirilmesi için yaptığı başvurunun reddedildiğini açıkladı.
Nizami'nin avukatı Handaker Mahbub Uddin, gazetecilere "Mahkeme kararıyla ilgili hiçbir yorum yapmayacağım. Yargıyı ve bu kararı değerlendirecek olan gelecek nesillerdir" diye konuştu.
Yasalara göre iç hukuk yolları tükenen Nizami'nin, af için devlet başkanına başvurma hakkı bulunuyor. Eski İçişleri Bakanı Nizami'nin bu hakkı kullanıp kullanmayacağı bilinmiyor. Daha önce Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından idama mahkum edilen Cemaat-i İslam liderlerinden Abdülkadir Molla, Muhammed Kamaruzzaman ve Ali İhsan Mücahid, af talebinde bulunmamış ve asılarak infaz edilmişlerdi.
Cemaat-i İslami'nin gençlik kolunun lideri olduğu ve bağımsızlık savaşı sırasında da Pakistan ordusuna destek verdiği ileri sürülen El-Bedr güçlerinin komutanlığını yaptığı belirtilen Nizami, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi tarafından Pakistan ordusuyla işbirliği yapmak ve sivillere yönelik eylemlerin aralarında bulunduğu 16 suçlamayla yargılanmıştı. Mahkeme, 2014'te Nizami'yi ölüme mahkum etmişti. Nizami, kararı temyiz etmiş, ancak Yüksek Mahkeme, 6 Ocak'ta kararı onamıştı.
Duruşma sırasında Yüksek Mahkeme çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.
CEMAAT-İ İSLAMİ'DEN GREV ÇAĞRISI
Yüksek Mahkeme'nin açıklamasının ardından Cemaat-i İslami'nin Başkan Vekili Makbul Ahmed ve Genel Sekreter Vekili Şafikur Rahman, Nizami hakkındaki kararı protesto edeceklerini açıkladı.
Cemaat-i İslami'nin internet sitesinde Ahmed ve Rahman imzasıyla yayımlanan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
"Hükümet, önde gelen bir milletvekili, dünyaca tanınan bir din alimi ve İslam düşünürü olan Nizami'yi sözde insanlık karşıtı suç işlediği gerekçesiyle mahkum etti.Nizami hakkındaki iddiaların hiçbir temeli yoktur. Burada amaç, Cemaat-i İslami'yi lidersiz bırakmaktır. Söz konusu iddiaların temelsiz olduğunu ispatlamak için Pabna bölgesinden üç özgürlük savaşçısı, mahkemede ifade verdi. Sunulan tüm kanıtlara karşın Nizami'ye verilen ölüm cezası, halkımızı şoke etmiştir. Nizami, adaletten yoksun bırakılmıştır. Hükümet, kendi siyasi çıkarlarına ulaşmak için Nizami'yi öldürme planlarını uygulamaya koymuştur. Hükümet, ilk duruşmadan itibaren yargı sürecini etkilemek için çaba harcamıştır."
Cemaat-i İslami, halkı cumartesi günü barışçıl gösteri yapmaya, pazar günü de 24 saatlik genel greve gitmeye çağırdı.
LİDER KADROYU HEDEF ALAN YARGILAMALAR ve İDAMLAR
Başbakan Şeyh Hasina tarafından bağımsızlık savaşı sırasında işlendiği iddia edilen suçların cezalandırılması için 2009'da kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, şimdiye kadar 19 kişi hakkında karar aldı. Bunların büyük bir kısmı, ülkenin İslami değerleri savunan en büyük partisi Cemaat-i İslami liderlerinden oluşuyor.
Mahkeme tarafından suçlu bulunan ve idam cezasına mahkum edilen ilk kişi, Cemaat-i İslami Partisi'nden Abdülkelam Azad olmuştu. Ülkeden ayrıldığı için gıyabında yargılanan Azad, Ocak 2013'te idam cezasına çarptırılmıştı.
Partinin Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla, Şubat 2013'te ömür boyu hapse mahkum edilmiş, 17 Eylül'de cezası Temyiz Mahkemesi tarafından idama çevrilmişti. Molla, 12 Aralık 2013'te cezası infaz edilen ilk Cemaat-i İslami lideri olmuştu. Mahkemenin 90 yıl hapse mahkum ettiği Cemaat-i İslami'nin 92 yaşındaki lideri Gulam Azzam da 23 Ekim'de hapishanede ölmüştü.
Hasina hükümetinin kurduğu mahkeme, 29 Ekim 2014'te Azzam'ın ardından partinin liderliğini üstlenen Nizami'yi, 2 Kasım 2014'te de partinin Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Mir Kasım Ali'yi bağımsızlık savaşı sırasındaki bazı olaylardan idama mahkum etmişti. Cezası, Yüksek Mahkeme tarafından 3 Kasım 2014'te onanan partinin Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Kamaruzzaman, 11 Nisan 2015'te idam edilmişti.
Mahkeme, 18 Şubat 2015'te Cemaat-i İslami Partisi liderlerinden Abdus Sobhan'ı dokuz suçlamanın altısından suçlu bularak idama mahkum etmiş, 16 Temmuz'da da bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan ordusu tarafından kurulan Rızakar milis kuvvetlerine üye olduğu kaydedilen Furkan Malik'e ölüm cezası vermişti. Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreteri Ali İhsan Mücahid'e 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasında insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle verilen idam cezası, 16 Haziran'da Yüksek Mahkeme tarafından onanmıştı.
Bazı muhalefet partileri ve uluslararası gözlemciler, Hasina hükümeti tarafından kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinin adil yargılama standartlarına uymadığını ve siyasi kararlar aldığına dikkati çekiyor.
Cemaat-i İslami Partisi de lider kadrosuna yönelik mahkeme kararlarının siyasi olduğuna işaret ederek, halkı Hasina hükümetinin "devlet terörüne" karşı çıkmaya çağırıyor. Parti yetkilileri, hükümetin muhalifleri bastırmak için kitlesel cinayetler, keyfi tutuklamalar, yargısız infaz ve işkence gibi suçlar işlediğini belirtiyor.
Cemaat-i İslami yetkilileri, bağımsızlık savaşının ardından 1973'te çıkarılan Savaş Suçları Kanunu'na göre ancak silahlı savunma ya da yardımcı gruplara üye kişilerin savaş suçları ya da insanlığa karşı suç işlemekten yargılanabileceğini, buna karşın üyelerinden hiçbirinin silahlı gruplara üye olmadığını, dolayısıyla bu suçlamalarla yargılanamayacağını vurguluyor.
Hindistan'dan 1947 yılında ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Pakistan'ın doğusu ile batısı arasında 1971'de başlayan iç savaş, bağımsız Bangladeş devletinin kurulmasıyla son bulmuştu. Pakistan, ülkenin doğusundaki halkın bir bölümünün bağımsızlık talep etmesi üzerine bölgeye çok sayıda asker göndermişti. İç savaş sırasında Doğu Pakistan'dan yaklaşık 10 milyon sivilin evlerini terk ederek Hindistan'a göç etmesi üzerine Hindistan hükümeti, Aralık 1971'de bugünkü Bangladeş olarak bilinen Doğu Pakistan'ı işgal etmişti. Pakistan askerlerinin Dakka'da Hindistan güvenlik güçlerine teslim olmasının ardından 16 Aralık 1971'de Doğu Pakistan yeni adıyla Bangladeş olarak bağımsızlığını ilan etmişti. Yaklaşık 9 ay süren bağımsızlık savaşı sırasında 3 milyondan fazla kişi yaşamını yitirmiş, milyonlarcası yaralanmıştı.