Çin yetkilileri, Uygur Türklerinin, radikal eğilimlerle mücadele kapsamında "dil öğretim merkezlerinde" eğitim gördüğünü söylüyor.
Haberde ulaşılan verilere göre Uygur Türklerinin namaz kıldıkları, başörtüsü taktıkları veya Türkiye ile ilişkili oldukları için Çinli yetkililer tarafından gözaltına alındıkları kaydediliyor.
"GERİ DÖNMEK KESİN BİR GÖZALTI DEMEK"
Türkiye'deki Uygurlulara göre, Doğu Türkistan'a geri dönüş neredeyse kesin bir gözaltı anlamına gelityor.
Doğu Türkistan'da yaşayan akrabalar için ise yapılacak ulusalararası bir telefon konuşması bile tehlike teşkil ediyor.
DEVASA 'OKULLAR'
Uygur Özerk Bölgesi'ndeki toplama kamplarına yönelik araştırmalarıyla uluslararası ün kazanmış olan Alman bilim adamı Doktor Adrian Zenz, kamuoyuna açık resmi belgeler üzerinde yaptığı araştırma ile Doğu Türkistan'da sıradışı ölçekteki okul yapım programını ortaya koydu.
Elde edilen uydu fotoğraflarında, genişletilen kampüsler, eklenen yurt binaları ile çok büyük çapta bir kapasite artırımı gün yüzüne çıktı.
YETİŞKİNLER İÇİN KURULAN TOPLAMA KAMPLARI GİBİ
Bu bulgular, yetişkinler için kurulan toplama kampları ile eş zamanlı olarak, çocuklar için de yatılı kamp sisteminin uygulamaya konulduğunu gösteriyor.
Yalnızca 2017 yılına ait verilerde, Doğu Türkistan bölgesinde ana okuluna başlayan çocukların sayısının, önceki yıla göre yarım milyondan fazla arttığını gösteriyor.
Resmi rakamlara göre, bu sayının yüzde 90'ını ise Uygur Türkleri gibi Müslüman azınlığa dahil çocuklar oluşturuyor.
Aynı resmi veriler, yalnızca Sincan bölgesindeki yatılı ana okulu inşaatları için, devletin 1,2 milyar dolar harcadığını gösteriyor.
Bu okullardan biri olan Yecheng Şehri Numara 4 isimli devasa yatılı okula, yalnızca geçen Nisan ayında, çevre köylerden 2 bine yakın çocuk getirildi.
ASİMİLE OLUYORLAR
Adrian Zenz, "yatılı okullar, azınlıklar üzerinde kültürel mühendislik yapılabilmesi için ideal ortamı sağlıyor" değerlendirmesini dile getiriyor.
Zenz'in araştırması, okul ortamında Uygur Türkçesi ve diğer tüm azınlık dillerinin konuşulmasının Çin devleti tarafından engellendiğini gösterdi.
Buna göre, bir puanlama sistemi ile, öğrenciler ve öğretmenler Çince dışında bir dilin konuşulması halinde ceza kapsamına alınıyor.
ÇİNLİ YETKİLİLER REDDEDİYOR
Sincan Propaganda Bakanlığı'ndan Şu Guisiang, çocukların yatılı okullara koyularak ailesiz bırakıldıklarına ilişkin bulguları reddediyor.
Guisiang, "Bir ailedeki tüm bireyler, dil öğretim merkezlerine gönderilmişse o ailede ciddi bir dil problemi var demektir" diyor ve gülümseyerek ekliyor: "Ben böyle bir örneğe hiç rastlamadım."
Adrian Zenz'in araştırmasındaki en kilit noktalarından biri, çok sayıda çocuğun bu yatılı sisteme kayıt edildiğini delillendiriyor.
Aileleri dil öğretim merkezlerinde tutulan veya cezaevinde bulunan çocukların, devlet bakımına alınıp alınmaması ile ilgili ayrıntılı durum tespit raporları elde edildi.
Kaşgar şehrindeki resmi eğitim yetkililerine gönderilen bir talimat yazısı, ebeveynleri kamplarda olan çocukların acil şekilde bakım altına alınmasını içeriyor.
(İlgili habere gitmek için fotoğrafa tıklayınız)
Bu talimatta, "psikolojik desteğin güçlendirilmesi" ve "öğrencinin düşünce eğitiminin sağlamlaştırılması" gibi ifadeler yer alıyor.
"YÜKSEK" GÜVENLİK
yatılı okul sistemi üzerine yapılan araştırmada, bu okulların geniş güvenlik önlemleri altında olduğunu da görülüyor.
İzleme sistemleri ile sürekli gözlenen bu yapıların, bir çoğunda alarm sisteminin yanında, 10 bin Volt gücündeki elektrik teller de yer alıyor.
Bazılarındaki fiziki güvenlik unsuru sayısı, toplama kamplarındakilerin dahi sayısını aşıyor.
"KÜLTÜREL BİR SOYKIRIM"
Adrian Zenz'e göre, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde 2017 yılında hayata geçirilen bu sistemle, dininden, dilinden ve Uygur kökenlerinden uzaklaştırılmış yeni bir nesil yaratılmak isteniyor.
Zenz, "Elde edilen deliller, yapılanı kültürel bir soykırım olarak adlandırmamızı gerektiriyor" diyor.