TİMETURK I HABER MERKEZİ
Melahat KEMAL
Sudan'ın Nuba Dağları'nda bulunan Alazrak'ın, Devlet Başkanı Ömer el Beşir'in ordusu tarafından neredeyse her gün bombalanması bölge halkının günlük rutini haline gelmiş durumda.
Beşir hükümeti, beş yıldır, bir zamanlar Güney Sudanlıların yayında savaşmış ve sınır bölgesinde daha fazla özerklik isteyen Kuzey direnişçilerini mağlup etmeye çalışıyor. Yıllar süren çatışmalar boyunca iki taraf birbirine üstünlük sağlayamadı. Bu yenişememe hâli, hükümete direnen tarafın sivillerini acımasız bir savaşın mağdurları haline getirdi.
MALİ SIKINTI VE CANCEVİTLERİN DÖNÜŞÜ
Beşir hükümeti, petrol gelirlerinin düşmesi ve sadece Nuba'da değil Darfur ve Mavi Nil bölgelerinde yürüttüğü savaşlardan dolayı ekonomik açıdan sıkıntıya düştüğü için askeri harcamalarda kısıntı yapma yolunda gitti.
Askeri harcamalarda kısıntı yapılma kararını, geleneksel orduya nispeten maliyeti daha düşük olduğu için Darfur'da bulunan Cancevit milislerinin Nuba Dağları'na aktarılması takip etti.
Darfur'da getirilerek Hızlı Destek Gücü verilen Cancevit milisleri, Sudan Milli İstihbarat ve Güvenlik Birimi'ne bağlandı.
CANCEVİTLER BU KEZ AĞIR SİLAHLI
Sudan ordusunun her sene düzenli olarak kurak aylarda düzenlediği saldırı harekâtı, bu sene beklenenden geç gerçekleşti. Harekât başladığında yeni bir vakıa ile karşılaşıldı: Sudan hükümet askerlerine, alışılmadık derecede çok sayıda ve ağır silahlarla donatılmış Hızlı Destek Gücü adı altındaki Cancevitler eşlik ediyordu.
Mart ayı sonunda Cancevitler Alazrak, Um Serdiba ve Angarto da dâhil olmak üzere çok sayıda bölgeye saldırı düzenledi.
Direnişçilerden Ömer İbrahim, sayıları 6 bini bulan Cancevitlerin Alazrak saldırısını şöyle anlattı: “Alazrak'a geldiler; sivillere ait evleri ve gıda ambarlarını ateşe verdiler; kaçmaya imkânı olmayan yaşlı insanları palalarla öldürdüler”.
Uzmanlar Sudan hükümetinin, Cancevit milislerini geleneksel ordudan daha etkili olduğu için değil daha ucuz olduğu ve işlenen suçların doğrudan hükümet üzerine yıkılmaması için kullandığı söylüyor.
Sudan uzmanı Alex de Waal “Tarihte, Sudan iç savaşının en acımasız suçları bu düzensiz milisler tarafından işlendi ve işledikleri suçlar cezasız bırakıldı. Şimdi halk Cancevitlerin yeniden ortaya çıkmış olmasından çok endişeli” dedi.
NUBA HALKI DİRENİYOR
Nuba Dağları, görece izole bir hayat yaşayan Nuba halkını önce Arap köle tüccarlarının baskınlarından ardından da Hartum hükümetinin acımasız saldırılarından korudu.
1980'lere gelindiğinde bu izole yaşantı, hükümetin Nuba halkına karşı kullanacağı bir silaha dönüştü: hükümetin uyguladığı kastî ekonomik ve siyasi ötekileştirme siyaseti, Nubalıların çoğunun direnişçi Sudan Halkları Kurtuluş Ordusu'na katılmasına yol açtı ki bu durum Güney Sudan'ın 2011 yılında bağımsızlığını kazanması ile neticelendi.
Savaşın ardından yeni sınırlar çizilmiş ancak Nuba halkı yüzüstü bırakılmıştı. Belirli bir süre daha fazla otonomi elde etmek için müzakereler gerçekleştirebileceklerini ümit ettiler. Ancak hükümet, Nubalılara kendi yönetimlerini belirleme şansını verecek olan “müzakere” sözünü tutmadı ve direnişçilerden silah bırakmasını istedi. Ancak direnişçiler özerklilerini kazanana kadar mücadeleye devam etme kararı aldılar.
Benzer bir müzakere süreci Mavi Nil Eyaleti'nde de yaşandı ve direnişçiler yine mücadeleye devam etmeye karar verdi.
Şu anda Nuba ve Mavi Nil'deki direnişçiler, kendilerine Kuzey Sudan Halkları Kurtuluş Hareketi diyor.
HÜKÜMETİN HAVA SALDIRILARI
Hükümet ile direnişçiler arasındaki çatışma, kısa sürede yıpratma savaşına dönüştü. Direnişçileri sahada askeri olarak yenemeyen hükümet, sivillere ait tarım arazilerini ve yaşam alanlarını devamlı biçimde bombalamaya başladı. Amaç insanları hükümet kontrolündeki bölgelere göç etmek zorunda bırakmaktı; hava bombardımanlarından değilse de eninde sonunda açlıktan göç etmek zorunda kalacakları düşünülüyordu.
Nuba Dağları'ndaki Delami kasabası yöneticisi Kumni Farid “İnsanların yoğun olarak yaşadığı bölgeleri, tarım arazilerini, okulları ve camileri bombalamaya devam ediyorlar. Kurtuluş Hareketi'nin gücünü halktan aldığını düşünüyorlar. Bu yüzden çiftlikler ve hayvanların yanında bizi de bombalıyorlar” dedi.
2016 yılı başında hükümetin hava saldırıları bir önceki yıla nazaran azalmıştı. Ancak Mart ayında harekâtın başlaması ile hız kazanan hava saldırıları, çiftçilerin tarlalarını sürmelerine engel oluyordu. Direnişçilerin kontrolünde bulunan Kau kasabasının yöneticisi Muhammed Naltin durumu “Her gün bombalar yağıyordu; her gün. Tarlaları sürmek imkânsız” şeklinde ifade ediyor ve 2015 yılının Haziran ayından beri bölgede neredeyse hiç yiyecek kalmadığını söylüyordu.
BİLİNÇLİ “AÇ BIRAKMA” SİYASETİ
Hükümetin hava saldırılarında bilinçli olarak tarım arazilerini ve gıda depolarını hedef alması bölgede ciddi bir gıda sıkıntısı yaşanmasına sebep oldu.
Kıtlık Erken Uyarı Sistemleri Ağı'nın yayınladığı son rapora göre Güney Kordofan ve Mavi Halkı, özellikle de iç göç yaşayanlar ciddi kıtlık tehlikesi ile karşı karşıya.
Bu seneki gıda üretiminin geçen seneye nispetle %55 daha az olması bekleniyor.
Savaşın yoğun olduğu bazı bölgeler ise çoktan açlıktan ölümler başlamış bulunuyor. Güney Kordofan ve Mavi Nil'de araştırmalar yapan Gıda Güvenliği Gözlem Birimi, 2015 yılının ikinci yarısında 24'ü çocuk olmak üzere 242 kişinin açıktan öldüğünü açıkladı.
HÜKÜMET YARDIMLARI ENGELLİYOR
Nuba Dağları'nın bulunduğu Mavi Nil ve Güney Kordofan'da beş yıldır devam eden savaşta binlerce insan hayatını kaybederken yaklaşık 400 bin insan da göç etmek zorunda kaldı.
Sudan hükümeti insani yardımların bölgeye girmesini engelliyor. Çok az sayıda gazeteci bölgeye girebildiği için halkın maruz kaldığı zulüm dış dünyaya hakkıyla aktarılamıyor.