İşte o yazı:
İsrail askerlerinin Filistin topraklarına girerek saldırıda bulunmasına şaşırdık mı; hayır.
İsrail güvenlik güçlerinin İslam aleminin kutsal mabetlerine baskın yapmasına şaşırdık mı; hayır.
Peki uluslararası camianın bu saldırılar karşısında sessiz kalmasına;
Sözde demokrasinin beşiği Avrupa'nın eli kolu bağlı suskunluğuna;
Amerikan yönetiminin "dilsiz şeytan" politik tavırlarına..Elbette hayır.
Şaşırmadık ve şaşırtmadılar da.
İsrail devleti kurulduğu 1948 yılından itibaren Arap coğrafyasında kanlı saldırılarına devam ederken toprak kazanmayı da ihmal etmedi.
1967 Altı Gün ve 1973'teki Youm Kippur savaşlarından itibaren bölgede etki alanını askeri ve siyasi anlamda güçlendiren İsrail'in siyonist politikalarının ardında ise sırtını dayadığı Amerika Birleşik Devletleri olmuştur.
İsrail'e karşı Filistin tarafında başlatılan İntifada hareketleri ile Filistin'deki sivil toplum kuruluşları ve dini yapılanmalar tek vücut olup direnişe geçerken zaman içerisinde aralarında dini ve siyasi görüş ayrılığıyla başlayan çatırdamalar en çok İsrail'e yaradı.
Hamas ile El Fetih cephede kapışırken siyasi ve mezhepsel ayrışmalar da İsrail'in işini kolaylaştırdı.
İş öyle bir hal aldı ki; bölgede Ürdün, Lübnan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Suudi Arabistan, Kuveyt, İran,Suriye ve Irak...Ne kadar Arap ülkesi varsa o kadar farklı dini ve mezhepsel ayrışma ortaya çıktı.
İçte ve dışta birlik ve beraberlik sağlayamayan Arap ülkeleri inisiyatifi ele almak yerine ipi İsrail'in eline verdiler.
Arap birlikteliği çatırdarken, siyonist ittifaklaşma boy attı.
İsrail karşısında toprak kaybında ve bugün yaşanan kanlı baskınlarda sözde İslam ülkelerinin birlikte hareket edip seslerini duyuramamalarının nedeni de bu.
Arap ülkelerinin; "laik" yönetime sahip olduğu, anayasasında "İslam" vurgusu bulunmadığı gerekçesiyle düne kadar "küffar" diye tanımladığı Türkiye'den yardım umut etmesi sizce de manidar değil mi?
Kendilerini "İslamın yegane temsilcisi" görüp diğer ülkelere yan gözle bakan ülkelerin İsrail karşısında bir ve beraber olamamalarına şaşırmamak gerek.
Ortadoğu-Arap coğrafyasında 1916 yılında Sykes-Pikot Anlaşması ile çizilmeye çalışılan siyasal ve coğrafi sınırlar bugün Arap siyasilerinin beyinlerinde çizilmiş durumda.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi bugüne dek yüzlerce toplandı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yüzlerce hukuki karar çıkardı.
Avrupa Birliği yüzlerce kınama mesajı yayınladı.
Kınayan kınayana....
Dilsiz şeytanlar ile dinsiz şeytanlar arasındaki ittifak kırılmadıkça
Filistin'e huzurun gelmesi imkansız....