TİMETURK I HABER MERKEZİ
Avrupa Birliği (AB) ve ABD Soğuk Savaş dönemi sonrasında birçok sorunla uğraşırken Almanya'nın yükselişe geçtiğini, bu sebeple artık daha aktif ve etkili bir dış politika izlediğini anlatan Steinmeier; askeri seçeneklerin de dikkatle değerlendirildiğini ancak Almanya'nın 'mümkün olduğunda' güç kullanımı yerine hukuku tercih edeceğini söylüyor...
Almanya'nın önceliğinin AB'nin korunması yani "liderliğin yükünün paylaşılması" olduğunu belirten Steinmeier, ülkesinin bu güçlü pozisyonunu da koruyacağını vurguladı...
İŞTE O YAZI
"Son 20 yıldır, Almanya'nın küresel rolü dikkate değer bir dönüşüm geçirdi. 1990'daki barışçıl birleşmesinin ardından Almanya dış politika alanında fazla bir ağırlığı bulunmayan bir ekonomi devi olma yolunda ilerledi. Ancak bugün, ülke büyük bir Avrupa gücü haline geldi, bu da aynı ölçüde övgüyü ve eleştiriyi beraberinde getiriyor."
ULUSLARARASI ALANDA YENİ POLİTİKA
Bu eleştiri ve övgünün Almanya'nın özellikle göçmen ve Euro krizlerindeki tutumu için de geçerli olduğunu belirten Steinmeier, 1990'lardan bu yana ülkesinin uluslararası alanda yeni bir rol oynamanın peşine fazla düşmediğini ancak artık zamanın geldiğini anlatıyor: "Onun yerine, dünya değişirken istikrarını koruyarak merkezi bir oyuncu olarak ortaya çıktı. AB çeşitli kriz dönemlerinden geçerken Almanya yerini korudu. Ekonomik zorlukları atlattı ve Avrupa'nın en büyük ekonomisi oldu. Şimdi buna uygun şekilde sorumluluklar alıyor."
"ABD'NİN TEK KUTUPLU DÜNYA DÜŞÜ YOK OLDU"
Steinmeier'e göre bugün hem ABD hem Avrupa, küresel liderliği korumak için mücadele ediyor. Bakan, bu mücadelede ABD'nin özellikle Irak Savaşı'ndan bu yana güçsüzleştiğini söylüyor: "Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra mezhepsel şiddet Irak'ı yerle bir etti ve ABD'nin bölgedeki gücü zayıflamaya başladı. Tek kutuplu dünya düşü de yok oldu. Obama 2009'da göreve geldikten sonra Ortadoğu ve küresel bağlılıklara olan taahhüdünü daha geniş çerçevede gözden geçirdi. Destekçileri, ki ben de bunlardan biriyim, Obama'nın değişen dünya düzeni ve ABD'nin gücünün değişen doğasına akıllıca cevap verdiğini düşünüyor."
"İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ULUSLARARASI DÜZEN BASKI ALTINDA"
Steinmeier'e göre, "İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD ve Avrupa'nın kurulmasına ve sürdürülmesine yardımcı olduğu, dünyanın büyük bölümüne özgürlük, barış ve refah getiren uluslararası düzen baskı altında." Buna, bazı ülkelerin giderek daha kırılgan hale gelmesinin, hatta kimilerinin tamamen çökmesinin Afrika ve Ortadoğu başta olmak üzere bir takım bölgelerin istikrarını bozmasını, göç ve çatışmaların artmasına yol açmasını da örnek gösteriyor.
Yazıda, uluslararası ilişkilerin yapısını değiştiren bir başka durum olarak Çin ve Hindistan'ın yükselişiyle birlikte yeni güç merkezlerinin ortaya çıkışına değiniliyor. Rusya'nın Kırım'ı ilhakı da ABD ve Avrupa ile arasının ciddi şekilde açılmasına yol açtı. İran ve Suudi Arabistan arasındaki rekabet de Ortadoğu'yu büyük ölçüde şekillendiriyor. Bölgede devlet düzeni erozyona uğrarken IŞİD de sınırları tamamen ortaya kaldırmaya çabalıyor.
İşte böyle bir ortamda Steinmeier, Almanya'nın dikkate değer şekilde istikrarını koruduğunu yazıyor: "Bu basit bir başarı değil. 2003'te birçokları Almanya'yı 'Avrupa'nın hasta adamı' olarak adlandırıyordu."
Steinmeier tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Almanya'nın ekonomik bir süper güç olmadığı konusunda da Almanları uyarıyor. Dünya ihracatındaki payının da 2004'e göre düştüğünü hatırlatıyor.
"GÜCE KARŞI HUKUKU SEÇERİZ"
Almanya'nın askeri kısıtlamalarının güçsüzlük olduğu eleştirilerine karşı Steinmeier, Kosova ve Afganistan'da Almanya'nın da savaştığını hatırlatıyor. "Sözlüğünden 'savaş' kelimesini silmeye çalışan bir millet için tarihi bir adım" olarak nitelendirdiği bu savaşlara, Avrupa'nın istikrarı ve ABD ile işbirliğine verdiği önem sebebiyle girdiğini söylüyor: "Almanlar yuvarlak masanın her sorunu çözeceğine inanmadıkları kadar çözümün silahta olduğuna da inanmaz. Almanlar uluslararası ilişkilerde hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için ülkelerinin siyasi enerjisi ve kaynaklarını kullanması gerektiğine inanıyor. Mümkün olduğunda güce karşı hukuku seçeriz. Almanlar her zaman güçsüzü koruma sorumluluğuyla kontrollü olma sorumluluğu arasında dengeyi bulmaya çalışır. Almanya uluslararası duruşunu sivil ve diplomatik şartlar çerçevesinde oluşturmaya devam edecek. Askeri angajmana sadece her riski ve mümkün olan her alternatifi değerlendirdikten sonra başvuracaktır."
"ALMANYA'NIN ORTADOĞUDAKİ YENİ ROLÜ"
Steinmeier uluslararası bir güç olarak askeri seçeneği ele aldıktan sonra yazıya şöyle devam ediyor: "Almanya'nın ABD ile ortaklığı ve AB ile entegrasyonu, dış politikasının en önemli ayakları oldu. Fakat ABD ve AB bocalarken Almanya yerini korudu ve çok büyük bir güç olarak ortaya çıktı. Bu rolüyle Almanya sorumluluklarından kaçamayacağının da farkında. Almanya Avrupa'nın merkezindeyken izolasyon da ihtilaf da mantıklı politika seçenekleri olmaz. Ortadoğu'da Almanya'nın yeni rolünü düşünün. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda sorunları çözmek için gösterilen diplomatik çabalarda en önde olmaktan dikkatle kaçındı. Ancak bugün çatışmalar yayıldıkça, Almanya bölgeyle daha geniş çapta ilgileniyor. 2003'ten bu yana İran'ın nükleer silah imal etmesini engellemek için çok taraflı yürütülen çabalarda merkezi bir rol oynadı. Almanya, bölgede yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmeye yardım etme sorumluluğundan kaçmıyor."
"UKRAYNA KRİZİNDE ALMANYA'NIN YENİ ROLÜ
Alman Dışişleri Bakanı, Ukrayna krizinin de Almanya'nın diplomatik becerisini ve liderliğini bir kez daha test ettiğini söylüyor. Fransa ile birlikte ülkesinin bu krizin çözümü için liderlik ettiğini, bu sırada ABD'nin farklı zorluklarla mücadele ettiğini hatırlatıyor: "Almanya bu pozisyona birilerini dirseğiyle iterek ya da başkasının görevlendirmesiyle gelmedi. Rusya ve Ukrayna ile siyasi ve ekonomik bağları onun doğal olarak iki taraf arasında aracı olmasını sağladı... Almanya, gerilimin yeni bir soğuk savaşa doğru gidişini engellemek için elinden geleni yapmaya devam edecektir."
"GÖÇMEN KRİZİNDE TÜRKİYE FAKTÖRÜ"
Türkiye ile göçmenlerin geçişini engellemeye yönelik imzalanan anlaşmaya da değiniyor Steinmeier: "Türkiye'de, Kürt bölgelerinde şiddet olaylarının artması, medya ve muhaliflere yönelik artan baskı gibi tartışmalı gelişmelere rağmen, Almanya, Türkiye'nin krizde önemli bir rol oynayacağını ve onsuz kalıcı bir ilerleme sağlanamayacağını fark etti. Kimse kurulan yeni ilişkinin uzun vadede yapıcı olup olamayacağını bugünden söyleyemez. Ancak Avrupalı liderler Türk mevkidaşlarıyla ciddi bir ilişki kurmadan da AB'nin dış sınırlarının insancıl biçimde idaresi için bir gelişme sağlanamaz."
KAÇINILMAZ ULUS
Steinmeier yazısında, bir zamanlar 'hasta adam' olarak adlandırılan Almanya'nın bugün bazı Avrupalı siyasiler tarafından 'kaçınılmaz ulus' olarak tanımlandığını belirtiyor. Şartların ülkeyi merkezi bir role getirdiğini, başka hiçbir ulusun kaderinin AB'nin başarısına ve varlığına bu kadar bağlı olmadığını belirten Alman Bakan, "Almanya tarihinde ilk kez barış içinde yaşıyor; Fransa, Polonya ve kıtanın diğer ülkeleriyle dostluk ilişkisi içerisinde" diyerek yazısını bitiriyor: "Sonuç olarak bu birliği korumak ve liderliğin yükünü paylaşmak Almanya'nın en birincil önceliklerinden. AB dünya sahnesinde daha güçlü bir rol oynayana kadar Almanya, tüm Avrupa'nın iyiliği için, mümkün olduğunca yerini korumaya devam edecek. Almanya, Avrupalı içgüdüleriyle yönlendirilen, sorumluluk sahibi, kontrollü ve tepki vermeye hazır bir lider olacaktır."