Genel Merkezi Köln'de bulunan DİTİB'in Basın Bürosundan yapılan yazılı açıklamada, Suriye'nin Afrin bölgesindeki güncel çatışmalar bahane edilerek DİTİB camilerinin sosyal ağlarda ve medya tartışmalarında açıkça hedef gösterildiği belirtildi.
Açıklamada, "Maalesef son iki günde iki DİTİB camisi terör saldırısına maruz kalmıştır. Bunların başkaları tarafından da taklit edilmesi sonucu saldırıların artmasından endişe edilmektedir. Bu gelişmelerden DİTİB camiamız büyük endişe duymaktadır. Fitne ve adaletsizlik, her türlü terör, şiddet ve şiddete çağrıyı telin ediyoruz" mesajı paylaşıldı.
22 Ocak gecesi Minden ve Leipzig kentlerindeki iki caminin saldırıya maruz kaldığının hatırlatıldığı açıklamada, "İki camimize yazılar yazılması, boyaların sürülmesi ve pencerelerinin kırılması sonucu yapılan saldırılar, terörist grupların ve sempatizanlarının kriminal potansiyellerini göstermektedir. Artan saldırılar dikkate alınırsa emniyet güçleri, bu tür saldırılara, özellikle siyasi ve aşırı kesimin saldırılarına karşı Müslüman kuruluşlarını koruma konusunda sorumludurlar" ifadeleri kullanıldı.
Avrupa'da 900'den fazla caminin bağlı bulunduğu DİTİB'in açıklamasında, şunlar kaydedildi:
"Özellikle bugünlerdeki dualarımız barış içindir. İslam'ın temel prensipleri doğrultusunda adalet, iyilik, sevgi, saygı, hoşgörü ve barış, karşılıklı yardımseverlik ve dayanışma için dua etmekteyiz. DİTİB tarafından camilerde belirli bir duanın yapılması şeklinde bir çağrı yapılmamıştır. Her inanan Müslüman veya DİTİB Camisi'nin ihtiyaç durumuna göre barış için dua etmesi kendi vereceği karardır. Mabetlerde hangi duanın edileceğine bütün dinlerin inananlarının ve cemiyetlerinin kendisi karar vermektedir ve bu anayasa tarafından korunmakta olan din hürriyetinin bir parçasıdır. Bu yöndeki bir etkileme ve baskı, hukuka aykırıdır. Güncel durumu da dikkate alarak tekraren gelişmelerin ve taşkınlıkların bilincine varılması yönünde çağrımızı yeniliyoruz. Dilimizdeki ve davranışlarımızdaki saygı, ölçü ve şiddetsizlik daha etkin olmalıdır. Bu konudaki çağrımız hepimiz için, siyaset, medya ve toplumsal aktörler için bugün olduğu gibi her daim geçerlidir."