Bugün Doğu Türkistan'da Çin zulmünün başladığı işgalin 69. yıl dönümü. İşgalin seneyi devriyesinde Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği, basın açıklaması yaptı.
İŞTE O BASIN AÇIKLAMASI
Doğu Türkistan işgalinin 69 yıl dönümü Basın Açıklaması.
1 Ekim 1949; Biz Doğu Türkistanlıların kara tarihi, vatanımızın işgalinin ilan edildiği, 69 yıldır öz vatanımızda esaret altında yaşamak zorunda olduğumuz kara tarihin başlangıcı, zalim Çinlilerin bayram olarak kutladığı, kutlamalara katılmayan kardeşlerimizin hücrelere tıkıldığı kara gün…
Bundan tam 69 yıl önce Mao'nun Kızıl idaresi, kadim Türk-İslam beldesi can Doğu Türkistanımızı Komünist Çin idaresine bağladığını resmen açıklamış ve bu tarihten 6 sene sonra yani 1955 yılında "Sincan Uygur Özer Bölgesi"nin kurulduğunu dünyaya ilan etmişti. Geçen 69 senede zulmün her çeşidine maruz kalan halkımız, her yönüyle asimile edilmeye çalışılmış, asimile edilemeyenler hapishanelere tıkılmış, fırsatını bulabilenler ise hicret edip hür dünyaya çıkmıştır. 69 yıldır yaşanan haksızlıkları liderlerimiz hür dünyaya anlatmak için gecelerini gündüzlerine katmış, haklı davamızda bayraktarlık nesilden nesile devam ettirile gelmiştir. Biz ne 1 Ekimleri unuttuk ne 5 Şubat ne 5 Nisan ne 5 Temmuz ne de son 2 yılı aşkın süredir vatanımızda yaşanan insanlık dışı uygulamaları. Unutmanın tükenmek olduğunu ise hiç mi hiç hatırımızdan çıkarmadık.
2016 yılı Mart ayından bu yana Doğu Türkistan'da yaşanan gelişmeler insanlık adına utanç verici bir hal almıştır. Yurt dışında ikamet eden Doğu Türkistanlıları tehdit, şantaj ve korkutma ile başlayan bu süreç, Doğu Türkistan'a dönmeyen vatandaşlarımızın yakınlarının hapse atılmasıyla devam etmektedir. Yaşanan sürece müdahale edilmediği takdirde tarihe "2. Endülüs Vakası" olarak geçecek gelişmelerle karşı karşıya kalacağımız açıktır.
Son iki yılı aşkın süreçte resmi rakamlara göre 1 milyonu, gayri resmi rakamlara göre ise 3 milyonu aşkın insanımız "terbiye kampları" adı altında hapse atılmış, "kardeş aile projesi" adı altında Çin istihbarat elemanları, erkekleri hapse atılan ailelerimizin evlerine yerleştirilerek birlikte yaşamaya zorlanmış, genç kızlarımız Çinli erkeklerle evlendirilmeye mecbur bırakılmış, Ramazan ayında ise iş daha da ileriye götürülerek insanlarımız gündüz vakti içki içmeye zorlanmıştır. Doğu Türkistan ile dışarıdan irtibat kurmak, telefonla görüşmek imkânsız hale gelmiştir. İrtibat kuranlar direkt hapse atılmakta, hapse atılanların akıbetinden ise haber alınamamaktadır. Hapishanelerde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın naaşlarına ise aylar sonra ulaşılabilmektedir.
Anlaşılan o ki komünist, faşist ve dünya tarihinin en iğrenç emperyal devleti Çin, halkımızı tamamen yok etmeden, vatanımızın adını haritalardan silmeden bu yaptıklarından vazgeçmeyecektir. Dilimizi, kültürümüzü, dinimizi ve milli kimliğimizi 69 senedir yok edemeyen Çin, önümüzdeki 20 yıllık süreçte bu konuyu tamaman tarihin tozlu raflarına kaldırma yemini etmişçesine harekete geçmiştir. Müslüman genç kızlarımızın dinsiz Çinlilerle zorla, gözyaşları içerisinde evlendirilmelerine hangi vicdan rıza gösterebilir? Benzer muamele sizin evlatlarınıza reva görülse vereceğiniz tepkinin sadece %1'ini beklemek hakkımız değil midir?
Birleşmiş Milletlerin çağrısı gelinen noktayı anlamak açısından önemlidir. Amnesty, HRW gibi insan hakları izleme örgütlerinin raporları gözler önündedir. Azizi Türkiyemize onca düşmanlık ettiğine şahit olduğumuz ülkelerin yetkililerin kendi ülkelerinin çıkarları için dahi olsa Çin'e tepki koyması bir nevi hakikatin haykırılmasıdır. Malum ülkelerin kara kaşımıza kara gözümüze hayran olup meseleyi gündeme taşımadığının da farkındayız ama anlayışla
karşılanmalıdır ki tek dişi kalmış batı bile Can Doğu Türkistanımızda yaşanları dile getirirken, Türk-İslam dünyasının sessizliği bizleri kahretmektedir. Liderlerimiz bizlere “Aziz Türkiyemizin âli menfaatleri her şeyin üzerindedir” dedikleri gibi, haklı davamızı ifade edecek cümlelerimizi dokuz defa düşünüp bir defa söylerken, canımızdan daha çok sevdiğimiz Türkiyemizin sessizliği bizleri kahretmektedir. Bengal ve Hindistan ve bir nevi Çin'in peyki durumuna gelmiş Pakistan Müslümanlarının avazlarını unutmamız mümkün değildir. Kazakistan Devletinin Çin'e verdiği notayı da unutmamız mümkün değildir. Ama bilinmesini isteriz ki İslam İşbirliği teşkilatı başta olmak üzere dut yemiş bülbüle dönen islam dünyası devlet ve teşkilatlarını da unutmayacağız.
Kıymetli Basın mensupları;
Her Doğu Türkistanlının ikinci vatanı üzerinde yaşama, ekmeğini yeme, suyunu içme bahtiyarlığına erdiğimiz yer aziz Türkiyemizdir. Aziz Türkiyemizin elimizi geçmişte olduğu gibi bırakmayacağına, haklı davamızda hakkımızı savunacağına dün olduğu gibi bugün de inanmak istiyoruz. Bu dünyada cehennemi yaşamakta olan halkımızın inancı, Aziz Türkiyemizin her zaman haklı ve mağdurun yanında, zalimin de karşısında olduğu gerçeğidir. Buradan devlet yetkililerimize seslenmek istiyoruz; Hakk için, adalet için, din için, millet için, vedahi insanlık onur ve şerefi için… Elimizi açtık, kolumuzu uzattık, mağduruz, mazlumuz, Türküz, Müslümanız, TUTUN ELİMİZDEN! diye buradan haykırıyoruz.
Bununla beraber zalim Çin de aklından hiç çıkarmasın ki; Moyonçor Kağandan bu güne Hoca Niyaz hacıların, Sabit Damollamların, Mahmut Muhitilerin, Alihan Töre Sagunilerin, Ahmetcan Kasimilerin, Mesut Sabri Baykozilerin, Mehmet Emin Buğraların, İsa Yusuf Alptekin beylerin, Barat Hacimların, Abdulhekim Mahsumların diktiği filizler daha asırlar geçse de meyve vermeye devam edecek, bağımsızlık özlem ve kararlılığımız her geçen gün alevlenerek büyüyecektir.
Doğu Türkistan'da bütün bu gayri insanı muameleye tabi tutulan halkımızın durumu biz Doğu Türkistanlıları derin endişelere sevk etmekte, dahası Çin'e karşı nefret duyguları gittikçe kabarmaktadır.
Aziz Türkiye'mizin içinden geçmekte olduğu bu kritik süreçte, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da Devletimizi sıkıntıya sokmadan, Doğu Türkistan'da yaşananlar üzerinden oluşturulan ve ajite edilen söylemlerle vatandaşlarımızın galeyana gelerek devletiyle karşı karşıya kalmasını hiçbir Doğu Türkistanlı gibi bizler de arzu etmemekteyiz.
Bilinmesini isteriz ki; her Doğu Türkistanlı Doğu Türkistan'da yaşanan gayri insani durumlara karşı aynı hissiyatı yaşamaktadır. Doğu Türkistan davası için Aziz Türkiyemizin âli menfaatleri her şeyin üzerindedir. Bununla beraber Doğu Türkistanlılar olarak problemlerimizi dile getirme, çözüm notasında ısrarcı olma veya Devlet ricali, kurum ve kuruluşlarıyla irtibat halinde gerekli görüşme, fikirlerimizi beyan etme ve nümayişler, tv programları, basın açıklamaları tertip ederek kamuoyu oluşturma çabalarımızda bundan sonra da ısrarcı olacağımızı, kanunen her türlü hukuki haklarımızdan istifade ile bundan sonra da meselenin çözümü noktasında daha ciddi adımlar atacağımızın bu vesile ile bilinmesini isteriz.
Bu bağlamda her ne kadar Doğu Türkistan'da yaşanan insanlık dışı uygulamalar yüreğimizi yaksa da Türkiye'de ikamet eden Doğu Türkistanlıların ve Türk Vatandaşı olan kardeşlerimizin dini ve milli hissiyatının provoke edilmesini tasvip etmediğimizin de bilinmesini isteriz. Doğu Türkistan'daki sıkıntıların giderilmesine dair Hükümetimizin ciddi adımlar atacağına olan inancımızı muhafaza ediyoruz. Bununla beraber Doğu Türkistan'da yaşananları yakinen takip ettiğimizi, Çin devleti başta olmak üzere ülkemizdeki işbirlikçilerini de buradan uyarıyoruz. Yapılan insanlık dışı devlet terörüne derhal son verilmelidir. Doğu Türkistan halkının daha fazla tahrik edilmemesi temennimizdir. Yapılan zulüm artık halkımızı patlama noktasına getirmiştir ve her an bölgenin karışma ihtimali artmaktadır. Sonuç olarak olası bölgenin karışması halinde yangın kolay kolay söndürülemeyecektir. Konu hassasiyetini kamuoyu ve Devletimizin ilgili birimlerine buradan ilan ediyoruz.
Saygılarımızla,
Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği adına
Hidayet OĞUZHAN