Economist Türk dış politikasını değerlendirdi: 'DÜNYADA TEK BAŞINA'
Haftalık Economist dergisinin Türkiye özel ekinde, Soğuk Savaş'tan bu yana Türk dış politikasının incelendiği bir makale de yer alıyor. Makaleye göre Türkiye bölgede çok toy ve inatçı davrandığı iddia ediliyor.

Oluşturma Tarihi: 2016-02-05 20:00:05

Güncelleme Tarihi: 2016-02-05 20:00:05

"Jeopolitik olarak Türkiye kadar hassas bir konumda olan çok az ülke var" tespitiyle başlayan yazıda, ülkenin uzun yıllar boyunca Doğu ile Batı arasında hem bir köprü hem de bir 'tampon' görevi gördüğü ifade ediliyor.

Bu rolüne rağmen "Türkiye'nin çoğu zaman güç ve sorumluluğunu yeterince gösteremediği" yorumu yapıldıktan sonra, ülkenin 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki dış politikası özetleniyor.

Türkiye'nin uzun yıllar boyunca 'kendi dünyasına gömüldüğü, Batı ile ilişkileri iyi ama güçsüz bir ülke olarak yoluna devam ettiği' belirtiliyor ve, "bu kendi halindelikten AKP'nin göreve gelmesiyle çıkıldı" deniyor.

Eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "komşularla sıfır sorun" politikasını devreye sokmasıyla, Ermenistan ve Kuzey Irak'taki Kürtlerle eski kavgaların bir kenara bırakıldığı, Rusya ile ticari ilişkilerin arttığı ve Arap ülkeleriyle ilişkilerin ilerletildiği ifade ediliyor.

Bahsedilen dönemde sadece Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerinin durduğu, bunda AB'nin "birçok kafadan farklı sesler çıkan" siyasi yapısının da etkisi olduğu belirtiliyor.

Ardından günümüze geçen makalede, Suriyeli mülteci akını nedeniyle AB ile Türkiye'nin görüşmelere yeniden başladığı, ancak Türkiye'nin AB üyeliği ihtimalinin hala düşük olduğu aktarılıyor.

'Türkiye Orta Doğu'da çok toy ve inatçı davrandı'

Ankara'nın jeopolitik sorumluluğunun özellikle Suriye iç savaşı konusunda sorgulamaya çok açık olduğunu yazan Economist, şöyle devam ediyor:

"Türkiye, sorun yaşayan komşularına akıl hocalığı yapmak yerine fazlaca toy, müsamahakâr ve inatçı davrandı. Ama en önemlisi bölgenin her an tutuşmaya hazır karmaşık yapısını tam olarak kavrayamadığını gösterdi."

Türkiye ve Suriye ile çalışan bir Birleşmiş Milletler yetkilisi, Türkiye'nin bu tutumuna yönelik olarak "Gerçekten ne başarmaya çalıştıklarını anlayamıyorum" diyor.

Makalede Türkiye'nin Arap Baharı sürecini yorumlayış biçiminin, Suriye konusundaki tavrını da açıklayabileceği aktarılıyor:

"2011'de Arap Baharı ortaya çıktığında Türkiye hükümeti olayları kendi prizmasının içinden görmeyi seçti: Gerçek halk- dindar Sünni Müslüman işçi sınıfı- sonunda Batılılaşmış askeri elitleri görevden kovuyordu. AK Parti bölgenin bu yeni ortaya çıkan İslamcılarını samimi bir şekilde sahiplendi."

Economist Ankara'nın bu politika sonucunda Irak, Mısır ve Suriye yönetimiyle arasının açıldığını hatırlatıyor.

'Türkiye, Suriye bataklığına çekiliyor'

Economist, tüm bu gelişmeler dahilinde en büyük tehlikenin "Türkiye'nin savaştaki rolü" olduğunu yazıyor ve "Türkiye, zalim Esad rejimini afaroz ederek kendisini Suriye bataklığına daha da gömülmüş bir halde buldu" diyor.

Makalede Türkiye'nin Suriye'deki muhaliflere yaptığı gizli askeri yardımda çok seçici davranmaması ve topraklarından Suriye'ye geçen militanlara uzun bir süre göz yummasının, bu bataklığa çekilmesinde etkili olduğu anlatılıyor.

Bunun yanında Türkiye'nin 'Suriye içinde siviller için güvenli bölge yaratılması' gibi diplomatik taleplerini hiçbir zaman sağlam öneriler ya da eylemlerle desteklemediğini yazan Economist, örnek olarak İncirlik Üssü'nün koalisyon uçaklarına çok geç açılmasını gösteriyor.

Son olarak Rus savaş uçağı düşürerek Türkiye'nin Moskova ile de arasını açtığı hatırlatılıyor.

İsrail'le gerilim azaltıldı

Makalenin son bölümünde ise Türkiye'nin İsrail ile arasındaki gerilimi azaltmaya yönelik adım attığı, hükümetin ayrıca AB ile müzakerelerin yeniden başlaması yolunda samimi göründüğü, İran-Suudi Arabistan geriliminde ise taraf tutmaktan kaçındığı hatırlatılıyor ve yazı şu cümleyle son buluyor:

"Türkiye belki de, en azından dış ilişkilerde, gücü sorumluluk ile dengelemeye başladı."