El Kaide lideri Dr. Eymen ez-Zevahiri'den Suriye savaşına ilişkin açıklama
El Kaide lideri Dr. Eymen ez-Zevahiri, Suriye savaşına dair bir ses kaydı yayınladı. İşte Mepanews'in aktardığına göre Zevahiri'nin açıklamasının tam metni:

Oluşturma Tarihi: 2017-12-04 14:22:22

Güncelleme Tarihi: 2017-12-04 14:22:22

"Bismillah Elhamdulilah es-salatu ves-selamu ale rasulilah ve alihi ve sahbihi ve men velahu

Ey Müslüman kardeşlerim! Es-selamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu ve sonra:

Geçen yıl genel olarak bütün mücahitleri ve özellikle Şam'daki el-Kaide'ye bağlı mücahitleri ilgilendiren birçok değişiklikler ve gelişmeler meydana geldi. Şam'daki mücahitler parçalanma, kararsızlık, huzursuzluk, karışıklık, düşmanlık ve birbirleriyle savaşmaları sebebiyle zayıf düştüler. Bir seneden beri yani Nusret Cephesi'nin el-Kaide'den bağlarını kopartması diye isimlendirilen süreçten beri ben bu türden sorunlar ile ilgili konuşmadım. Haleb'in düşmesinden sonra oluşan durum da buna müsait değildi. Meseleler hakkında konuşmamız El-Kaide genel komutanlığı olarak gelişmeleri günbe gün takip etmediğimiz anlamına gelmez. Velakin medyanın gürültüsünden uzak, sessiz biçimde çözüme ulaşmayı tercih ettik.

Kardeşlerimize biatlarını bozmak suretiyle yaptıklarının onların istedikleri birliği gerçekleştirmediğini, biatı bozmalarının asıl sebebinin Amerikan baskısı olduğunu, bombardımanın durmadığını, terörist sınıflandırmasından çıkarılmadıklarını ve öne sürdükleri diğer sudan sebeplerin gerçekleşmediğini haber verdik. Eğer birleşme gerçekleşseydi ilk tebrik edenler bizler olacak ve aradan çekilecektik. Ancak onların tek yaptığı şey sadece durumu daha da karmaşıklaştıran yeni bir oluşum inşa etmek oldu.

Bugün mücahitler arasında ortaya çıkan sonuç ölüm, savaş, suçlamalar, fetvalar ve karşı fetvalar oldu. Düşman günbe gün ilerlerken, Müslümanlar sürekli göç ettirilirken, tehlikeli Türkiye müdahalesi yaklaşırken, Suriye'deki Amerikan projesi her gün yeni aşamalara girerken, İranlılar ve Hizbullah bölgelerde kökleşirken durum daha kötü bir hal aldı.

El-Kaide onayı ile hareket ettikleri için el-Kaide tabilerine karşı görmezlikten gelme siyaseti, el-Kaide'ye biatlı kişilerin el-Kaide adına hareket etmeleri halinde tutuklanmaları ortamı gerdi. Sonra biata bağlı olanlara baskı yapılmaya başlandı. Durum kadınların tutuklanması ve çocuklarıyla beraber soruşturulmasıyla adeta savaş halini aldı.

Daha sonra durumu sakince düzeltmek ve taşkınlıkları sükun içinde çözmek için karşı tarafa elçiler gönderildi ve birçok kez iletişime geçildi. Hayr ehlinin bize nasihat ettiği gibi fırsat üstüne fırsat, mühlet üstüne mühlet verdik, 1 seneden fazla süre vermiştik. İşte bu zaman aralığında yöntem olarak bu şekilde hareket ettik. Daha sonra gördük ki işler daha da fenalaşıyor, nefret, ihtilaf, buğz ve karşılıklı düşmanlık yükseliyordu. Olaylar mücahitler arasında kaosa ve kafa karışıklığına sebep olmaya başladı. Bunun üzerine hak sahiplerine hakkını vermek, nefisleri sakinleştirmek, safları birleştimek ve kalpleri kaynaştırmak için çözüme yönelik konuşmayı uygun gördüm. Allah'tan konuşmamı Müslümanların ve mücahitlerin hüsnü kabulüne muvaffak etmesini dilerim. Tabi ki bizler nasihata herkesten daha muhtacız, kendimizi kusurlardan beri görmüyoruz.

Bir gerçekliği size açıklamak istiyorum: Şam cihadı savunma cihadıdır. Alimlerimiz savunma cihadı için herhangi bir şart ortaya koymamıştır. Bilakis işgalcilere karşı tüm imkanlar ile bütün Müslümanlar ister itaatkar ister asi olsun mücadele edilir. İkinci olarak Şam cihadı tüm İslam ümmetinin cihadıdır. Kesinlikle bu cihad Şam ehlinin cihadı, Suriye halkının cihadı, İdlib halkının veya Dımeşklilerin ve Der'alıların cihadıdır, denilemez. Ve kimse Şam'dan çık, orda hareket edersen seni tutuklarız, kovulmanda maslahat vardır, diyemez. Çünkü fakihler, bütün İslam topraklarını bir ev gibi, tüm Müslümanları tek ümmet olarak ve ümmeti kendilerinden başkasının zayıflarına yardım etmediği bir el olarak görmektedir. Nasıl oluyor da Şam ehli bu geçersiz, batıl sözlerle tereddüt ediyor.

İşte Şam ehli ve onların zaferlerle dolu tarihi! Mısır'a hicret eden ve Tatarlara karşı savaşı teşvik eden Şeyh İzzuddin bin Abdusselam kimdir? Şamlı değil midir? Mısır'a hicret etti. Sonra Aynı Calut savaşında Allah Müslümanlara nasılda zafer verdi. Süleyman el-Halebi kimdir? Kahire'de General Clibber'ı öldürmedimi? Peki İzzuddin Kassam kim? Ceble'den Lazkiye'den değil midir? Cihad için Filistin'e gitti. İki Suriyeli olan Ebu Mus'ab ve Ebu Halid kimdir? Afganistan'a hicret etmediler mi? Velevki şimdi Halid bin Velid(r.a) ve Ubeyde bin Cerrah(r.a), Şam'a gelse yada Türk olan Nureddin Zinki ve Kürt olan Selahaddin Eyyubi gelse veya Kutuz ve Kavkazi gelse veya Yemenli Usame bin Ladin gelse siz onlara ‘Şam'dan çıkın çünkü siz Suriyeli değilsiniz. Sizin yüzünüzden uçaklar tarafından bombalanıyoruz ve kuşatılıyoruz.' mu diyeceksiniz? Sonra bu ‘dışarıyla herhangi bir bağlantımız yoktur.' bida'tıda nedir? Velev ki Şam'a Halid bin Velid, Ebubekir Sıddık veya Ömer bin Hattab gelse siz onlara ‘Şam'dan çıkın siz Suriyeli değilsiniz' mi diyeceksiniz?

İşaret etmek istediğim üçüncü nokta ise anlaşmaların ve biatın önemli ve büyük işlerden olduğudur. Onları oyun haline getirmek caiz değildir. Bilakis şeriat sözlere uymayı vacib kılmıştır. Allah buyurdu: ‘Ey iman edenler anlaşmalarınıza uyun.' Allah buyurdu ‘Ahidleştiğiniz zaman; Allah'ın ahdini yerine getirin. Pekiştirdiğiniz yeminleri bozmayın. Çünkü Allah'ı üzerinize kefil yapmışsınızdır. Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızı bilir.' Allah buyurdu: ‘İpliğini iyice eğirip katladıktan sonra, söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yapıyorsunuz.' Allah buyurdu: ‘Yeminlerinizi aranızda hile ve bozgun vesilesi yapmayın. Çünkü bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak, kayabilir. Allah yolundan alıkoyduğunuz için kötü bir azab tadarsınız. Ve sizin için büyük bir azab vardır.' Allah buyurdu: ‘Allah'ın ahdini az bir pahaya değişmeyin. Eğer bilirseniz, Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır.' Ben bu noktada kesin bir suretle onaylamak istiyorum ki biz kesinlikle İbrahim Bedri(Bağdadi) ve onu yanındakiler dışında hiç kimseye biatı bozma müsaadesi vermedik ve onu ve grubunu hareketmizden kovduk. Ve biz ne Nusret Cephesi ne de başka bir yapıya bu izni verdik.

Nusret Cephesi'nin biatının gizlenmesini de kabul etmedik. Ve gizliliği ölümcül hatalardan kabul ettik. Bize biat edenler ile aramızdaki akitlerin ve biatların tek taraflı bozulması kesinlikle haramdır ve vefayı gerektirir. Devle (IŞİD) ile Nusra'nın ayrılması kararını vermesi için El-Kaide tarafından görevlendirilen Şeyh Ebu Halid Suri'nin bana gönderdiği mesajı hatırlıyorum. Mesajda Bağdadi çetelerinin biat ile adeta oynadığına şahit olduğunu söylemişti. Ebu Halid Suri, “Senden sözü esirgemeyeceğim: İki taraf arasında husumet başladığında iftira ve suçlar o kadar arttı ki velev ki sen onlara Şureyh'i kadı olarak İyas bin Muaviye'yi de hakem olarak göndersen asla razı olmayacaklar. El-Kaide ismini sadece övünmek için kullanıyorlar ve El-Kaide'ye uydukları da yok. Heva ve hevesleri onlara üstünlük kurmuş. Onlarla ihtilafa düşsen ne işitir ne de itaat ederler.” demişti. Bu sebepten ötürü el-Kaide'ye biat etmiş şerefli kardeşlerime şunu diyorum. Ey sevgili ve şerefli kardeşler! Muhakkak sizin bize olan biatınız bizleri izzetlendiren bir şeref, övünç ve başlarımızın tacıdır. Allah'tan ettiğiniz biatın ehli olmayı, sizin zannettiğinizden daha hayırlı olmayı, bizi ve sizi affetmesini diliyoruz. Ahd ve sözlerinizde sabit olun ey Allah'ın kulları! Kulağınıza gelen fısıltılardan ve şüphelerden dolayı sarsılmayın ve git-gel yaşamayın! Biatı bozmaktan çekinin ve dikkatli olun! Nebi(sav) buyurdu: ‘Allah öncekileri ve sonrakileri kıyamet günü topladığında her vefasız için bir sancak yükseltilir. Ve denir ki bu filan bin filan'a vefasızlık etmiştir.' Muhakkak bu biatler bizim sizlere nasihat etmemizi gerektirmekle beraber bir ve beraber olmamız, Müslümanlara yardımcı ve düşmanlarıyla da savaş için sizin de bizlere itaat etmenizi gerektiriyor.

Kardeşlerim olan El-Kaide savaşçılarından bütün sadık mücahitlerle yardımlaşmalarını, birbirlerinin noksanlıklarını kapatmalarını, hayırda ve şehadette yarışmalarını, ön saflarda yer almalarını ve diğer Müslümanlara destek olmalarını istiyorum. Ayrıca iyilik ve taatte en önde, şer, tartışma ve ihtilafta ise insanların en sonunda yer almalarını talep ediyorum. İster ihtilafta olun ister ittifak edin Müslümanlar ile birleşip Baasçı Nusayrilere, rafizilere ve sapıtmış haricilere karşı savaşın, bu benden sizlere en açık emirdir. Yine bütün gücümle sizleri Müslümanlara karşı savaşmaktan ve sadece kafirlere karşı helal olan düşmanlık beslemekten neyh edip uyarıyorum. Haram kan dökmeyin. Malları yağmalamayın. Müslümanların ırzlarına ve şereflerine saygılı olun. Hatta şeriatın haklarını koruduğu kafirlere eziyet etmeyin. Eğer bunlara uymazsanız bizler sizin amellerinizden beriyiz. Tebliğ ettim mi? Allah'ım sen şahit ol. Şam'daki el-Kaide savaşçılarından onlara Allah'ın yardımıyla her zaman hizmet için hazır olan komutanları ile iletişim içinde olmalarını istiyorum. Dördüncü olarak biz Şam ve diğer bölgelerde birliğe davet ediyoruz. Şam'daki kardeşlerimizden çoğu Şam cihadı başladığından beri bu konudaki tekrarlayan çağrılarımızı hatırlar.

İslam Cephesi ilan edildiği zaman ben, neden Nusret Cephesi bu yapı ile birlesmiyor dedim. Ittifak icin Şeyh Ebu Halid es-Suri'yi (rahimehullah) ve Ebu Muhammed Cevlani'yi (Allah onu muvaffak etsin) gönderdim. Bu konuya özen gösterdim. Eğer anlaşma sağlansaydı bana haber vereceklerdi.

Şamlı kardeşlerime hatırlatmak isterim ki el-Kaide iki durumdan biri gerçekleşirse yani Şam mücahitlerini birleşmesi veya Şam'da İslami bir hükümet kurulması sonrası Şam ehlinin bir emir seçmesi şartıyla birçok defa Nusret Cephesi ile bağların koparılabileceğini beyan etmişti. Bunlardan önce değil, sadece ve sadece bu şartlar gerçekleşirse irtibatı koparabiliriz demiştik. Bu şekilde Şam ehliyle sadece islam ve cihad kardeşliğimiz kalırdı. Ancak birlik olmadan, sürekli abes katılım ve ayrılmaların gerçekleştiği yeni oluşumların kurulmasını biz kabul etmeyiz. Biz bu tavrı el-Kaide ile yarışmak olarak tanımlıyoruz. Bildiğim kadarıyla bu asırda bu şekilde kurulan bir cemaat de yoktur. Allah'tan onları ihlaslı kılmasını diliyoruz. Son olarak iki mesaj yöneltmek istiyorum.

Birincisi Şam ehline, onlara diyorum ki.Amerika diyor ki: ‘Şam'daki bütün olumsuzlukların baş sebebi el-Kaide'dir ve onların Şam'dan çıkarılması bütün sorunların çözümüdür.' Amerikalıların sizi korkuttuğu bu gibi hurafeleri tasdik etmeyin. Bazılarına da ‘el-Kaide'den uzaklaşın bombardıman dursun.' denildi, durdu mu? ‘el-Kaide'den uzak durun ta ki terörist olarak sınıflandırılmayın.' Sınıflandırılmadılar mı? ‘el-Kaide'den ayrılın birleşelim.' Birleştiler mi? Şam'daki Müslüman kardeşlerim! el-Kaide'nin birlik ile ilgili tartışmalarla ve çatışmalarla herhangi bir alakası yoktur. Birliği istemeyenleri siz biliyorsunuz onlara baskı kurun. Onlar bir dakikada tatmin olacakları meselelerde bile mücadeleye ve tartışmaya hazırdırlar. O halde el-Kaide'nin (bu sorunlarla) alakası yoktur. El-Kaide onlara ‘Birleşin! Aranızda bir imam seçerseniz ilk destekleyen biz olacağız.' diyor. Peki neden birleşmiyorlar?

İkinci mesajım sevgililerimiz ve başlarımızın tacı olan yiğit Şam mücahitlerine yönelik. Onlar diyorum ki Allah buyurdu: ‘Ey iman edenler; bir toplulukla karşılaşırsanız sebat edin ve Allah'ı çok zikredin ki felaha eresiniz.' Allah buyurdu: ‘Allah'a ve Rasulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da zaafa düşerseniz ve rüzgarınız gider. Sabredin, muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.' Hiç Allah'ın ve Resulu'na itaatte anlaşma ve biat bozma var mıdır? Tartışma ve çekişme zafere mi yoksa hezimete mi götürür? Garib ve şaşırtıcı şeyler duyuyoruz! Bir kardeş diyor ki ‘Filan şeyh fetva verdi, her kim el-Kaide'ye çağırırsa tutuklanacak.'. Ey şeyh, el-Kaide Şam'dayken ve eller ona biat için uzanıyorken sen neredeydin!

Allah el-Kaide'yi Bağdadi ve çetelerinin Şam'da hezimete uğratılmasına ve iftiralarına karşı konulmasına vesile kılmadı mı? Ebu Hali es-Suri'nin katillerinin tekfirciler olduğunu da el-Kaide beyan etmedi mi? El-Kaide, Bağdadi'yi cemaatinden kovmadı mı? El-Kaide belgeler ile Bağdadi'nin kandırmacalarını ve yalancılığını kanıtlamadı mı? El-Kaide, Bağdadi'nin ilan ve iddia ettiği halifeliğin meşruiyetini söküp almadı mı? Allah korusun el-Kaide, Bağdadi ile işbirliği yapsaydı veya hakkı gizleseydi, gaybı Allah'tan başkası bilmez ancak Bağdadi, Nusret Cephesi'ni yutardı ve Şam'da onun karşısında kimse duramazdı. Ama el-Kaide onun boğazında diken gibi durdu ve meşruiyetini ondan söküp aldı. Yalancılığını onun yüzüne vurdu. Sonrasında Devle-Nusra ayrışmasını kararlaştırdıktan sonra Şam'da sevinç naralar atılmaya başlandı.


Şeyh Cevlani bize gönderdiği mesajında kararın tarihi olduğunu vurguluyordu. Peki bu kararı, tarihe geçiren neydi? Deccal Bağdadi ve çetesi geçersiz bida'tları ile Şam'daki mücahitlerin birliğini tehdit ettiği zaman aniden biatlarını el-Kaide'den çektiler. Şam sahasının kurtulması için kendilerine farklı yönlerden mesajlar gönderildi. Bağdadi tehlikeyi fark edince irtibatın kopartılması, kopanın bağlanması (biatı bozanın biat istemesi) gibi çirkin ve batıl lafızlar ile saldırdı. Kıymetli kardeşimiz Abdurrahman Attun (Ebu Abdullah eş Şami), Şeyh Tarsusi'ye cevab verirken el-Kaide ile aralarında basit bir irtibat olmadığını biatlı olduklarını söylemişti. Argüman olarak kullandıkları şaka gibi sözler halen dolaşımda, Şam ehlinin maslahatı, bombardımanın durması, terörist olarak sınıflandırılmamak, mücahitlerin birliği, ehli sünnet projesi. Ehli sünnet projesi mi yoksa ehli sünnet arasında savaş ve çatışma projesi mi? Kardeşlerimiz ile aramızda bir seneden uzun süreden beri mesajlaşma ve iletişimimiz devam ediyor.

Ey saygıdeğer kardeşlerim! Ya Şam'daki mücahitlerle birleşir ya da cemaatinize geri dönersiniz. Biz, kendini temize çıkarma çabaları, ithamlar, ‘Şam halkının bombalanmasını mı istiyorsunuz.' ‘Birleşmeye engel olmaya mı çalışıyorsunuz.' gibi cılız delillerden başka bir cevap bulamıyoruz. Ey kardeşler sizler Allah'ın nimeti ile çok büyük bir birlik içindesiniz, sizler İslam Emirliği'ne biat etmiş en geniş cihat grubu olan el-Kaide'desiniz. El-Kaide projesi bitti, miadı doldu, bizler şimdi ümmet cihadı asrındayız örgütler asrında değil, gibi cevaplar geliyor. Gerçekte ise onlar örgüt savaşları arasında boğulmuş durumdalar.

‘El-Kaide başımıza iş açar, Şam ehlinin maslahatı nerede?' diyorlar. Ey kardeşler biz sizi hor görmedik, sizi üzmedik, sizi ne kör bıçaklar ile ne de sıkılmış kurşunlar ile tehdit etmedik. Eğer böyle bir şey gerçekleşse bile korku ve sarsılmaya karşı bir önlemdir. Eğer elimize imkan geçse kim bilir birbirimize neler yaparız. Biz kimseden ücret veya teşekkür istemiyoruz. Velakin görüyoruz ki kardeşlerimiz bize açık şekilde haksızlık yapıyor. Akrabanın yaptığı zulüm, nefse keskinleşmiş bıçaktan daha fazla acı verir. Allah zalim Bağdadi'nin zulmünü sizden def etmedi mi? Ey filan şeyh senin nimete şükrün bu mudur? Nimetin elimizden çıkmasını mı istersin? Allah'ın bize yeni zalimleri musallat etmesini mi istersin? Ey şeyh ebu filan kendilerini tutuklamak ile tehdit ettiğin el-Kaide'dir. O şeyh ki kendini Ebu Halid es-Suri'nin menhecine bağlı görüyordu. Ebu Halid es-Suri bana 2013 yılında yılında bir mektup göndermişti ve sözleri güzel biçimde bitiyordu: “Bil ki saygıdeğer şeyhim muhakkak ben üzerine olduğum fikir, metod ve amacımı değiştirmedim. Aramızdaki sevgi de aynı şekilde değişmemiştir. Bilakis muhabbetimiz arttı. Muhakkak ben, senin –seninde söz verdiğin gibi- güvenilir nasihatçin ve sevilen bir kardeşinim. Konuşmamın sonunda Allah'tan seni İslam ile İslam'ı da senin ile izzetlendirmesini diliyorum, Allah seni Müslümanlara bağışlasın, Allah'tan bizi Allah'ın emrini yerine getirirken Ğuta'da birleştirmesini diliyorum.” Allah Ebu Halid'e rahmet etsin. Ebu Halid bana, “Şam'a geldiğinde ya bizim emrimiz altında kalacaksın ya da tutuklanırsın.” yada “Yeni cemaat kurmana izin verilmeyecek.” demedi. Subhanallah! El-Kaide Şam'da yeni cemaat mi oldu şimdi? Aramızdaki sevgi neden kayboldu. Sevgi gitti onun yerine sertlik, çekişme, kalp katılığı, tehdit, biatları önlemek için tedbirler, kardeşlerden beri olmak, kardeşleri kovmaya ve çıkartmaya çalışmak geldi. Bunlar zaferin öncüleri mi? Yoksa yenilginin sebebi mi? Muhakkak düşmanın el-Kaide'yi Şam'dan çıkarma planı sadece El Kaide'ye özgü değil bilakis Suriye'deki bütün mücahitleri sonuncusuna kadar çıkarmayı hedefliyor. Bir kez daha tekrar ediyorum dinleyin!

Muhakkak düşmanın el-Kaide'yi Şam'dan çıkarma planı Suriye'deki bütün Suriyeli mücahitleri sonuncusuna kadar çıkarmayı hedefliyor. İbret alacaklar için işte Muhammed Mursi'nin sonu, işte daha şiddetlisi zincir pranga olarak tehcir politikaları! Ey fetva sahibi şeyh sen benimle beraber Ebu Halid es-Suri'yi de fikir, menhec ve amaçları el-Kaide'nin programı olduğu için tutuklatacak mısın? Allah sana rahmet etsin Ebu Halid seni çok özledik. Tutuklamalar erkekler ile sınırlı kalmadı. Sabırlı kadınlar çocuklarıyla beraber soruşturulmak üzere tutuklandı. Nasıl bu hale geldik? Bir yerde veya birçok yerde durmak gerekmez miydi? Diğer bir komutan da diyor ki: ‘Şeyh filan ve şeyh Ebu filan el-Kaide'ye olan biatımızı bozmamız için fetva verdi.' O zaman sevgili kardeşim kıyamet günü vefasızların toplanacağı zaman o şeyh seni koruyabilecek mı? Allah buyurdu: ‘O gün; herkesin kendisine yeter bir işi (derdi) vardır.' Bağdadi ve cemaatini meşruiyeti olmadığı ve biatı bozduğu için kötülediniz peki onlara haram olarak gördüğünüz biat bozmayı neden kendiniz helal hale getirdiniz?

Mesele özel olarak herhangi bir grup ile sınırlı değildi, ancak Şam diyarında verilen biatlar sanki bir tren istasyonu oldu; yolcular geldi, diğer bazıları ayrıldı ve 30 kişi yolculuk yapıyor ve mudiler ayrılmış ve gelecekte istasyona varacaklara kapılar açık ve işçiler ve hak sahipleri ve izleyiciler bir yerde bekliyor?

Ey kardeşlerim, verilen biat şer'en bağlayıcıdır. Emirlerin ve yasakların en üst seviyede olması da Şeriat'ın temellerinden birisidir. Allah (cc) buyurur ki: “Bu emredildi ve kim Allah'ın emirlerine uyarsa bu hem kendisi hem de rabbi için en iyi olandır” Allah (cc) yine buyuruyor ki; “Allah'ın emirlerini yerine getirenler bilsinler ki kalpleri kuvvetlendiren budur”. Allah (cc) buyuruyor ki: “O halde, rasulullahın yolundan ayrılanlara ya fitne gelir ya da onlara acılı bir azap vardır.”

O halde, kardeşlerim, emirlerim ve başımın tacı Şam mücahidleri, bu atlamalar ve dönmelerden, hiç görülmemiş şekilde ülkenin ve vilayetlerin size açıldığı (fethettiğiniz), düşmanın ağır mağlubiyetler aldığı, büyük ganimetler elde ettiğiniz ve sancaklarınıza ‘Allah'ım bizi birleştir ve bize yardım eyle' yazdığınız zamanlardaki durumumuza bir bakalım, bir de bu dönmeler ve sapmalardan ve Amerika korkusunun kalplere sızmasından sonraki durumumuza bakalım ve Allah'ın (svt) şu sözlerini hatırlayalım: “Ve Allah, siz düşmanı Allah'ın izniyle öldürürken ta ki siz cesaretinizi kaybedip, düzen ile alakalı tartışmaya girdiğiniz ve itaati bıraktığınız vakte kadar üstelik size hoşunuza giden şeyleri size daha önceden açık etmişken, size olan vaadini yerine getirmişti. Aranızdan bazıları bu dünyayı arzulamakta, bazıları ise ahireti gözetmektedir. Sonra o sizi onlardan geriye döndürdü ki sizi sınasın ve sizi zaten affetti ve Allah iman edenler için ganimetleri elinde bulundurandır.”

Ya Allah'ım bizleri affet, üzerimize rahmetini yolla ve biz (azaba)ehiliz, sen bize rahmetinle muamele et.

Buhari, Allah ona merhamet etsin, “Salih amel savaşmaktan önce gelir” isimli bir bab açmıştır. Sonra da Ebu el-Derda demiştir ki: “Amelleriniz için savaşıyorsunuz”
Falanca şeyh de çıkmış diyor ki: “Yeni bir oluşum yaratılmasına, ne olursa olsun izin vermeyeceğiz.”

Bu emirin şeyhi -ki emiri Şeyh Ebu Halid es-Suri'dir (Allah ona rahmet etsin) ki kendisi Irak İslam Devleti (IŞİD'in selefi) ve Nusret Cephesi arasındaki meselede El-Kaide liderliğinin temsilcisi olarak seçtiğimde) kurulmasına izin olmayan yeni bir organizasyon kurup bana sevgi ve edeb dolu bir mektup yazmıştı. Demişti ki:

“Sevgili Şeyhim Ebu el-Fatah'a, Allah seni korusun ve sana rehber olsun.

Kitabınızın bende bıraktığı etkiyi, birkaç yıllık zorlu süreçten sonra göğsümdeki ve kalbimdeki hissi ve de insanlığın tamirini asla unutmayacağım”

Allah ona merhamet etsin, kendisi dedi ki;

“Irak İslam Devleti ve Nusret Cephesi arasındaki krizi çözmek için beni görevlendirdiniz. Allah'tan sizin samimi bir temsilciniz olmayı ve ailesine yalan söylemeyen birisi olmayı niyaz ederim”

Peki ne değişti? Aynı olmayan nedir?

Ve bir başka sevgili şeyh açık bir toplantıda çıkıp konuşma yaparken diyor ki: El-Kaide bitti, El-Kaide'yi unutun.

Subhanallah, ey sevgili kardeşim, sen de benim gibi aciz bir kulsun.

Biliniz ki, başa gelen belalar, insanları bir araya getirir.

Eğer El-Kaide sizin için; falanca bitti, falancayı unutun dese, bundan hoşnut olur musunuz.

Allah'ın izni ile biz bunu asla demeyiz, peki niçin demeyiz bilir misiniz ey sevgili kimse. Bizler, Molla Muhammed Ömer'in, Molla Muhammed Ahtar'ın okulundan, İslam Emirliği okulundan mezun olduk. Vefa medresesinden, başarı medresesinden ve sığınanların korunmasını emreden, Allah için malı ve de bu dünyayı feda etmeyi emreden okuldan mezun olduk.

O medrese ki Efendimiz Ka'ab bin Zuheyr (ra) tarafından sarfedilen sözleri doğrular. O şöyle demiştir: "Eğer onları durdurmaya gitmek için geminin aşağısına inersen kendini bir anda geminin en muhkem yerinde bulursun."

Peygamber (sav) buyurdu ki; “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yüz üstü bırakmaz ve ona ihanet etmez.”

Şiir:

Kendim ve babamın evlatları arasındaki durum ile kuzenlerim arasındaki durum farklıdır.
Ben onlara zaferin yolunu gösteriyorum ama onlar bana kendilerine verilen zaferi gösterir.
Eğer benim etimi yerlerse onlara etimi veririm ve eğer benim şanımı yıkarlarsa onlara şan inşa ederim.
Eğer bana düşman olurlarsa, mantıklı olurum onların kökünü kazımam.
Eğer benimle olan bağlarını keserlerse onlara karşı olan sevgim ve merhametim devam eder.
Eğer kardeşlerimiz ve bizden sonra gelenler, bizim verdiğimiz sözleri ve haklarımızı unuturlarsa, bilinsin ki biz onların erdemlerini, gayretlerini ve verdiklerini unutmayız. Allah'tan onları ve bizi kabul etmesini niyaz ederiz.

Mesele El-Kaide'nin reddinden ibaret değildir. Şam cihadı sahası, iç çatışmaların yaşandığı bir ormana döndü, onlara karşı suçlamalar yönlendirildi, fetvalarla birbirlerini bombaladılar, herkes kendi grubu için fetva verenlerden oluşan bir ordu kurdu.

Verilen sözler ve ahitler maslahat sahasında kayboldu. Mesela şu grup diğeriyle birlik üzerine anlaşıyor ve ertesi gün o birleşme buhar oluyor. Diğeri diyor ben sana biat ediyorum ama gizlice ama sadece kısa zaman içinde bitiriyor. Diğeri yeni bir grup oluşturup birleşiyor sonra ayrılıyor ve birbiriyle savaşıyor. İçinde olduğumuz durumun gerçekliğini aykırı olarak savaşın yönü ve kapsamı değişti. Bu savunma cihadıdır. Savunma cihadına kifayet miktarına ulaşıncaya kadar bütün Müslümanlar katılır ve savaşır. Şam'daki ehli sünnet projesi Şam ehli arasındaki savaş projesine dönüştü. Dün dost olup bize katılan bizim ise onların katılımları ile övündüğümüz kişiler sonraki gün işi bitirilmesi gereken hainler oluveriyor. Sonra ki süreçte ise aralarında savaş kaçınılmaz oluyor. Biz Allah'ın fazlı ile bütün bu çatışmalardan beriyiz. Ey kardeşlerimiz, dostlarımız ve başlarımızın taçı olan Şam mücahitleri!

Aranızdaki boş tartışmalar sebebiyle Beytül Makdis, Lübnan, Irak, Mısır ve Ürdün'den sizleri izleyen ve onların izzetleri ve kurtarılmaları için doğudan doğan fecir gibi sizi müjde ve umutları olarak gören Müslümanların kalplerini kırdınız. Ey kardeşlerimiz, dostlarımız ve başlarımızın taçı olan Şam mücahitleri! Üzerimize düşen aramızdaki ihtilafları defnetmek, çatışmaları sakinleştirmek ve ümmetle birleşip işgalci ve şeytani küresel koalisyona karşı mücadele etmektir. Muhakkak bu cihad savunma cihadıdır! Bunu unuttuk mu? Durum sadece bundan ibaret değil. Bilakis ümmetin günahları sebebiyle Şam'daki cihad sahası parça parça ayrılmaktadır.

İşte Arap Yarımadası! Suud ailesi iki veya üç günde kırk dört davet ve cihad alimini öldürdü. Ve Şam'daki cihad gruplarının hiçbiri bu idamları kınayan bir kelime bile etmedi. Bu çekingenlik neden? Amerika'nın ve Suudilerin size el-Kaide'ye düşman olduğu gibi düşman olmasından mı korkuyorsunuz? Peki Amerika ve Suudi Arabistan neden el-Kaide'ye düşmanlık yapıyor? Onlar el-Kaide'ye el-Kaide, ümmetin hukukunu savunduğu, hain ve işbirlikçilere düşmanlık yaptığı ve el-Kaide'nin yüksek bir sesle Arap Yarımadası ve Körfez'deki yöneticilerin ümmetin servetlerini çalıp ümmetin düşmanlarına teslim ettiğini haykırdığı için düşmanlık yapıyorlar. Bu hırsızları Usame bin Ladin insanlık tarihindeki en büyük hırsızlar olarak isimlendirmiş ve onların kendi elleriyle ve zillet içinde Amerikan imparatorluğuna tabi olduğunu söylemiştir. Bu sebepten ötürü Amerika'nın el-Kaide'den nefret etmesi kaçınılmazdır ve Amerika her kimden nefret ederse velevki Amerika ülkemizi bombalasa, yıksa, bölse ve başımıza Sisi veya Hafter'in ekibinden birini tayin etse bile onu takip ederiz. Ayrılıktan alıkoyan ve uyaranlar diyor ki el-Kaide dünyanın her yerinden düşman çekiyor, biz davamızı Şam ile sınırlamak istiyoruz. Ey uyarıcılar! El-Kaide ümmeti, dini, ümmetin şerefini ve istikbalini hep savundu.

Ey uyarıcılar! Hiç kendinize sormuyor musunuz? Neden dünya Şam'da toplandı? Şam'daki cihad küçük ve sınırlı bir mesele olsaydı bütün bu kuvvetler, koalisyonlar ve hükümetler ümmetin Şam intifadasına karşı toplanırlar mıydı? Şam'daki sorun Filipinler'deki seçimler veya Ukrayna'ya kimin hakim olacağı meselesi gibi küçük değil. Şam, İslam ve İslam düşmanları arasındaki dünya savaşının meydanıdır! Muhakkak bu savaş, Haçlı savaşlarının bu çağdaki son halkasıydı. Ayrılıktan sakındıran kişilerin boyunları üzerinde dönen olayın aslı, gözlerini kapattığı ve görmek istemediği gerçeğin ta kendisi işte tam olarak bu.

Yine aynı durum vefat eden alim, mücahit, sabırlı, dini ile izzetlenen, dağ gibi büyük ve boyun bükmek nedir bilmeyen Şeyh Ömer Abdurrahman(rahimehullah)için gerçekleşti. Gözleri görmeyen, hasta, üç defa hapsedilmiş ve hapiste vefat eden şeyhimiz ve mücahitlerin şeyhi için Şam'daki hiçbir cihadi yapılanmadan bildiğim kadar tek bir vefa sözü bile sudur etmedi. Eğer doğru değilsem beni düzeltin. Şam'daki cihadi hareketlerin bundan habersizmiş gibi davranması utanç değil midir? Şeyhin avukatını hatırlayın! Lynne Stewart, Şeyh Ömer'i savunduğu ve ses kayıtlarını yayınladığı için yedi sene hapis yattı. Buna rağmen şeyhin vefat ettiği hastanenin önüne gitti ve bir vefa örneği olarak hastane önüne çiçeklerle süslü bir çelenk bıraktı. Sadece Şam dışında değil bilakis Şam'ın tam içinde de aynı durum yaşandı. Mücahit hareketler, şeyhleri ve büyüklerinden komutan ve zahitlik abidesi olan Ebu Hayr'ın (rahimehullah) mücahitlerin ortasında şehid edilmesine rağmen habersizmiş gibi davrandılar ve cihadi hareketlerin ağzından şeyh hakkında herhangi bir söz de çıkmadı. Niçin? El-Kaide'ye bağlı olduğu için mi? El-Kaide Amerika'ya düşman olduğu için mi? Ebu Hayr! Ondan nasıl da güzel istifade etmiştiniz. Sonra da sağa sola dağıtılacak vefa adına bir taziye bildirisi bile yayınlamadınız. Ey kardeşlerimiz dostlarımız ve başımızın tacı olan Şam mücahitleri! Ey yiğitler! Allah şöyle buyurdu: ‘Andolsun ki; sana, o ağacın altında bi'at ederlerken Allah mü'minlerden razı olmuştur. Kalblerinde olanı bilmiş de onlara sekineti indirmiş ve onları pek yakın bir fethle mükafatlandırmıştır.' Allah buyurdu: ‘Sana ganimetlerden sorarlar. De ki: Ganimetler; Allah'ın ve Rasulünündür. Şu halde eğer mü'minler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin.' Allah azze ve celle buyurdu: ‘İki topluluğun karşılaştığı gün; içinizden geri dönenleri, yaptıklarının bir kısmından ötürü şeytan yoldan çıkarmak istemiştir. Bununla beraber Allah onları bağışladı. Gerçekten Allah, Gafur'dur, Halim'dir.' Allah buyurdu: ‘ Onları iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca; bu nereden? dediniz. De ki: O, kendinizdendir.' Kalplerimizde olanı ıslah etmek istiyoruz. Buna en başta bizler muhtacız. Rabbimiz bizden Müslümanlara karşı alçakgönüllülük kafire karşı izzetli bir duruş görsün. Nefislerimize karşı dürüst olalım. Hatalarımızdan dönelim, istiğfar edelim, kendimizi düzeltelim. Allah'tan zafer, ferahlık ve fetih isteyelim.

İstiyoruz ki Doğu Türkistan'dan Atlas Okyanusu'na kadar olan kardeşlerimiz ile güçlü ve metin şekilde tek saf olalım. Allah'ın şu sözünün aramızda gerçekleşmesini istiyoruz: ‘Muhakkak ki Allah; kendi uğrunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf halinde savaşanları sever.' Allah'ım kuvvetimizi birleştir, kalplerimizi birbirine bağla, saflarımızı birleştir, düşmana karşı bize yardım et, günahlarımız ve israflarımız ile canımızı alma! Allah'ım günahlarımızdan ötürü yardımını ve dualarımızın kabulünü bize haram kılma! Allah'ım biz zafer ve yardımının ehli olmasak, dualarımız cevapsız kalsa bile cömertliğin ile bizi ehil kıl! Cömert bir şekilde bizi kendine kul olarak kabul et. Allah'ım sen muhakkak biliyorsun ki biz kovulan, eziyet gören, göç ettirilen kimseleriz! Bizi kovmaya çalışan ve bize eziyet edenlerin ellerini yakamızdan düşür!

Son duamız, Hamd alemlerin Rabbinedir, salat ve selam efendimiz Muhammed'e, ailesine ve ashabının üzerine olsun. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun."