Emperyalist işgal ve yıkıntıları
Prof. Dr. Şinasi Gündüz “Emperyalist işgal ve yıkıntıları” başlıklı aşağıdaki yazısında, bazı yorumcularca ikinci bir Vietnam hezimeti olarak görülen ABD ve müttefiklerinin Afganistan’dan çekilmelerini ve işgalin bölgede bıraktığı yıkım ve tahribatı tartışıyor.

Oluşturma Tarihi: 2021-08-19 16:18:17

Güncelleme Tarihi: 2021-08-19 16:18:17

ABD'nin tarihinin en uzun savaşı olarak nitelediği Afganistan'da askeri varlığını sonlandırması birçok soruyu beraberinde getirdi. Çoğu yorumcu bunu ikinci bir Vietnam hezimeti olarak gördü. Kabil havaalanında toplananların uçaklara binebilmek için oluşturdukları izdiham, kalkan uçakların kalkış takımlarına tutunmuş kişilerin uçaklardan düşme görüntüleri, birçok kişiye 1975'te Vietnam Saigon'da yaşanan izdiham görüntülerini hatırlattı.

Her ne kadar ABD yetkilileri kabullenmese de tüm bunlar 20 yıldır sürdürdüğü bu işgalde ABD ve müttefiklerinin yenilgisi olarak yorumlandı. Teröre karşı mücadele etmek ve bölgeye insan haklarını getirmek misyonuyla Afganistan'ı işgal eden güçler ve bunların yerel destekçileri sonuçta yönetimi terörle özdeşleştirdikleri Taliban yönetimine bırakarak çekilmek, hatta daha doğru bir ifadeyle kaçmak durumunda kaldılar.

Şimdi bazı kişiler, ABD ve destekçilerinin küresel hegemonik güçlerinden hareketle bunun aslında bir yenilgi olmadığını, gerçekte Taliban'la yapılan bir pazarlık sonucu bu çekilmenin gerçekleştiğini tartışıyor. Esasen ABD yetkilileri de bu argümanı sıklıkla dillendiriyor. Taliban'la ABD'liyetkililerin Trump döneminde Doha'da başlayan bu görüşmelerde medyaya yansıyanın dışında nasıl bir gizli pazarlık yaptıkları ve ne konuda anlaştıkları bilinmiyor. ABD gibi hegemonik güçlerin dünyanın birçok bölgesinde yaptıkları benzer görüşmelerde kamuoyuna yansıyanın dışında birçok gizli hesabın ve pazarlığın da yapıldığı biliniyor. Ancak Taliban'la yapılan pazarlıkta gizli bir gündem ve anlaşma var mı, bilinmiyor.

Diğer taraftan, ABD ve müttefiklerinin adeta apar topar çekilmelerinin gizli bir plan ya da bir pazarlık çerçevesinde olduğunu savunanlarda, bu hegemonik güçlerin yenilmezliğine dair bir önyargının izleri görülüyor. Öyle ya, güçlü kudretli hegemonik güçler nasıl olur da Afganistan'da yenilmiş olabilir? Dolayısıyla bu teze göre, bu çekilmeyle ya amaçlanan Afganistan'da yeniden iktidarı ele geçiren Taliban gibi bir yapının insan hakları karşıtı uygulamalarıyla bunun İslam ve Müslümanlar karşıtı kampanyaya malzeme yapılması olmalı. Ya da çekilmenin, zaten kuruluşunda CIA ve diğer istihbarat örgütlerinin güçlü rol oynadığı tartışılan Taliban'ın ABD ve müttefikleri adına bu bölgedeki vesayet savaşını üstlenmesiyle ilişkili olması… Batılı güçlerin çekilmesindeki gizli ajandanın ne'liğine dair yürütülen argümanlar bu şekilde…

Tüm bunlar bir tarafa, bu çekilmeyenleABD ve müttefiklerinin yenilmezlik karizmalarını çizdirdikleri bir realite… Yaşananlardan Afganistan hükümetini sorumlu tutan ABD Başkanı'nın ABD'nin çekilmesini savunurken “burası bir imparatorluklar mezarlığı” şeklindeki vurgusu, ABD'nin geçmişte bu toprakları işgal etmeye çalışan güçlü imparatorluklar gibi bu mezarlıkta gömülmemek için buradan çekildiğine dikkat çekiyor... Bununla birlikte halihazırda binlerce ABD ve müttefik askeri ile trilyonlarca dolar miktarı ekonomik kaynak zaten bu mezarlığa gömülmüş vaziyette…

Bütün bunlar bir tarafa, geriye doğru Sovyetler dönemindeki işgal de dahil edildiğinde Batılı güçlerin yaklaşık 40 yıllık Afganistan işgali, bölgede telafisi neredeyse imkânsız bir yıkım bıraktı. Yöre halkından yüzbinlerce kişi yaşamını kaybetti; yüz binlercesi mülteci oldu. İşgalci güçlerin harcadıkları trilyonlarca dolar altyapının inşasına, ekonomik ve sosyal kalkınmaya, eğitime değil, Batılıların işgali sağlamlaştırmak amacıyla yürüttükleri askeri harcamalara kullanıldı. Bu süreçte zaten çok sınırlı olan altyapı tamamıyla çöktü. Sosyal ve ekonomik kaos bölgede yaşamı adeta imkânsız hale getirdi.

İşgal dönemi bölgedeki etnik ve inanç farklılıklarının birbirine karşı tutumlarını da körükledi. Onlarca farklı etnik grup ve kabile ile farklı mezhepler arasında düşmanlıklar ihdas edildi. Batılı güçlerin çekildiği şu dönemde hâlâ bazıları kendi çıkar ve menfaatini bu etnik ve inanç farklıklarının oluşturacağı çatışma ve savaş ortamında görüyor.

Afganistan'da yaşananlar Batı emperyalizminin çirkin yüzünü bir kez daha tarih sahnesine çıkardı. İnsan hakları ve terörle mücadele maskesi altında emperyalist çıkar ve menfaatlerin temini amacıyla bir bölgenin nasıl onlarca yıl ateşe atıldığının, insan ve doğal kaynaklarının nasıl tarumar edildiğinin ve bölgede yaşayan halklar arasında fitne tohumlarının nasıl ekildiğinin bir örneği oldu.

ABD ve müttefikleri apar topar bölgeden çekilirken kendilerine ait olan şeyleri geride bırakmamaya gayret ettiler. Köpekleri ve içki kolileri de dahil… Tahliye uçaklarıyla bunları ülkelerine taşıdılar/taşıyorlar… Kendileri için çalışan ve geride kalan yerel iş birlikçilerinin birçoğu ile geleceğini Batılı işgalcilerde görenler ise şimdi kara kara düşünüyor.

Büyük bel bağladıkları ABD ve müttefiklerinin neden kendilerini apar topar terk ettiklerini soruyorlar; kendilerini ihanete uğramış addediyorlar, kendilerine ne olacağını düşünüyorlar. Yıllardır hizmet ettikleri ve inanıp bel bağladıkları işgalcilere bu nedenle öfkeliler ve kızgınlar.

“Tarih tekerrürden ibarettir” diyen büyük İslam alimi İbn Haldun haklı… Afganistan'da yaşanan aslında tarihin tekerrüründen ibaret. Emperyalistler geçmişte de Kuzey Afrika ve Anadolu'dan Asya'ya kadar Müslümandünyada birçok yöreyi işgal ettiler. Bazen onlarca yıl süren bu işgallerde sayısız insan yaşamını kaybetti, doğal kaynaklar yağmalandı.

Sonuçta emperyalist güçlerin fiili işgali bir şekilde sona erdi. Bu süreçte emperyalistler işgal altındaki yörelerde kendilerine göbekten bağlı siyasal ve sosyal yapılar oluşturmaya özel bir önem verdiler. Böylelikle askeri anlamda fiili işgal sona ermiş olsa da siyasal bağlılık ve bağımlılık anlamında işgalin devamını sürdürmeye çalıştılar. Bunu bugün kâğıt üzerinde bağımsız olan birçok ülkede gözlemlemek mümkün…

Afganistan'da yaşananlar böylesi bir sürece mi evirilecek, yoksa emperyalist plan ve emellerden bağımsız bir gelişme mi yaşanacak bunu zaman gösterecek.Ancak yaşananlardan alınması gereken ders; Batılı güçlerin insan hakkı, özgürlük ve demokrasi gibi değerleri yalnızca emperyalist çıkar ve menfaatlerine bir kılıf olarak kullanmaktaolduklarıdır. Bir diğer ifadeyle küresel hegemonik güçler için bu değerler, yalnızca kendi toplum yapılarında belki bir anlam taşıyan, dünyanın geri kalanında ise küresel çıkar ve menfaatleri uğruna giriştikleri işgalde bahane olarak kullandıkları bir araçtan ibaret… Afganistan'da şu yaşananlar bunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi.