Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tacikistan'ın ev sahipliğinde yapılan Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı'nın 5. Zirvesi dönüşü uçakta, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:
'OYUN KURUCU OLMALISINIZ'
Bugüne kadar dış politikayı sıfır toplamlı bir oyun olarak görmedik, görmüyoruz. Bir ülke ya da bölge ile kurduğumuz ilişkiler, diğerlerine yahut üçüncü ülkelere asla karşı değil. Oyun kurucu muyuz değil miyiz; önce bunu belirlememiz lazım. Eğer oyun kurucular arasında yer alacaksanız o zaman bir bölgenin değil, aslında tüm dünyanın oyun kurucusu konumunda olmanız gerek. Biz de bu ilişkileri bundan sonra aynı şekilde güçlendirmeye devam edeceğiz. Batıda, doğuda, kuzeyde güneyde, her tarafta ilişkileri geliştirmeye çalışacağız.
'TÜRKİYE GÜÇLÜ, ETKİN AKTÖR'
Çok yönlü bakış açısı çerçevesinde Türkiye bölgesinde ve dünyada güçlü, etkin bir aktör haline gelmiştir. Buradan geri adım atmak söz konusu değildir. Özellikle de görüşme yaptığımız ülkelerin savuma sanayimiz üzerinde durduklarını gördük. Onların bu konuda işbirliği yapma noktasındaki taleplerini, tekliflerini gördük. İnanıyorum ki Osaka'da yapacağımız G20 Zirvesi'nde de birebir görüşmelerde daha fazla vakit ayırma fırsatı bulacağımız için, oralarda da bunları ele alma imkanımız olacak.
'2019 HAREKETLİ OLACAK'
Bu yıl bizim için çok hareketli bir yıl olacak. Osaka'dan sonra 2 Temmuz'da Çin ziyaretim var. Akabinde 22 Eylül'de katılacağım BM Genel Kurulu'nda da birçok ülke ile birebir görüşmelerimiz olacak. Bu arada Sırbistan ve Bosna'ya da ziyaretlerim var. Dış politikada bu yıl çok hareketli geçecek. Bunların dışında belki bir Irak ve İran seyahatim olabilir. Avrupa ülkelerine de ziyaretlerim olması söz konusu...
'RUSYA İLE İLİŞKİLER ÇOK ÇOK İYİ BİR NOKTADA'
Rusya ile aramızdaki ikili ilişkiler çok çok iyi bir noktada. Türkiye'nin ticaret hacminin en yüksek olduğu ülke Rusya. Şu anda 25 milyar doların üzerindeyiz. Belirlediğimiz hedef 100 milyar dolar. Rusya ile ilişkilerimiz derinlikli bir şekilde ilerliyor. Bu yıl sonu itibarıyla Türk Akımının açılışını yapacağız. Bu da ayrı bir güç. Buradan Avrupa'nın değişik ülkelerine bizim üzerinden -birlikte tasarruf kullanmak suriyetiyle- doğalgaz akıtılacak. Bu çok önemli. Biz de artı ihtiyaçlarımızı buradan sağlayabileceğiz. Rusya ile yürüttüğümüz bir diğer konu da nükleer enerji santrali çalışmalarımız. Daha önce 100 kadar mühendis gitmişti. Onlar orada belli bir eğitim aldı. Ardından 100 kadar kişilik ikinci bir ekip daha gönderildi. Bunlar da eğitim aldı. Bunlar artık nükleer enerji santralimizin beyinleri. Burası hızla devam ediyor.
'S-400'LER TEMMUZ AYININ İLK YARISINDA GELMEYE BAŞLAYACAK'
Bu arada Rusya ile S-400 konusunu da görüştük. Zaten S-400 konusu bitmiş vaziyette. Herhangi bir olumsuzluk sözkonusu değil. Öyle zannediyorum ki Temmuz ayının ilk yarısında artık onlar da gelmeye başlayacaktır. Bu konuyla ilgili takvimi arkadaşlarımız takip ediyor. Ayrıca Çin'le ilişkilerimizde de hedef büyütüyoruz. Türkiye ve Çin olarak 50 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşmayı Sayın Şi Cinping'e teklif ettim. Kendileri de buna çok sıcak baktı. İthalat ve ihracattaki birçok kalem üzerinde ne gibi adımlar atılabileceğimiz üzerinde durduk. Bizim için şu anda Çin ile atacağımız adımlarda Çin sermayesinin Türkiye'ye girişi çok önemlidir. Kars-Edirne demiryolu konusu büyük önem arz ediyor. Kuşak ve Yol projesine girdiği için buna Çin de büyük önem veriyor ve çok fazla ilgi gösteriyor. Sadece Kars-Edirne de değil, bunun dışında Türkiye'deki birçok demiryolu projesine Çin'in baştan beri ilgisi var. İnanıyorum ki birçok raylı sistemi onlarla yapma fırsatını yakalayacağız.
'S-400'LER TEMMUZDA'
Rusya ile S-400 konusunu da görüştük. Zaten S-400 konusu bitmiş vaziyette. Herhangi bir olumsuzluk söz konusu değil. Öyle zannediyorum ki Temmuz ayının ilk yarısında artık onlar da gelmeye başlayacaktır. Bu konuyla ilgili takvimi arkadaşlarımız takip ediyor.
'ABD'DEN GELEN MEKTUBA BU HAFTA İÇERİSİNDE CEVEP GÖNDERİLECEK'
Çok kısa zamanda, belki de bu hafta içerisinde cevabi mektup gönderilecektir. Çerçevesi içeriği belirlenmiş vaziyette. Diğer konuya gelince, bu konuda kararımız nettir. S-400'den taviz vermeyeceğiz. Burası kasaba devleti değil, burası Türkiye Cumhuriyeti. İmzayı atmışız, her şeyi bitirmişiz. Şimdi burada tükürdüğümüzü yalarsak devlet terbiyemize uymaz, benim de devlet adamlığıma uymaz.
F35'LER
F-35 konusunda da söyleyeceğim şeyler aynı. Üzerimize düşeni hep yaptık. Ödemelerse, taksitlerimizi tıkır tıkır ödüyoruz. Şu ana kadar 1 milyar 250 milyon dolar ödeme yaptık. Biz görevimizi yerine getirirken, karşımızdaki de görevini yerine getirecek. F-35'lerden 4 tanesini teslim aldık. Bunlar şu anda Arizona'da. Generalimizi gönderdik, pilotlar orada, eğitimleri aldılar. Ama uçakları göndermeye gelince bu noktada maalesef bize yanlış yapıyorlar. Bu uçakların bir kısım parçaları da Türkiye'de üretiliyor. İşin bir de bu boyutu var. Sen ödemeyi yapacaksın, parçaların bir kısmı burada üretilecek ama kalkıp ‘uçakları vermeyeceğiz' diyeceksin. Bu tabi ki yakışık almıyor. Bu konuları ben Sayın Trump ile görüştüğüm zaman bakıyorum ki o farklı konuşuyor. Bunlara gelince bunlar da farklı davranıyor. Bu tür şeyleri yapmak doğru değil. Belli bir yere kadar sabredeceğiz. G-20 zirvesinde Sayın Trump ile etraflıca görüşmemiz olacak. Orada bu konuları ele alacağız. Ama aşağıdaki birileri farklı şeyler konuşursa, o zaman hemen zaten Sayın Trump ile irtibatımızı kurarız, orada da konuları telefon diplomasisi ile çözmeye çalışırız.
'NATO'NUN EN GÜÇLÜ AYAĞIYIZ'
(Çözüleceğine inanıyor musunuz?) En azından inanmak istiyorum. Çünkü Türkiye de, ABD'de de NATO ülkesi. Türkiye NATO'nun en güçlü ayağı ve NATO'da ödemelerini yapan üç beş ülkeden bir tanesi. Bir çoğu ödemesini bile yapmıyor ya da çok düşük ödeme yapıyor. Bir stratejik ortak, bir ortağa yanlış yapar mı? Yapmaması lazım. Biz NATO'nun farklı bir ayağıyız.
‘İSTANBUL'UN KAYBEDECEK VAKTİ YOK'
31 Mart seçiminde çıkan neticeye baktığımızda -meclisler seçilmiş, komisyonlar belirlenmiş, başkanvekilleri belirlenmiş- neredeyse bütünüyle Cumhur İttifakı var. Ortada sadece bir belediye başkanının seçimi var. Bu şuna benziyor; parlamentosu olmayan bir başkan, aynı şekilde kabinesi olmayan bir başkan, aynı şekilde birçok kurulu olmayan bir başkan… Bunun çok sağlıklı çalışması mümkün değil. Hele hele bu yerelde hiç mümkün değil. Bütçenizi yapacaksınız, bütçenize onay verecek yer meclis. İmarı geçireceksiniz, komisyon müsadece etmeyince geçmez. ‘Bana komisyon müsaade etmedi, ne yapayım' diyemezsin ki... Halkımıza bazı gerçekleri doğru anlatmak lazım ki neticeye sağlıklı gidelim. İstanbul'un kaybedecek vakti yok. İstanbul kendini ispatlamış bir zihniyetle zaten yönetilmiş. İstanbul'da 24-25 yıldır ne yapılmış diye soranlar, herhalde Avrasya Tüneli'nden, Marmaray'dan, üçüncü köprüden hiç geçmedi. Eskiden İstanbulda kavşak mı vardı, metrobüs mü vardı? Bunları bu hükümet yaptı. Adayımız Binali Yıldırım Bey'in burada çok ciddi emekleri var.
‘BAHÇELİ İLE SAĞLIKLI BİR İLETİŞİMİMİZ VAR'
Sayın Bahçeli ile sağ olsun sağlıklı iletişimimiz var. Grup başkanvekillerimizin kendi aralarında sağlıklı ilişkisi var. Çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Seçime 10 gün var ve gelişmeleri gözden geçirelim dedik. Sayın Bahçeli, ayın 14'ünden itibaren kendisinin de İstanbul'da olacağını söyledi.
ADAYLARIN CANLI YAYIN BULUŞMASI
Adayların yapacağı ortak yayının sonuca ciddi etkileri olabilir. Zira vatandaş kimin kim olduğunu tam manasıyla bilmiyor. Kampanyasını yalan üzerine bina edenler var, bir de gerçekler üzerine bina edenler var. Şimdi vatandaşın da bunu görmesi lazım. Halkımız yalan üzerine kampanya inşa edenlere haddini 23 Haziran'da bildirecek. Bunun için de aydınlatılması gerekir.
‘İDLİB KONUSU TAKİP EDİLİYOR'
Doğrusu bugün Ruhani ve Putin ile İdlib konusuna pek girmedik. Çünkü İdlib konusu zaten görevli olan arkadaşlarımız ile Rusya tarafında görevli olanlar arasında sürekli takip ediliyor. Ateşkes sağlandı, ama zaman zaman çatlak sesler gelebiliyor.
‘BU COĞRAFYAYI GÖRMELERİNİ İSTEDİM'
Erdoğan kadın gazetecilerin Tacikistan'ı görmelerini özellikle istediğini belirterek “Burası birçok arkadaşımızın gidip geldiği bir yer değil. Bu coğrafyayı görmelerini istedim. Bu defa bu sebeple hanım arkadaşlarımızın sayısını artırmak istedim. Ben siyasi hayatım boyunca siyasette kadınların varlığını ve etkinliğini önemsemiş bir insanım. Kadınların siyasette olduğu gibi toplumsal alanın her yanında, özellikle de medyada varlık göstermesi son derece kıymetli bulduğum bir husus. Bir mesaj vermemiz gerekirse, bu fotoğraf böylesi bir mesaj olarak okunabilir” dedi.
‘ARAP LİGİ'NDEN SIKI BİR DURUŞ GÖREMEDİK'
Arap Ligi'nden bugüne kadar Filistin meselesinde çok sıkı bir duruş maalesef göremedik. ‘Yüzyılın Anlaşması' deniliyor. Burada da İİT üzerinde çok büyük sorumluluk var. Bu konuyu hafife alamayız. Bölge ülkeleri olarak üzerimizde önemli sorumluluk olduğuna inanıyoruz. Hatta ben biraz daha ileri gidiyorum. Suudi Arabistan'ın burada sorumluluk üstlenmesi lazım. Bu tarihi bir sorumluluktur. Bundan kaçan, gelecek nesillere bunu anlatamaz. Geçmişte orada olan tahribatları nasıl gelen idareciler, yöneticiler bu kuşaklara anlatamıyorsa, yarın da o nesiller bunun hesabını soracaktır.
RUHANİ GÖRÜŞMESİ
İkili ekonomik ilişkilerimizin dışında da bölge için ‘Yüzyılın Anlaşması' denilen plan üzerine bir görüşmemiz oldu. Ayrıca dışişleri ile hazine ve maliye bakanlarımız arasında devam eden bazı ilişkiler var. Önümüzdeki hafta içerisinde nerede nasıl bir araya gelecekleri konuşuldu. Bankalar arasındaki ilişkileri ve diğer konuları masaya yatıracaklar.
FRANSA'NIN NE İŞİ VAR?
Doğu Akdeniz'de söz söyleme hakkı olanlar konuşabilir. Fransa'nın Doğu Akdeniz'de söz söyleme hakkı nereden çıktı? Doğu Akdeniz'e kıyıdaş mı? O kendine göre gelin güvey oluyor. Böyle bir şey yok. Kıbrıs'ta biz garantör ülkeyiz. Yunanistan, İngiltere garantör ülke. Bu ülkeler bir şey söylerse anlarım. Fransa'nın ne işi var burada? Senin Fransa olarak böyle bir şey söyleme hakkın, yetkin yok. Uluslararası hukuka göre Kıbrıs'ın bütününde yaşayan halk, oradaki sulardan çıkan bütün imkan neyse onu ortaklaşa paylaşır. Olay bu. Orada benim soydaşımın hakkı var. Biz bu hakkın takipçisiyiz. Bu hakkı yedirmeyiz.
Güneyin de aynı şekilde eşit oranda hakkı var. Ama kuzeydeki benim Türk soydaşlarımdan farklı değil. Aynı hakka sahip. Bunun ölçmesi biçmesini güneydeki yapacaksa, kuzeyin aldatılmasını görmezlikten gelebilir miyiz? Fransızın burada ne işi var? O kendine göre durumdan vazife çıkarıyor.