Erdoğan, Bloomberg'in görüş bölümü için "Muhammed Ali'nin mirasını yaşatmak" başlıklı makale kaleme aldı.
Erdoğan makalesinde, "Neden Türkiye'nin cumhurbaşkanı, Amerikalı bir boksörün cenazesi için dünyanın öbür ucuna uçar, diye düşünebilirsiniz? Cevabı basit: Türk halkı adına saygılarımı sunmak için. Çünkü onun olağanüstü hikayesi burada bitmemeli. Dünya liderleri, Ali'nin ideallerini hayata geçirerek birçok kalıcı soruna çözüm bulabilir." ifadesini kullandı.
Muhammed Ali'nin, fevkalede bir sporcu ve dikkat çekici bir insan olduğunu vurgulayan Erdoğan şöyle devam etti:
"Ben de, Türkiye'deki sayısız insan gibi 1970'lerdeki pek çok gece uykusuz kalarak, sabahın erken saatlerinde Louisville'deki maçları izlemek için kalktım. Muhammed Ali, tüm ailelerin çay saatlerinde, profesyonel boksla ilgili konuşmalarını, ilerleyen günlerde arkadaşlar ve meslektaşların şampiyona maçlarını değerlendirmelerini sağlayan büyüleyici bir figür haline gelmişti. Coşku öylesine aşikardı ki bir Türk halk sanatçısı, Ali'nin 1974'te George Foreman'a karşı yaptığı unvan maçı 'Rumble in the Jungle'ı ölümsüzleştirmek için şarkı yaptı ve halkın şampiyonuna, her yerde ezilen insanların kahramanı olarak seslendi."
Erdoğan, dünyadaki insanların, Ali'nin sadece sporculuğu ve derinliğinden değil aynı zamanda politik duruşundan da etkilendiğini kaydetti.
Ali'nin inandığını yapmak için Amerikan ordusunda yer almayı ve Vietnam savaşına katılmayı reddettiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, maddi kayıp, hapis cezası ve unvanının elinden alınması gibi ciddi sonuçlarla karşılaştığını aktardı.
VİETNAM OLAYINA DA DEĞİNDİ
Erdoğan, makalesinde Ali'nin, “Benim Vietnamlılarla hiçbir anlaşmazlığım yok. Fakir bir halkı yakmaya ve öldürmeye yardım etmek için evimden 10 bin mil uzağa gitmeyeceğim.” sözlerine yer verdi.
Muhammed Ali'nin insan kardeşleriyle dayanışma içinde olduğunu gösterecek cesarete sahip müşfik bir kişi olduğunu vurgulayan Erdoğan, samimi bir Müslüman ve barış insanı olan Ali'nin, pek çokları gibi İslam'ın ve şiddetin sorumsuzca ilişkilendirilmesinden rahatsızlık duyduğunu anlattı.
Erdoğan, 11 Eylül saldırılarından sonra Muhammed Ali'yi en çok üzen şeyin İslam isminin ve Müslümanların sorun yaratma, nefret ve şiddete başvurma ile ilişkilendirilmesi olduğunu kaydetti.
Muhammed Ali'nin, "İslam bir ölüm dini değildir. İslam barış anlamına gelir. Sadece evde oturup insanların Müslümanları bu sorunun sebebi olarak etiketlemelerini seyredemiyorum." ifadelerine yer veren Erdoğan, Ali'nin haklı olduğunu, bu olayın tüm dünyada 1,7 milyar takipçisi olan bir topluluğa karşı yürütülen ayrımcı bir kampanya dönüştüğüne dikkati çekti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnsanlığın çok daha büyük zorluklarla karşı karşıya olduğu ve görünüşe göre bu acil sorunları doğrudan ele alacak cesareti olmadığı bir dönemde, dünya liderleri, Muhammed Ali'den esinlenebilirler. Onun barış, özgürlük ve dayanışma mesajları, Türkiye'nin de bazı temel politikalarına işaret eder. Türkiye bugün dünyada en çok sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ve üçüncü en çok insani yardım yapan ülke konumundadır. 2011'de Suriyeli sığınmacılar için açık kapı politikası benimseyen Türkiye, savaştan kaçan 3 milyondan fazla insanı bağrına basmış ve onların ihtiyaçları için 10 milyar dolar harcamıştır. Suriyeli sığınmacılar, ücretsiz eğitim, sağlık ve meslek edindirme hizmetlerinde yararlanmaya devam etmektedirler. Ne yazık ki, uluslararası toplumun katkıları Türkiye'nin insani bütçenin bir kısmını oluşturmuştur."
Dünyadaki en güçlü toplumların herkesin eşit sayıldığı toplumlar olduğunu anımsatan Erdoğan, Amerika'nın Müslüman azınlığının bir üyesi olarak Muhammed Ali'nin de adaletsizlik, ayrımcılık ve kötü davranışlara maruz kaldığını belirtti.
Erdoğan "İslam toplumları, Ali'nin yaşadıklarını unutmamalı ve kendi içlerindeki Hristiyan ve Yahudilerin kendilerini o toplumun bir parçası olarak hissetmeleri için gerekli adımları atmalıdırlar." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
"2002'den beri Türkiye, mirasının önemli bir parçası olarak gördüğü harabe durumdaki kilise ve sinagogları yeniden inşa etmek için milyonlarca dolar harcamıştır. 2007 yılında, Akdamar adasında bulunan, ortaçağa ait bir Ermeni kilisesi olan Kutsal Haç Katedrali kapsamlı restorasyonunun tamamlanmasının ardından yeniden hizmete girmiş, geçen yıl da Avrupa'daki en büyük Yahudi ibadethanesi olan Edirne Büyük Sinagogu restore edilmesinin ardından yeniden açılmıştır. Muhammed Ali'nin spordaki başarılarına dair çok fazla konuşma olacaktır. Ancak, unutmamak gerekir ki vefatı fikirlerinin kökleşmeyeceği anlamına gelmez. Ali'nin yıllar önce ortaya koyduğu meseleler halen güncelliğini korumaktadır. Bu itibarla, Halkın Şampiyonu'nu onurlandırmanın doğru yolu, özgürlük, eşitlik ve dayanışma tasavvurunu yaşatmaktır."