Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bir yandan ülkesinin asırları aşan sömürgeciliğinde 2 milyondan fazla Afrikalının öldüğü katliamları "büyük bir hata" olarak sunmaya çalışırken diğer yandan da Afrika üzerindeki hakimiyetini devam ettirmek için yeni oyunlara başvuruyor.
Macron, önceki gün Fildişi Sahili'ne ziyaretinde mevkidaşı Alassane Ouattara ile düzenlediği ortak basın toplantısında, "Fransa'nın kıtadaki varlığı üstünlük taslayan sömürgeci güç şeklinde algılanıyor. Sömürgecilik, Fransa Cumhuriyeti'nin büyük ve ciddi bir hatasıydı" ifadesini kullandı.
Ancak Macron, bu konuşmasında Fransa'nın kanlı tarihi için özür dilemediği gibi, kıtanın ekonomisi ve kaynakları üzerindeki elini çekeceğine dair bir işaret de vermedi. Aksine, "hata" diyerek katliamlarla dolu olan sömürgeciliği önemsizleştirmeye çalışan Macron'un sömürgeci uygulamalar yoluyla Afrika kıtasındaki hakimiyetini devam ettirmek istediği biliniyor.
AFRİKA'DAKİ DOĞAL KAYNAKLARI KENDİ ÇIKARLARI İÇİN KULLANIYOR
Fransa, çok sayıda Afrika ülkesindeki askeri varlığı sayesinde uranyum, demir ve petrol gibi kaynakları kendi çıkar ve menfaatleri için kullanmakla suçlanıyor.
Paris, Batı Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği (UEMOA) üyesi 8 ülkenin, 2020'den itibaren sömürge döneminden kalma 74 yıllık CFA frangını yürürlükten kaldırarak ortak para birimi "eko"ya geçecek olmasına karşı da hazırlıklarını yapıyor.
Yeni sistemde Fransa'nın Batı Afrika Merkez Bankası (BCEAO), bankacılık komisyonu ve para politikası konseyinde bulunan temsilcilerini çekmesini ve Afrika ülkelerinin döviz rezervlerinin yüzde 50'sinin Fransa Merkez Bankasında tutulması uygulamasına son verilmesi öngörülüyor.
Ancak Fransa, kriz durumunda garantör ülke olacak. Ekoyu kullanan ülkeler, ithalatlarını ödeyemeyecek bir duruma düşerse Fransa bu ödemeleri yapacak, bunun karşılığında da para politikası konseyine dönmeye hak kazanacak.
SÖMÜRGE FRANGI BIRAKILIYOR AMA BU FRANSA İÇİN YENİ BİR MANEVRA
Bu da bu yeni para biriminin söz konusu Afrika ülkeleri tarafından bağımsız şekilde yönetilemeyeceğini gösteriyor. Nitekim Afrikalı ekonomistler, CFA frangının yerine yeni para birimine geçilmesini, Fransa'nın eski sömürgelerindeki para politikalarına hakimiyetini sürdürme amaçlı bir manevra olarak yorumluyor.
Fransa'nın Afrika politikası hakkında çalışmalar yapan Survie isimli derneğin Eş Başkanı Pauline Tetillon, yaptığı açıklamada, Batı Afrika'da 2020'den itibaren CFA frangı yerine yeni para birimi "eko" kullanılacak olsa da Fransa'nın bu yeni para biriminde hakimiyetini kurmaya devam edeceğini vurguladı.
Derneğin Eş Başkanı Patrice Garesio da "Bu reform Fransa Cumhurbaşkanı ve Fildişi Sahili Cumhurbaşkanı Alassane Ouattara tarafından açıklandı. Ouattara 2011 yılında Fransız ordusunun müdahalesi sayesinde iktidara geldi. Düne kadar CFA frangını savunan iki lider, bu reformu gerçekleştirecek meşru kişiler değil. Bu reform bölgedeki ülkelerle istişare edilmeden yapıldı" dedi.
MACRON'UN HATA DEDİĞİ KATLİAMLAR TARİHİ
Fransa'nın Afrika'daki geçmişi, bir "hata" olmanın çok ötesinde. Paris, 1524'te başlattığı sömürgecilik faaliyetleriyle Afrika'nın batısında ve kuzeyinde 20'den fazla ülkede hakimiyet kurdu. Afrika'nın yüzde 35'i, 300 yıl boyunca Fransa'nın kontrolünde kaldı.
Senegal, Fildişi Sahili ve Benin gibi ülkeler o yıllarda Fransa'nın köle ticaret merkezleri olarak kullanıldı ve bölgedeki tüm kaynaklar sömürüldü.
Öte yandan, Fransa'nın dünya savaşlarında bağımsızlık vaadiyle kendi saflarında savaştırdığı ülke halklarının başlattığı ayaklanmalar da şiddetle bastırıldı. Bölgede 5 asır süren sömürge dönemi ve bağımsızlık savaşları 2 milyondan fazla Afrikalının hayatına mal oldu.
İkinci Dünya Savaşı bitmeden kısa zaman önce bağımsızlık vaadiyle Fransa saflarında savaşan Cezayirlilerin başlattığı gösterilerde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü. Tarihe "8 Mayıs 1945 Setif ve Guelma" katliamı olarak geçen olaylardan Cezayir'in bağımsızlığını kazandığı 1962'ye kadar şiddet olayları sistematik şekilde devam etti.
Cezayir Bağımsızlık Savaşı'nda yaklaşık 1,5 milyon kişi Fransızlar yüzünden hayatını kaybetti.
Fransa'nın, 1830'dan beri Cezayir toplumunu kültürel anlamda da bir soykırımla baş başa bıraktığı biliniyor. Cezayir'in kendi mahalli kimliğinin dışında 300 yıllık Osmanlı tarihinin de büyük ölçüde ortadan kaldırılmasına neden olan Fransa, ülkede birçok kültürel ve dini eseri kendi tasarrufunda istediği gibi dönüştürdü.
Paris yönetimi, bugüne kadar sömürgeci politikaları nedeniyle devlet olarak Cezayir'den resmen özür dilemezken, Cezayir Mücahitler Bakanlığı, sömürge yılları ve sonrası dönemle ilgili 4 dosyanın iki ülke arasında hala beklemede olduğunu belirtiyor. Fransa, yüzlerce belge ve eser içeren Cezayir arşivini ise ülkeye geri göndermeyi kabul etmiyor.