“Fransa Irak’ta ne arıyor? Asıl hedef Türkiye ve İran mı?”
Şark’ul Avsat yazarı Ahmed es-Suheyl, “Fransa Irak’ta ne arıyor? Asıl hedef Türkiye ve İran mı?” başlıklı yazısında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Irak’ın başkenti Bağdat ziyaretini ele aldı.

Oluşturma Tarihi: 2020-09-05 20:20:32

Güncelleme Tarihi: 2020-09-05 20:20:32

“Fransa Irak'ta ne arıyor? Asıl hedef Türkiye ve İran mı?”

Şark'ul Avsat yazarı Ahmed es-Suheyl, “Fransa Irak'ta ne arıyor? Asıl hedef Türkiye ve İran mı?” başlıklı yazısında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Irak'ın başkenti Bağdat ziyaretini ele aldı. Es-Suheyl, Fransa'nın Irak ile büyük ekonomi ortaklıklar kurmasının önünde birçok engel olduğunu belirten Jeopolitik uzmanı Diyari el-Feyli'nin dikkat çeken görüşlerini şöyle sıraladı:

- Paris'in Irak'taki istikrarsız güvenlik ortamından endişe duyması.

- Ekonomi yönetiminin başında devletin bulunmaması.

- Çok sayıda çevrenin kontrolünde bulunan ve giderek küçülen Irak ekonomisinin gölgesinde Bağdat ile yapılacak ekonomik teamüllerin geleceğinden endişe duyulması.

“Irak ordusuna eğitim ve ABD karşıtlığını yumuşatma”

Es-Suheyl, Feyli'den paylaştığı tespitlere şöyle devam ediyor:

“Feyli, İran'ın bu engelleyici faktörlerin farkında olduğunu ve bu nedenle İran destekli siyasi grupların Macron ziyaretine tepki göstermediğini söyledi. Feyli'ye göre, Fransa'nın Bağdat'taki hareketliliğinin merkezinde iki eğilim bulunuyor. Birincisi, Irak ordusuna güvenlik danışmanlığı ve eğitim üzerinden Bağdat ile askeri işbirliği kurmak. İkincisi ise Paris'in Irak'ta NATO rolünü aktifleştirme girişimine öncülük ederek, ABD askeri varlığının ülkede oluşturduğu gerilimlerin düşürülmesidir.”

“İran-ABD arasında aracılık”

Feyli, İran destekli grupların Fransa'nın Bağdat'taki hareketliliğine itiraz etmemesinin nedenlerinden birinin “Fransa'nın İran'ın içinde bulunduğu bitkin durumdan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın seçimler konusunda girdiği çıkmazdan faydalanarak, Washington'u Tahran ile yeniden nükleer anlaşmaya geri döndürme imkanı” olduğunu söyledi.

“Türkiye üzerinde baskı kurmak”

Yazıda, Türkiye'nin Kuzey Afrika'da rekabet halinde olduğu görüşünden hareketle Fransa'nın Tütkiye üzerinde baskı kurma hedefi şöyle dile getiriliyor:

“Feyli, Macron ziyaretinin Türkiye'nin sürekli ihlalleriyle mücadelede Irak'a nasıl katkı sağlayabileceği sorusuna, “Fransa Cumhurbaşkanı'nın bu konuda net bir şey söylememesine ve sadece Irak'ın egemenliğini destekleyeceğini ifade etmekle yetinmesine rağmen, bu adım Kuzey Afrika'da ve diğer bölgelerde hayati alanlarda Fransa ile rekabet eden Türkiye üzerinde baskı kurma çabasını ifade ediyor. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı'nın Bağdat'ta bulunması ve Fransa Cumhurbaşkanı ile görüşmesinde Ankara'ya net bir mesaj var: Paris Türkiye'nin müdahalelerine büyük önem veriyor. Paris, Ankara'nın Kuzey Afrika'da son olarak yaptığı gibi hayati alanlarda daha büyük bir rol oynamaya çalışıyor ve oyunun kurallarını yeniden belirlemek amacıyla Ankara'yı diyalog masasına oturtmak için baskı yapıyor.”

"Türkiye'nin endişesi ve İran'ın rahatlığı"

Macron'un söz konusu ziyaretteki görüşmelerle ilgili Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şammari'nin değerlendirmesinin de yer aldığı yazıda şu görüş dile getiriliyor:

“Ankara, Macron'un ziyaretine şüpheyle bakıyor. Ankara'nın Doğu Akdeniz'de ve Kuzey Afrika'da Paris'in hayati alanlarına uzanmasına yanıt olarak gelen bu ziyaret, Fransa'nın, Türkiye'nin Irak'taki etkisini sınırlandırma mesajı olarak okunabilir.”

Şammari, Macron'un Beyrut ziyareti bağlamında İran-Fransa ilişkilerini ise şöyle değerlendiriyor:

“İran'daki karar alıcılar, Tahran ve Paris arasındaki dengeli ilişkiler dikkate alındığında, bu ziyaret karşısında daha rahat görünüyor. Nitekim Macron, Lübnan ziyaretinde Hizbullah'ın ülkenin bir siyasi hareketi olduğunu söyleyerek, İran'a güvence mesajı vermişti. Tahran'ın Fransa'nın ekonomik rolünün önüne engeller koyması Irak'taki çıkarlarını etkileyebilir. Paris, ülkedeki uluslararası ve bölgesel itiş kakış arasında Irak'ta ekonomik bir dayanak bulmaya çalışıyor. Irak'a açılma noktasında artan uluslararası hareketlilik, Bağdat'taki karar alıcılar açısından devleti ve istikrar şansını güçlendirmeleri için bir başlangıç noktasıdır.”

Tahran'ın Irak ile Lübnan'daki nufuzu

Es-Suheyl, İran'ın Irak ve Lübnan'daki nüfuzuna dair şöyle görüş belirtiyor:

“İran'ın Irak'taki müttefikleri, Bağdat'ın ABD hariç batılı ülkelere açılmasını destekliyor (İran'ın ülkedeki ekonomik çıkarlarına zarar vermemek şartıyla) görünüyor. Gözlemciler ise Tahran için asıl sorunun Bağdat'ın batılı ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi değil, ülkede yaşanacak herhangi bir ekonomik kalkınmanın İran destekli grupların etkisini kırması olduğunu belirtiyor. Gözlemciler, böyle bir senaryonun gerçekleşmesinin, Tahran'ın içinden geçtiği ekonomik krizde nefes almasına yarayan bir ülkeyi kaybetmesi anlamına geleceğine dikkat çekiyor.”

Siyaset bilimi uzmanı Kahtan el-Hafaci'nin Independent Arabia'ya yaptığı değerlendirmeyi de aktaran es-Suheyl, yazısında Hafaci'nin şu ifadelerine yer veriyor:

“Fransa'nın Irak'ın egemenliğini desteklemesi, Lübnan'daki krizi yatıştırma hamlesinin bir parçasıdır. Paris, Irak'ta faaliyet gösteren İran destekli silahlı grupların Lübnan sahnesinde büyüyen etkisinin farkında. Bu gruplar İran'ın Lübnan'daki müttefiklerinin finanse edilmesinde en büyük kaynak konumunda. “Irak'taki ekonomik hareketliliği ve yatırımların çoğunu kontrol eden İran, Irak'ın kendi rızasının olmadığı bir ekonomik ortaklığa şüpheyle bakıyor. İran, Irak'ın ekonomik açılım sağlayacağı diğer ülkelerin önüne çok sayıda engel çıkarır. Çünkü Tahran için Irak'ın ifade ettiği önem, İran ekonomisinin ABD yaptırımları altında çökmesini engelleyen önemli bir konumda olmasından kaynaklanıyor. ABD'nin nükleer anlaşmaya yeniden yanaşıp yanaşmayacağın bağlı olarak İran, batılı ülkelerin Irak'ta ekonomik faaliyet göstermesine izin verebilir.”

Kaynak: Şark'ul Avsat Türkçe