Türkiye'de darbe girişimiyle birlikte seyir gösteren gelişmeler, dünya basınında da geniş yer buluyor. Financial Times gazetesi dış haberler editörü David Gardner yazısında, "Ortada net bir gerçek var: Sayın Erdoğan'ın öncelikleri, Batı'nınkilerden farklı. Kendisinin önceliği, Gülencilere ve Kürt isyancılara karşı yürütülen savaşlar, IŞİD'e karşı savaş değil...Sayın Erdoğan ve onun partisi AKP, IŞİD'i sadece bir güvenlik tehdidi, Gülencilerin 'paralel devletini' ve Kürt isyancıları ise varlığına yönelik tehditler olarak görüyor" dedi.
BBC Türkçe'nin aktardığı bilgide; İngiliz Financial Times gazetesinin dış haberler editörü David Gardner bugünkü köşe yazısında Türkiye'deki son gelişmeleri değerlendirdi. Gardner, Türkiye'nin gelecekteki rotasını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çizeceğini ancak onun önceliklerinin Batı'nın öncelikleriyle örtüşmediğini yazdı.
Aynı zamanda gazetenin eski Türkiye muhabirlerinden olan Gardner'ın yazısının başlığı, "Türkiye'nin kaderi Erdoğan'ın ellerinde".
Gardner yazısına, Türkiye'nin başarısız darbe girişimi sonrası travma yaşadığı tespiti ile başlıyor. Daha sonra da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kendi deyimiyle "onun neo-İslamcı partisinin", yaşananlardan sorumlu tuttuğu "rakip İslamcı harekete karşı" kapsamlı bir tasfiyeye giriştiğini belirtiyor.
"Türkiye'nin Avrupa ve Atlantik ittifakındaki ortaklarının, Türkiye'nin gidişatından kaygı duymaları için yeterli nedenler var. Hatta, Batı'nın, Avrupa ve Asya arasındaki bu merkezi ülkeyi kaybedip kaybedip keybetmeyeceği tartışılıyor." diyor Gardner. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önce, Türkiye'nin, Avrasya Ekonomik Birliği ya da Şangay İşbirliği Örgütü'ne katılmasını gündeme getirdiğini ekleyerek...
Yazıdan bazı satırlar şöyle:
"Türkiye'nin esasında Batı'dan uzaklaşması 2013'te başladı. O dönem, üç dönemdir görevde olan bir başbakanın ülkeyi yönetim şekline karşı başlatılan sivil ve Avrupa tipi bir isyan, güç kullanılarak bastırıldı.
"Sayın Erdoğan, o yılın Aralık ayında, eski müttefiki olan ABD'de yaşayan din adamı Fethullah Gülen ile sert bir mücadele içindeydi. Gülen'in devlet içindeki gizli şebekeleri, Erdoğan'ın çok yakın çevresine uzanan bir rüşvet soruşturması başlattı. İslamcı iki taraf arasındaki güç mücadelesi öyle şiddetliydi ki, yargı gibi bazı kurumlar çöktü. Şimdi de, darbeden Gülencilerin sorumlu tutulması ve her üç generalden birinin tutuklanması ile ordunun bütünlüğü ortadan kalktı."
"ERDOĞAN VE AKP, IŞİD'İ SADECE GÜVENLİK TEHDİDİ OLARAK GÖRÜYOR"
Bazı bakanların ve Erdoğan yanlısı medya kuruluşlarının ABD'yi darbenin arkasında olmakla suçladıklarını da belirtiyor David Gardner.
Financial Times yazarına göre, 60 binden fazla kişinin görevden uzaklaştırılması, Türkiye'nin AB'yle ilişkilerinin kesilmesini hızlandıracak.
"Üstelik görünen o ki Türkiye, darbe girişimi sırasında kapalı olan İncirlik Üssü'ne erişim ile ABD'nin Gülen'i iade etmesi talebini yerine getirmesi arasında da bağ kuruyor" diyor Gardner.
Financial Times'taki yazı şu satırlarla noktalanıyor:
"Ortada net bir gerçek var: Sayın Erdoğan'ın öncelikleri, Batı'nınkilerden farklı. Kendisinin önceliği, Gülencilere ve Kürt isyancılara karşı yürütülen savaşlar, IŞİD'e karşı savaş değil...Sayın Erdoğan ve onun partisi AKP, IŞİD'i sadece bir güvenlik tehdidi, Gülencilerin 'paralel devletini' ve Kürt isyancıları ise varlığına yönelik tehditler olarak görüyor.
"Sayın Erdoğan 2014'te Cumhurbaşkanı olmasından bu yana AKP'nin Sünni, İslamcı ve Türk kimliğini keskinleştirdi. AKP'yi, farklı muhalif partiler altında kümelenen etnik Kürtlere ve yarı-Şii Alevilere karşı kutuplaştırdı...Meclis'teki muhalefet partileri ise ordunun isyanı karşısında ona destek verdi. Cumhurbaşkanı şimdi ya onlarla yeni bir demokratik uzlaşma sağlayacak, ya da İslamcılar ve aşırı milliyetçiler sokaklardayken yurt içindeki ve dışındaki muhaliflerine karşı bugüne kadarki politikalarını sürdürecek."