Filistin'in Beytüllahim kentinde gerçekleşen konferansın açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Kudüs'ün Müslümanların inancının ve imanının bir parçası olduğunu vurgulayarak, Mescid-i Aksa ve Beytu'l Makdis meselesinin, Risaletin onuncu yılından Kıyamet Günü'ne kadar Müslüman ümmetinin meselesi olduğunu kaydetti.
Bugün Müslümanların Kudüs'ün Yahudileştirilmesiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Başkan Görmez, toplantıda yaptığı konuşmasında şu hususların altını çizdi:
“Aksa ve Beytu'l Makdis meselesi, kıyamet gününe kadar Müslüman ümmetinin meselesi olmuştur ve olacaktır…”
İsra ve Mîraç, zamansal ve mekansal olarak Mekke'de ve Medine'de geçen Nebevî dâvet aşamaları arasında bir yükseliş ve yücelik aşamasıdır. İsra, yeryüzünde, inancında Mescid-i Haram ile Mescid-i Aksa'yı birbirine bağlayan Müslüman bir ümmetin doğuşunun ilanı açısından bir yükseliştir. Bu nedenle Aksa ve Beytu'l Makdis meselesi, Risaletin onuncu yılından Kıyamet Günü'ne kadar Müslüman ümmetinin meselesi olmuştur ve olacaktır.
“Bugün Müslümanlar, Kudüs'ün Yahudileştirilmesi ve büyük bir meydan okumayla karşı karşıyadır…”
Bugün Müslümanlar, Kudüs'ün Yahudileştirilmesiyle ve Kudüs hakkındaki Kur'anî-İslamî inanç ile çatışan büyük bir meydan okumayla karşı karşıyadır. Kudüs, Müslümanların imanının ve inancının bir parçasıdır.
“Osmanlı dönemi ve önceki İslami asırlarda, Kudüs halkının barış içinde bir arada yaşama hakları korunmuştur…”
Dört yüz yılı aşkın bir süre boyunca devam eden Osmanlı dönemi ve önceki İslami asırlar boyunca, Yahudi olsun, Hristiyan olsun, Kudüs halkı arasında barış içinde bir arada yaşama hakları korunmuştur. Ancak bu durum İsrailli işgalcilerin Kudüs için asla umursamadığı ve bu amaçla hiçbir şey yapmadığı bir husustur.
“Müslümanların hakları ve inançları çiğnenerek Kudüs'te barış sağlanamaz…”
İşgalciler, Kudüs'ün ebedi başkenti olduğunu iddia etmekte ve devletin Yahudiliğini barış için bir şart haline getirmektedir. Böylelikle barış için çalışmaktan beri durmaktadır. Peki, Müslümanların haklarını ve inançlarını çiğneyerek barışın sağlanması mümkün mü? İsrailliler, Kudüs'ün İslam ümmetinin, ülkelerinin ve halklarının inancı olduğunu, bunun dini bir inanç ve sorumluluk gerektiren bir ibadet olduğunu kavramalıdırlar.
“Kudüs meselesi, sadece Filistinlilerin, Arapların veya Türklerin değil, tüm İslam ümmetinin meselesidir…”
Hiçbir devlet başkanı yahut kral yahut bakan, onun tek bir karışından dahi asla vazgeçme hakkına sahip değildir. İşgalciler tarafından sürdürülen tüm bu saldırılar, gerçekte Müslümanların inançlarına yönelik bir saldırıdır. Kudüs meselesi, sadece Filistinlilere, Araplara veya Türklere has bir mesele değildir. Bilakis tüm İslam ümmetinin meselesidir.
“Bu toplantının amacı farklılıklara rağmen İslami kardeşlik ruhunu güçlendirmektir…”
İlkinin 1931 yılında Kudüs'te toplandığı bu konferansımız, uzun bir aradan sonra ümmetin ihlaslı evlatlarına bir vefa olarak, bugün bu konferansa katılanları, kutsal misakının ikinci maddesinde duyurulan konferans amaçlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Ülkeleri ve mezheplerinin farklılığına rağmen Müslümanlar arasında işbirliğini geliştirmek, İslam'ın kültür ve faziletlerini yaymak ve genel İslami kardeşlik ruhunu güçlendirmek.
“İslami maslahatları himaye etmek, mukaddesatı ve kutsal mekanları her tür müdahaleye karşı korumak görevimizdir…”
İslami maslahatları himaye etmek, mukaddesatı ve kutsal mekanları her tür müdahaleye karşı korumak. Müslümanlar arasındaki misyonerlik çalışmaları ve kampanyalarına karşı direnmek...
İslami kültürü bütünleştirmek ve İslami gençliğe Arap dilini öğretmek üzere çalışacak üniversiteler ve enstitüler kurmak ve “Mescid-i Aksa Üniversitesi” adı altında Beytu'l Makdis'te bir üniversite kurmaya başlamak. Müslümanları ilgilendiren diğer İslami hususlar hakkında düşünmek.
Filistin Başbakanı Rami Hamdallah'ın ve Filistin Din İşleri ve Evkaf Bakanı Yusuf Edais'in de katıldığı toplantıda Mısır, Ürdün, Lübnan, Fas gibi ülkeler Din İşleri ve Evkaf Bakanlığı seviyesinde katıldı.