Dünya İslam Mezhepleri Yakınlaştırma Birliği tarafından 27-29 Aralık tarihleri arasında İran'ın başkenti Tahran'da düzenlenen ve İslam ülkelerinden temsilcilerin katıldığı '29. Uluslararası Vahdet Konferansı'nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İslam dünyasında yaşanan mezhep çatışmalarına son verilmesi için çağrıda bulundu.
"HİÇBİRİ DAHA ÖNEMLİ DEĞİL"
İslam coğrafyasında yaşanan sorunlara hiçbir müminin sessiz kalmaması gerektiğini belirten Başkan Görmez, İslam ülkelerinin üst düzey temsilcilerine hitaben yaptığı konuşmada "Hiçbir strateji, Müslüman kanının dökülmesini önlemekten daha değerli değildir. Hiçbir siyaset, Müslümanların parçalara ayrılarak birbirini katletmesini önlemekten daha önemli değildir" dedi.
"İSLAM TOPRAKLARINDAKİ ÇATIŞMANIN SEBEBİ MEZHEP FARKLILIĞI DEĞİL"
"İslam topraklarını kan gölüne çeviren çatışmaların dinin aslından ya da mezhep farklılıklarından kaynaklandığı söylenemez…" Bu bir muhasebe buluşmasıdır. Yaşanan acıların, tefrikanın, adavetin sebeplerini sadece dış mihraklarda aramak en kolay yoldur. Suçu sadece diğer mezhebin yaptıklarında bulmak kolaycılıktır. Tüm bu hadiseleri sadece İslam muhaliflerine, şer güçlere, emperyalistlere, Siyonistlere bağlamak bizi kurtaramaz. Zira sorunların bir de iç dokumuzu, imanî ve ahlakî dinamiklerimizi, yani bizi ilgilendiren boyutu vardır. Diğer taraftan İslam topraklarını kan gölüne çeviren çatışmaların dinin aslından ya da mezhep farklılıklarından kaynaklandığı da söylenemez. Bu vahşetin köklerini asr-ı saadette, Hz. Peygamber'in hadislerinde, Hz. Osman'ın katliyle başlayan fitne döneminin akabinde yaşanan mezhep ihtilaflarında aramak beyhudedir. Zira bunlar, modern zamanların işgal ve sömürgelerinden sonra istibdatların gölgesinde, yoksulluk, cehalet ve esaret altında büyüyen yaralı bilinçlerin ürünüdür.
"AKAN KANIN SÜNNİSİ ŞİİSİ OLMAZ, AKAN KAN KARDEŞ KANIDIR"
Yetmedi mi bunca akan kan, yetmedi mi bunca işkence ve musibetler! Siyonizmin emperyalizmin kıskacında bunca aşağılanma yetmedi mi? Çıkalım salonlarımızdan, çıkalım havzalarımızdan, çıkalım camilerimizden, tekkelerimizden, Hüseyniyelerimizden. Kalemlerimizi, zihinlerimizi, kalplerimizi, gönüllerimizi devreye sokalım. Sesimizi ve çığlıklarımızı yükseltelim. Ümmetin ocağı yanıyor, Ümmetin diyarında ateşler yükseliyor. Bu fitneyi söndürmemiz gerekiyor. Akan kan Müslüman kanı! Dökülen kan Müslüman kanı olduktan sonra Sünni olmuş Şii olmuş ne farkeder? Kanın Sünnisi Şiisi olur mu? Kardeş kanına göz yumulur mu? Hangi akıl, hangi delil, hangi gerekçe bunu haklı gösterebilir?
HİÇ Mİ KUSURUMUZ YOK
Cinayet şebekeleri, Hz. Peygamberin ismini flamalarının üstüne yazarak tekfir beyannameleri yayınlarken bizler nerelerdeydik! Bunda bizim hiç mi kusurumuz yok? Ey Alimler! Bu kin ve nefret eken konuşmalara, bu ötekileştiren hezeyanlara karşı bizler ne yaptık?
MEZHEBE DAYALI AYRIŞMA CEHALETİN YANSIMASIDIR
Bu bir uhuvvet buluşmasıdır. Mezhepler, İslam dininin anlaşılmasındaki farklı fikir ve kanaatleri temsil eden, zamanla oluşmuş beşeri mekteplerdir. Hepsinin amacı Allah'a varan istikameti belirlemektir. Her biri ana yola varan bir tali yol mesabesindedir, ancak varacakları yer aynıdır. Mezhebi dinle aynileştirmek ya da mezhep mensubiyetini, İslam aidiyetinin üstünde görmek asla kabul edilemez. Mezhebe dayalı ayrıştırma, ötekileştirme ve çatışma taassubun ve cehaletin yansımasıdır. Mezheplerin dinin önüne geçtiği hallerde en çok zarar gören dinin bizzat kendisi olmuştur.
"ŞEHİTLERİN KANI SARIK VE CÜBBELERİMİZE SIÇRAMIŞKEN..."
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı olarak diyorum ki; Geliniz fitneyi savaştan beter görelim ve yeryüzünden fitnenin kalkması için elbirliği ile emek verelim. Bölgemizin yeniden barış yurdu olması için çatışmanın stratejisini değil, barışın kelamını yapalım, güvenin ilkelerini yazalım. Birlikte yaşamanın ahlakını oluşturarak, barışa dayalı bir hukuk inşa edelim. Âlem-i İslam'ın gözü üzerimizdedir, Ümmet-i Muhammed'in kulağı bizdedir, mazlumların ve biçarelerin eli yakamızdadır! Şehitlerin kanı sarık ve cübbelerimize sıçramışken zulme sessiz kalırsak, şiddete, teröre "dur" diyemezsek bu en büyük vebal olarak defter-i a'malimize işlenecektir.