İngiliz The Guardian gazetesi yazarı David Graeber, IŞİD konusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ağır suçlamalarda bulundu. Graeber, "Erdoğan, sadece IŞİD'e karşı savaşan güçlere elinden gelen zararı vermekle kalmıyor, hükümetinin en azından el altından IŞİD'i desteklediğine dair ikna edici deliller de var" dedi.
T24.com'da çevrilen yazıya göre; İngiltere'de yayımlanan The Guardian gazetesinde, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında, "IŞİD'e destek" konusunda ağır iddialar içeren bir yazı yayımlandı.
David Graeber imzasıyla yayımlanan "Türkiye IŞİD'in beslendiği kanalları kapatabilir, o zaman neden yapmıyor" başlıklı yazı şöyle:
"Paris'teki saldırılardan sonra, batılı ülke liderlerinin, böyle durumlar karşısında her zaman yaptıkları gibi, bu saldırıyı gerçekleştirenlere karşı kapsamlı ve fasılasız bir savaş ilan edeceklerini bekleyebiliriz. Aslında bunu kastetmiyorlar. İslam Devleti'ni kökünden yok edecek araçlara bir seneden fazla zamandır sahipler. Basit bir şekilde bunu kullanmayı reddediyorlar. Aslında, tüm dünya liderlerinin Antalya'daki G20 zirvesinde yaptıkları karar bastırılamaz bir öfkeyle çözüm hakkında konuşmalarını dinlerken, aynı liderler, Paris'teki vahşeti ve buna ilaveten Orta Doğu'daki bitmeyen barbarlık akımını gerçekleştiren IŞİD'e politik, ekonomik ve hatta askeri yardımda bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la vakit geçiriyorlardı.
"IŞİD'İ SAF DIŞI BIRAKMAK İÇİN GEREKEN, YPG VE PKK'YI SERBEST BIRAKMAK"
IŞİD nasıl saf dışı bırakılabilir? Bölgedeki herkes bunun cevabını biliyor. Tek gereken, Suriye'de YPG ve Irak ile Türkiye'de PKK adı altında bulunan oldukça geniş Kürt güçlerini serbest bırakmak. Şu anda bunlar, sahada IŞİD'e karşı gerçekten savaşan ana unsurlar. Askeri olarak olağanüstü verimli oldukları kanıtlandı ve IŞİD'in bölgedeki ideolojisine tamamen karşılar.
Ancak bunun yerine, Suriye'de YPG'nin kontrolü altında bulunan alan, kendini bir anda Türkiye'nin kapsamlı ambargosu altında buldu ve PKK güçleri de Türk hava kuvvetleri tarafından düzenli olarak bombalanıyor. Erdoğan, sadece IŞİD'e karşı savaşan güçlere elinden gelen zararı vermekle kalmıyor, hükümetinin en azından el altından IŞİD'i desteklediğine dair ikna edici deliller de var.
Türkiye gibi bir NATO üyesini, batılı sivilleri soğukkanlılıkla öldüren bir organizasyonu desteklediğini iddia etmek şok edici gözükebilir. Bu, bir NATO üyesinin El Kaide'yi desteklemesi gibi olurdu. Aslında, Erdoğan hükümetinin El Kaide'nin Suriye'deki kolu ile birlikte, aynı İslamcı ideolojiyi paylaşan diğer isyancı grupları da desteklediğini düşünmek için sebep var. Columbia Üniversitesi'ndeki İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü, Türkiye'nin IŞİD'e destek sağladığına dair bir liste derledi.
TÜRKİYE'YE CERABLUS SUÇLAMASI
Bunların yanı sıra, Erdoğan'ın gerçek, belirtilmiş pozisyonu var. Ağustos ayında, YPG Kobanê ve Gire Spi'den zaferle çıkmış, IŞİD'in Türkiye sınırında elinde tuttuğu son yer olan ve başkenti Rakka'ya silah, malzeme ve yeni destekçiler gönderdiği -IŞİD'in tedarik kanalları doğrudan Türkiye'den geçiyor- Cerablus'u ele geçirmeye hazırlanıyordu.
Yorumcular, Cerablus'un düşüşünü Rakka'nın takip edeceğini bekliyordu. Erdoğan, buna Rakka'yı “kırmızı çizgi” ilan ederek cevap verdi: Kürtler buraya saldırırsa, onun güçleri de askeri müdahale yapacaklardı, YPG'ye karşı. Yani, Cerablus Türk ordusunun de facto koruması altında bugüne kadar teröristlerin elinde kaldı.
"BİNLERCE EZİDİ'Yİ KURTARAN PKK'YDI"
Erdoğan bundan nasıl kurtuldu? Genel olarak IŞİD'e karşı savaşanların “terörist” olduğunu iddia ederek. PKK'nın 1990'arda ara ara Türkiye'yle çirkin bir gerilla savaşına girdiği doğru, bunun sonucunda da uluslararası terör listesindeki yerlerini aldılar. Son 10 senedeyse stratejilerinin tamamen değiştirdiler, ayrılıkçı söylemlerden vazgeçtiler ve sivillere kesinlikle zarar vermemeyi içeren katı bir hareket tarzını benimsediler. 2014 yılında IŞİD tarafından soykırımla tehdit edilen binlerce Ezidi'yi kurtaran PKK'ydı, Suriye'deki Hristiyan toplulukları koruyan ise YPG. Stratejileri, HDP'nin himayesindeki Kürt bölgelerinde yerel demokratik öz yönetimleri desteklerken hükümetle yaptıkları barış görüşmelerine devam etmekti.
Olağanüstü bir şekilde askeri olarak yararlı olduklarını kanıtladılar ve parti tabanlarının sahip çıktığı demokrasi ve kadın hakları gibi başlıkları, IŞİD'in bölgedeki ideolojisinin tam olarak karşısında yer alıyor. Haziran ayında, HDP seçimlerde başarılı oldu ve Erdoğan'ın tek başına iktidarına son verdi. Erdoğan'ın tepkisi mahiraneydi. Yeni bir seçim için çağrıda bulundu, IŞİD'le savaşacağını açıkladı, onlara karşı tek bir sembolik saldırı gerçekleştirdi ve ardından bütün gücüyle Irak ve Türkiye'deki PKK güçlerine saldırmaya başladı, aynı zamanda da PKK'yla olan ilişkileri nedeniyle HDP'yi “terörü desteklemek”le suçlamaya başladı.
"TÜRKİYE'DEKİ SALDIRILARIN TÜMÜ, HDP'Yİ DESTEKLEYEN SİVİLLERİ HEDEF ALDI"
Türkiye'de, IŞİD'e atfedilen bir seri kanlı terörist saldırı gerçekleşti - Diyarbakır, Suruç ve en son Ankara'da-, gizemli bir sebepten bu saldırıların tamamı HDP'yi destekleyen sivilleri hedef aldı. Polisin ambulansların yaralıları almasını engellediği ya da yaralılara biber gazı sıktığı defalarca rapor edildi.
Sonuç olarak, Kasım'daki seçimlerden birkaç hafta önce gerçekleştirmeyi planladığı mitingleri iptal etti ve HDP yeteri kadar HDP oy kaybetti, Erdoğan'ın partisi ise yeniden tek başına iktidar oldu.
Erdoğan hükümeti ve IŞİD arasında kesin bir bağlantı kurmak tartışmaya açık olabilir ancak bazı şeyler neredeyse kesin. Türkiye, Suriye'nin Kürtler tarafından kontrol edilen bölgelerine uyguladığı blokajın benzerini IŞİD bölgelerine uygulamış olsaydı, IŞİD'e sunduğu iyi niyetli ihmali YPG ve PKK'ya da yöneltseydi, kanlı halifelik şimdiden çökmüş olurdu, muhtemelen Paris saldırıları da gerçekleşmezdi. Türkiye bunu şimdi bile yapsa, IŞİD muhtemelen birkaç ay içinde çöker. Gelgelelim, herhangi bir batılı liderin Erdoğan'a bu konuda çağrıda bulunduğunu gördünüz mü?
Bir dahaki sefere siyasetçilerden birinin teröre karşı kapsamlı bir savaşa girdiğimiz için sivil özgürlükler ya da göçmen hakları konusunda aşırı önlemler alınması gerektiğini söylediğini duyduğunuzda, tüm bunları aklınızda tutun. Çözümleri, politik olarak ikna edici olduğu ölçüde kapsamlı. Tüm bunlardan sonra, Türkiye stratejik bir müttefik. Yani, teröre karşı deklarasyonlarından sonra, IŞİD'in varlığını sürdürmesini mümkün kılan kişiyle arkadaşça çay içmiş olmaları muhtemel."