TİMETURK I HABER MERKEZİ
Bölgedeki kayalıklar, adacıklar ve suni adalar üzerinden devam eden egemenlik tartışmalarına sahne olan Güney Çin Denizi, birçok ülkenin taraf olduğu çok odaklı kriz alanına yeni bir aktörün girmesiyle yeniden dünya gündemine geldi. Gelinen aşamada Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki egemenlik iddialarının karşısına, bugüne kadar hak iddia eden ülkeler arasında bulunmayan ve bu nedenle konuya mesafeli duran, hatta taraflara arabuluculuk rolü üstlenebileceğini üst düzeyde bildiren Endonezya devleti çıkmış bulunuyor. Çin'in yaklaşık 3.5 milyon kilometrekarelik Güney Çin Denizi'nin yüzde doksanlık bölümünü kapsayan egemenlik iddiası, bölge sularına komşu Filipinler, Vietnam, Malezya, Bruney, Tayvan ile doğrudan anlaşmazlık yaşamasına neden oluyor. Geçen hafta Natuna Adaları çevresinde yaşanan bir gelişme üzerine, yukarıda zikredilen ülkelere Endonezya'nın da katılmasıyla, Çin'le anlaşmazlık yaşayan ülke sayısının altıya çıktığı görülüyor.
NATUNA ADALARI VE ENDONEZYA'NIN ÇİN'LE KARŞILAŞMASI
Söz konusu gelişme, Endonezya'nın kuzeyinde Riau Eyaleti'ne bağlı ve Güney Çin Denizi'nin güney girişinde jeo-stratejik öneme sahip Natuna Adaları çevresindeki sularda, Endonezya sahil güvenlik güçlerinin 17 Haziran Cuma günü bir Çin balıkçı teknesine el koyması ve yedi kişilik mürettebatı göz altına almasıyla başladı. Bu gelişme karşısında Çin hükümeti, Endonezya sahil güvenlik güçlerinin, Güney Çin Denizi'nde "Çin'in geleneksel balıkçılık bölgesinde" bulunan Çin balıkçı teknelerini aşırı güç kullanarak taciz ettiğini ve açılan ateş sonucu teknedeki mürettebattan birinin yaralandığını ileri sürdü. Çin hükümeti bununla da kalmayıp, tıpkı ilgili diğer ülkelere karşı daha önce yapılan açıklamalarda olduğu gibi, bölgedeki istikrar ve barışı etkileyecek, tansiyonu yükseltecek eylemlerden kaçınılması çağrısında bulunarak, Endonezya'nın bu tür eylemlerle ‘Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi' ve bölgede taraf ülkeler arasında varılan ‘Güney Çin Denizi Eylem Bildirgesi'ni ihlâl ettiğini belirtti.
Bu gelişmenin akabinde, Endonezya hükümetinden çeşitli bakanlar konuyla ilgili açıklamalarında, Çin balıkçı teknesinin Endonezya'nın kıta sahanlığını ihlâl ettiğine ve Endonezya sahil güvenlik güçlerinin de görevlerini yaptıklarına dikkat çekerken, yaralanma hadisesinin vuku bulmadığına vurguladılar.
Bu noktada Çin'le egemenlik hakkı noktasında doğrudan ‘çatışma' istemeyen bazı çevreler, meydana gelen olayı ‘balıkçıların ihlâli' olarak değerlendirdi. Ayrıca bu gelişmenin iki ülke arasında siyasi değil, hukuki bir konu olduğu belirtilerek Natuna Adaları ve çevresinin Endonezya'nın kıta sahanlığı içinde olduğuna vurgu yapıldı.
ENDONEZYA'DAN KARARLI DURUŞ
Bir anlamda düşük profilli kabul edilebilecek bu açıklamaların ardından, Devlet Başkanı Yardımcısı Yusuf Kalla'nın “Endonezya'nın Pekin yönetimine Natuna Adaları çevresindeki sularda egemenlik hakkına saygı göstermesi konusunda bir mesaj verecektir” açıklaması geldi. Bu mesajın bir yerinde, Çin'i ‘Birleşmiş Milletler Deniz Yasası Sözleşmesi'ne uyma daveti bulunurken, öte yanında Devlet Başkanı Joko Widodo'nun Natuna Adaları'na gitmesi bulunuyor. Widodo'nun yanında bazı bakanlar olduğu halde, Natuna Adaları çevresinde Endonezya'ya ait bir donanma gemisinde toplantı yapması, Endonezya devletinin Çin'in iddialarının aksine, bölge adalarında ve denizlerinde egemenlik iddiasını dile getirmesinin sembolik bir yolu olarak değerlendiriliyor. Böylece uzun bir süredir Çin'le bölgedeki diğer beş ülke arasında egemenlik tartışmalarına konu olan Spratly ve Paracel Adaları'na Natuna Adaları da eklenmiş oldu.
Dikkat çekilmesi gereken husus, Çin balıkçı teknelerinin ilk defa Natuna Adaları çevresine gelmesi değil, bu yıl içerisinde meydana gelen üçüncü vaka olmasına rağmen, geçen haftaki gelişmeden sonra iki tarafın yaptığı açıklamaların ‘tonu'. Üstelik Widodo'nun adalar civarına kadar gitmesinde olduğu gibi, sembolik açılıma da ilk kez tanık olunuyor.
Endonezya sahil güvenlik birimleri yaptıkları açıklamada, daha önce de Çin balıkçı teknelerinin Endonezya kıta sahanlığını ihlâl ettiğini, ancak teknelerin grup halinde gelmesi nedeniyle müdahale edilemediğini söylediklerini de hatırlamak gerekir. İki ülke yetkililerinin ‘standard' açıklamalarının ötesinde, buradaki en dikkat çekici konu, Endonezya'nın giderek ‘kararlı' bir duruş sergilemesi. Bunda hiç kuşku yok ki, Çin'in özellikle tarihi referanslara dayanarak ısrarla Güney Çin Denizi'nin tamamındaki hak iddiasını sürdürmesi kadar, 14 Haziran'da Çin'in ev sahipliğinde yapılan Çin ve ASEAN Dışişleri Bakanları toplantısında, taraflar arasında sorunun çözümüne dair yapıcı bir yönelimin ortaya çıkmaması da etkili oldu.
KAÇAK AVLANMA VE EKONOMİK VERİMLİLİK
Endonezya kara sularına yabancı teknelerin girmesinin çeşitli nedenleri var: Bir adalar ülkesi olan Endonezya'nın sahil güvenliğinin zayıf olması, bu geniş suların su ürünleri bakımından zengin bir potansiyele sahip olması ve ilgili ülkelerin kendi ülke balıkçılarını bu gibi yasa dışı avlanmalardan muaf tutacak uygulamaları yürürlüğe koymamaları gibi nedenleri saymak mümkün.
Endonezya vechesinde ise, yabancı balıkçı teknelerini donanma gemileri marifetiyle imha etmek gibi radikal bir "çözüme" başvurulmasında caydırıcılık unsurunun öne çıktığı görülürken, giderek ekonomik rekabetin arttığı bölgede Endonezyalı balıkçıların önünü açacak yeni bir denizcilik politikasına başlanmasının rolü de göz ardı edilemez. Bu noktada, Başkan Widodo'nun zaman zaman dile getirdiği, takımadalar ülkesi Endonezya'nın denizciliğin her alanında gelişmiş bir ülke seviyesine çıkartılması konusundaki yaklaşımını hatırlamak gerekir. Bunun belli başlı araçlarından biri de kıta sahanlığında güvenliğin tesisi ve ekonomik değerlerin başka ülkelerce ‘paylaşılmasının' önüne geçmek.
Bu noktada Çin, Malezya, Filipinler, Tayland ve Vietnam'ın dünyanın en çok balık ve su ürünleri ihraç eden ülkeleri arasında bulunması, Endonezya'nın karşı karşıya olduğu sorunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Endonezya'nın da bu ülkeler gibi balıkçılık ve deniz ürünlerinde rol sahibi olmak istemesi, özellikle son iki yıldır hükümetin denizcilik gibi son derece önemli bir kaynağı öne çıkarma politikalarında görünüyor. Bu önemli ekonomik kaynağın Endonezya balıkçılarına ve halkına hizmet edecek şekilde revizyondan geçirilmesi konusunda adımlar atılıyor. İşte bu noktada Endonezya hükümeti, daha önce de var olan, çevre ülkelere bağlı balıkçı teknelerinin yasa dışı avlanmalarının önüne geçmek için ‘agresif' kabul edilebilecek bir yöntemi uygulamakta ısrar ediyor. Endonezya hükümeti kara sularının dış müdahalelerden korunması kadar, ekonomik varlıklarının da başka ülke balıkçılarınca bir kazanıma dönüştürülmemesi için aldığı tedbir, bugünlerde Endonezya ve Çin'i karşı karşıya getiriyor.
ENDONEZYA'NIN DENİZCİLİK POLİTİKASININ GELİŞMELERE ETKİSİ
2014 yılında devlet başkanlığı koltuğuna oturan Joko Widodo'nun kurduğu hükümette Denizcilik ve Balıkçılık Bakanı olan Susi Pudjiastuti'nin kararlı politikası, Endonezya kara sularında yabancı ülke teknelerinin varlığına son vermeyi hedefliyor. Uygulanan tedbirler çerçevesinde, çeşitli ülkelere ait balıkçı tekneleri, Endonezya kara sularına girmeleri halinde donanmaya ait birimlerce batırılıyor. Belli bir dönem boyunca el konulan yabancı bandıralı gemiler topluca imha ediliyor. Bu çerçevede, 2014 yılından bu yana Endonezya sularında el konulan yabancı bandıralı toplam 151 gemi imha edildi. Bakan Pudjiastuti 22 Haziran günü yaptığı açıklamada Ağustos'ta 30 teknenin daha bu şekilde imha edileceğini duyurdu. Bunlar arasında 17 Haziran günü el konulan Çin balıkçı teknesinin de olduğunu söylemesi dikkat çekiciydi. Bakan, bu politikanın uygulanması konusunda hiçbir ülkeye ayrımcılık yapmayacaklarını, üzerine basa basa söylerken asıl hedefi Çin'di.
ASEAN'DA ORTAK BİR SİYASET MÜMKÜN MÜ?
ASEAN içinde ekonomisiyle ve siyasi duruşuyla dikkat çeken ve hatta birliğin liderliğinde adı öne çıkan bir ülke olan Endonezya'nın, Güney Çin Denizi anlaşmazlığında taraf olması, Endonezya ve Çin arasında doğrudan bir siyasi krize yol açabilir. Bununla beraber ekonomik ilişkiler kadar, Endonezya'da azınlık olmakla birlikte ekonomik yaşamı elinde tutan Çin nüfusunun varlığı, sorunun derinleşmesinin önünü alacaktır.
Ancak özellikle Çin'le aynı konuda anlaşmazlık yaşayan ve agresif çıkışlarıyla bilinen Filipinler ve Vietnam'ın yanında Endonezya'nın da yer alması, ASEAN içerisinde Çin'e karşı ortak bir politika geliştirilmesinde belirleyici olabilir. Bu bakımdan Çin'in de, önemli yatırımlarının bulunduğu Endonezya gibi bir ülkeyle olan ilişkilerinde, doğrudan çatışmacı bir yaklaşımda ısrar etmesinin pratik bir yararı bulunmuyor. Öte yandan Filipinler hükümetinin Uluslararası Tahkim Mahkemesi'nde 2014 yılında Çin aleyhine açtığı davanın sonucunun bugünlerde yayınlanacak olması da Endonezya'nın ne gibi bir duruş sergileyeceğinde belirleyici olacak.
Bununla birlikte Çin yönetiminin, Güney Çin Denizi'nde egemenlik iddialarına meşruiyet kazandırmanın bir yolu olarak, zaman zaman yüzlerle ifade edilen Çinli balıkçı teknelerinin ‘ekonomik' faaliyetlerini güvenli bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için, donanmaya ait gemilerini bu teknelere eşlik etmek amacıyla göndermesi, bölgede tansiyonu her an artırabilecek bir faktör olarak dikkate alınmalı.