Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Hocalı Katliamı'nın tanığı Ermenilerin vahşetini ve işkencelerini unutamıyor

49 yaşındaki Hocalılı Dürdane Ağayeva, 'Demir parçalarıyla, coplarla dayak 8 gün devam etti. 20 yaşındaki bir kadının 5 saat buz gibi su ile dolu küvette tutulmasını, boğazına demir tel sarılmasını anlatmak çok zor. Gençliğimi orada bıraktım ben' dedi.

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-02-25 11:39:39

Hocalı Katliamı'nın tanığı Ermenilerin vahşetini ve işkencelerini unutamıyor

Azerbaycan ile Ermenistan arasında 1992'de yaşanan savaşta Ermeni güçlerinin Hocalı'da 613 sivili öldürdüğü katliam, tanıkların hafızasında silinmez izler bıraktı.

Ermenilerin kadın ve çocuk ayrımı gözetmeksizin yaptığı katliamda, birçok aile tamamen yok olurken bazıları da çok sayıda yakınını kaybetti. Katliamdan kurtulanlar, yaşadıkları işkencelerin ve yakınlarını kaybetmenin acısını hala unutamıyor.

Katliamda maddi ve manevi yaralar alan tanıklardan biri de Ermeni güçlerce esir alınan ve henüz 20 yaşında genç bir kızken en ağır işkencelere maruz kalan 49 yaşındaki Hocalılı Dürdane Ağayeva.

Hocalı'dan kaçmaya çalışırken yaralanan, sonrasında Ermenilere esir düşen Ağayeva (49), hiçbir zaman hafızasından silemediği o günleri AA muhabirine anlattı.

Ağayeva, Ermenilerin 25 Şubat 1992'de akşam saatlerinden itibaren farklı yönlerden tank ve zırhlı araçlarla saldırıya geçtiğini, kasabayı yoğun top ve füze atışına tuttuğunu, dayanamayacaklarını anladıkları için kasabayı terk etmeye karar verdiklerini söyledi.

Soğuk ve karlı hava şartlarında bir grup Hocalılı ile suyu buz gibi Gargar Nehri'ni geçerek Ağdam bölgesine doğru ilerlediklerini dile getiren Ağayeva, nasıl esir düştüğünü şu sözlerle aktardı:

"Yanımda annem, ninem ve kardeşlerim vardı. Ermeni güçler önümüzü keserek üzerimize ateş açtılar. Eli silahsız masum siviller, çocuklar, yaşlılar acımasızca katledildi. Herkes can havliyle bir tarafa kaçmaya çalıştı. Ben bacağımdan, kardeşim Elşad yandan kurşun yarası aldık. Çamur ve karın içerisinde sürünerek gitmeye çalıştık fakat bizi esir aldılar."

Ağayeva, Ermenilerin kendilerini Eskeran kentine götürdüğünü ve orda hücreye kapattığını belirterek, şöyle devam etti:

"Orada gördüğüm dehşetli görüntüyü Allah hiçbir millete göstermesin. Kadınların, çocukların bağırtılarını, yakarışlarını unutamıyorum. Çocukların yemek isteyerek ağlamaları, Ermeni askerlerin onlara silah çekmesi, kaldırarak duvara vurmaları, silahın kabzasıyla darbetmeleri gözümün önünden gitmiyor. İşte Ermeniler böyle bir vahşete imza attı. Ben onlara savaşçı diyemiyorum. Onlar teröristti."

"Gençliğimi orada bıraktım ben"

Kadın ve çocukların bir gün sonra araba yakıtı ile takas edildiğini aktaran Ağayeva, şunları söyledi:

"Ben hücreden çıkmadım çünkü kardeşimi bırakıp gidemezdim. O gün benim 8 günlük işkencem başladı. Sabah hücreye giren yaşlı bir Ermeni beni görünce şaşırdı ve üzerime saldırarak darbetti. Arkasından başkaları da hücreye girerek hakaret etmeye, silahlarının kabzasıyla vücuduma vurmaya başladı. Parmaklarımı kapının arasına koyarak işkence ettiler. Demir parçalarıyla, coplarla dayak 8 gün devam etti. Bir kadının 5 erkek tarafından darbedilmesini anlatmak çok zor. 20 yaşındaki bir kadının 5 saat buz gibi su ile dolu küvette tutulmasını, boğazına demir tel sarılmasını anlatmak çok zor. Gençliğimi orada bıraktım ben."

Ağayeva, Ermenilerin kendisini darbettikten sonra öldüğünü zannederek çöplüğe attıklarını, saatlerce orada kaldığını belirterek, "Savaşta asker askerle savaşır. Benim suçum neydi. Bir kadına bu kadar işkence verilmesinin nedeni neydi. Vücuduma batan cam kırıklarını kendi ellerimle çıkardım. Üzerimde elbisem de yoktu. Bunları anlatmak çok zor. Bağırarak elbise istedim. Buz tutmuş elbisemi getirip üzerime attılar. İliklerime kadar acı hissediyordum. O elbiseyi 2 saatte giyebildim." ifadelerini kullandı.

Eskeran itfaiyecilerinin yetkililerinden Karo isimli bir Ermeni'nin de kendisine ağır işkenceler yaptığını hatırlatan Ağayeva, "Beni sandalyeye iple bağladı sonra sandalye ile birlikte yere savurdu. Tekmelemeye, zincirle vurmaya başladı. Hocalı'daki evimize götürerek orada da darbetti. O anda ölmek istedim." dedi.

Ağayeva, Ağdam'daki Azerbaycanlı komutan Allahverdi Bağırov'un girişimleri sonucu kardeşiyle birlikte 8 gün sonra serbest bırakıldığını anlatarak, "Esaret günlerimi unutmam mümkün değil. Bu esirlik sözünün içerisinde her şey var. Bu ölüm, işkence, eziyet demektir. Bizim onurumuz ayaklar altına alındı. Üzerimizde leke vardı. Fakat 44 günlük savaşta muzaffer ordumuz o lekeyi temizledi. Azerbaycan ordusu bu 44 günlük savaşta bizim intikamımızı aldı. Bu sene biraz daha farklı. Yanan kalbimize su serpildi. Biraz teselli buluyoruz." diye konuştu.

 "Erdoğan, 'sen Azerbaycan'ın kahraman kadınısın' dedi"

Ağayeva, Hocali Katliamı'nın dünyaya duyurulması için çalıştığını, "Ermeni zindanında 8 gün" kitabını yazarak dört dilde bastırdığını belirterek, katliamın faillerinin adalet önüne çıkartılmasını istediklerini kaydetti.

Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyarette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la da görüştüğünü bildiren Ağayeva, Erdoğan'la diyaloğunu şöyle anlattı:

"2019'da TBMM'de Erdoğan'la görüştük. Kitabımı ona hediye ettim. 'Sana çok mu eziyet ettiler?' diye sordu, ben de düşmanın elinde olduğumu söyledim. Elini sırtıma koyarak, 'sen Azerbaycan'ın kahraman kadınısın, bunu unutma' dedi."

Hocalı'da ne oldu?

Karabağ'ın en büyük kenti Hankendi şehrini Aralık 1991'de işgal eden Ermenilerin bir sonraki hedefi, bölgenin tek havaalanına sahip ve stratejik önem taşıyan Hocalı'yı ele geçirmekti.

Ermeni güçlerinin ablukaya aldığı Hocalı, 936 kilometrekarelik alana sahip, 2 bin 605 ailenin, toplam 7 bin kişinin yaşadığı bir kasabaydı.

Hocalı'nın etrafındaki bütün köy ve yolları tek tek ele geçiren Ermeni güçleri, kasabanın diğer illerle kara yolu bağlantısını kesti. Hocalı'nın diğer bölgelerle tek bağlantısı olan helikopter ulaşımı, 28 Ocak 1992'de Şuşa Ağdam seferini yapan helikopterin Ermeniler tarafından vurulmasıyla ortadan kalktı.

Ocak ayının başlarından itibaren elektrik verilmeyen Hocalı'nın savunması sadece hafif silahlara sahip yerel savunma güçleri ve az sayıdaki milli ordu askerinden ibaretti.

25 Şubat 1992'den itibaren Hocalı'ya saldırıya başlayan Ermeniler, bölgedeki Sovyet ordusuna bağlı 366. Zırhlı Alayı'nın bütün araçlarını kullanarak, şehri iki saat boyunca top ve tank ateşine tuttu. Saldırıdan bir gün sonra ise hafızalardan yıllarca silinmeyecek "Hocalı Katliamı" yapıldı.

Resmi verilere göre, Hocalı Katliamı'nda savunmasız durumdaki 106'sı kadın ve 63'ü çocuk, 613 Azerbaycan vatandaşı hayatını kaybetti. Katliamdan 487 kişi ağır yaralı kurtulurken, Ermeni güçleri 1275 kişiyi esir aldı. Bunlardan 150'sinden haber alınamadı.

Katliamda 8 aile tamamen yok edildi, 25 çocuk her iki ebeveynini, 130 çocuk ise ebeveynlerinden birini kaybetti.

SON VİDEO HABER

Zenginlerin açık denizlerde 'korsan avı'

Haber Ara