İdlib'i anlama klavuzu
JSGA Uluslararası Güvenlik ve Terörizm Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serhat Erkmen Fikir Turu için kaleme aldı:

Oluşturma Tarihi: 2020-02-27 14:19:25

Güncelleme Tarihi: 2020-02-27 14:19:25

İdlib'de gelişmeler o kadar hızlı ve sahada o kadar çok değişken var ki, sahada ve uluslararası alanda yaşanan gelişmeleri rasyonel bir gözle izlemek ve anlamlandırmak için bir kontrol listesi (check list) ve bu çerçevede hazırlanan bir kılavuz işe yarayabilir.

Suriye Ordusu'nun (SO) en azından kısa vadede İdlib'in tamamını kontrol etmeyi hedeflediğine inanmıyorum. Bunun için ne yeterli askeri gücü ne de kontrol ettiği alanlardaki nüfusu gönderebileceği bir yer var.

İDLİB'İN KUZEY, BATI ve MERKEZİNİN MUHALİFLERE KALMASI

Bu nedenle, İdlib'in kuzey, batı ve merkezini kapsayan bir alanın muhaliflerde kalması, sadece Şam'ın verebileceği bir taviz değil, bir zorunluluk. En azından yarısı kendisine tamamen düşman ve hiçbir şekilde uzlaşmayacak olan bu nüfusu denetime almaya çalışmak, Şam yönetiminin ülkenin doğusunda kalan ve petrol zengini bölgeye yönelmesini engeller.

REJİMİN TEMEL HEDEFİ

Ayrıca, büyük bir mülteci göçü, Avrupa ülkelerinde son dönemde kazandığı “sempati”yi törpüler. Bu nedenle, SO'nun temel hedefi, sadece kritik alanları tutmak diyebiliriz.

REJİMİN SON İKİ AYDIR ALDIĞI NOKTALAR

SO, son iki ayda M5'in kontrolünü ve Halep merkezin güvenliğini sağlamak açısından en kritik bölgelerin çoğunu ele geçirdi. Bunlar arasında en önemlileri Maarat El Numan, Serakib, Anadan-Kfar Hamra hattı, Zerba, Umr El Kubra.

İDLİB'DE ÖNEMLİ NOKTALAR YALNIZCA BURALAR MI?

Hayır. Askeri, demografik ve ekonomik boyut dikkate alındığında Kafranbel, Ariha, Sermada, Dar et İzze, Cisr Es Sughr, Atarib, Ed Dana ve İdlib merkez gibi kritik önem arz eden yerle hâlâ muhaliflerin kontrolünde. Ayrıca kritik yer şekilleri için Şeyh Bereket, Cebel Zaviye, Kürt Dağı akılda tutulabilir.




BÖLGELER HER EL DEĞİŞTİRDİĞİNDE 'TAMAM' DEMEYİN

Bu bölgelerin her el değiştirmesini, “Tamam, şimdi çatışma bitiyor”, “Esad kesin kazandı”, “Muhalifler Esad'ı yendi” olarak okumamak gerek. Bazı yerlerin kaç kez el değiştirdiğini buraya yazsak, yazı bitmezdi. Bu isimleri not edin, yanlarına küçük işaretler koyun. Çatışmayı izlemenizi kolaylaştıracaktır.

KİM NE KADAR KAYIP VERDİ?

SO, hava üstünlüğünü elinde tuttuğu ve göreli az kayıp vererek ilerlediği sürece operasyonu sürdürebilir. Bu iki durumdan birisi büyük darbe alırsa durur.

Elbette, bu kadar bilgi karmaşasının ortasında kimin ne kadar kayıp verdiğinin çetelesini tutmak zor. Ancak bunu siz yapmasanız da kendisine iş edinmiş olan kişi ve kuruluşlar var. Her ne kadar tamamen güvenmek doğru olmasa da çatışmalarda kayıpların sayı, biçim ve farklı perspektiflerden dağılımı SO'nun kapasitesi hakkında bilgi veriyor.

TSK ve MUHALİFLERİN KARŞISINDA KİMLER VAR?

TSK ve muhaliflerin karşısında sadece Suriye Ordusu yok. Operasyonun kurmay zekâsı tamamen Rusya'ya ait. Bunu Rusların kaybettiği askerlerin rütbesinden anlayabilirsiniz. Rusya Operasyonu'nun sadece beyni değil. Silah ve mühimmat açısından SO'yu destekleyen ana ülke olduğu unutulmamalı. Ve en önemlisi Rus hava kuvvetleri. Kritik bombardımanların çoğunu Rusya yapıyor. Bu hava akınlarının bazıları taktik düzeyde olsa da bununla sınırlı değil. Pekçok yerde SO'nun ilerleyişi Rus hava desteğine bağlı. Hava açıksa, Rus uçakları bir bölgeye odaklanıyorsa ilerleme gerçekleşiyor. Bunun olmadığı durumlarda SO ilerleyemediği gibi ele geçirdiği yerleri de kaybedebiliyor. Yani operasyonel anlamda da anahtar Rusya'nın elinde.

HAVA SAHASI RUSYA'DA, KARA SAHASI İRAN'DA

Hava kuvvetlerinin kullanımıyla Rusya ön plana çıksa da İran'ı küçümseyerek bu operasyon anlaşılmaz. İran'ın hem Devrim Muhafızları hem de Şii coğrafyasının farklı bölgelerinden getirdiği milis güçleri, sahada Şam'ın insan gücü açığını kapatmada önemli bir faktör. Ayrıca, eski “Rejim muhaliflerinden” oluşan milis grupları biçimindeki askeri birimleri de not almak lazım.

PYD/YPG'NİN DURUMU

Son olarak, YPG'nin de sürece dâhil olduğunu not ediniz. Özellikle kuzeybatı Halep civarında doğrudan SO ve İran destekli milislerin yanında çatışmaya katıldıklarına dair güçlü emareler var. Özetle, Şam, insan gücü eksiğini kapatabilmek için geniş bir koalisyon oluşturmuş durumda. Aksi taktirde, bu denli yoğun kayıp verirken, bu operasyonu sürdürebilmesi mümkün olamazdı.

CEBEL ZAVİYE NEDEN KRİTİK?

Yine tam da bu nedenle, elde edebileceğinden fazlasına yönelmesi, çöküşüne neden olabilir. Şam, bunun farkına varmak istemezse Moskova bu gerçeği hatırlatacaktır. Bu nedenle, çatışmanın süresi aslında SO ve müttefiklerinin operasyonu ne kadar sürdürebileceklerine bağlı. Bu da bir süre sonra ateşkesi kaçınılmaz kılacak. O nedenle Cebel Zaviye'yi not ediniz. Suriye Ordusu'nun bu bölgede ne hızla ve kayıpla ilerleyebileceği, ateşkesin yaklaşması hakkında fikir verecektir. Ayrıca, zaman zaman muhaliflerin Serakib hattından yaptığı yıpratıcı darbeler de SO'nun dayanaklılığını azaltacaktır.

HAVA GÜCÜ HAFİFE ALINMAMALI

Elbette, imkân ve kapasite denilince hava gücünü unutamayız. 11 Şubat'tan beri SO helikopterleri istediği gibi kullanamıyor. Sahada görülen alçak irtifa hava savunma sistemleri bir dereceye kadar caydırıcılık sağladı. Hatta Rus uçakları bile TSK'ye yönelik saldırılarına yanıt aldıktan sonra hedeflere alçaktan saldırmaktan vazgeçti. Ancak sadece alçak irtifalı saldırılardan. Bunun dışında son birkaç gündür neredeyse her gün Rus uçakları Türk askeri mevzilerini doğrudan hedef alıyor. Fakat, halen Rusya'nın hava gücünün üstünlüğü açık bir fark yaratıyor. Güney İdlib'deki dağlık bölgelerde bu hava üstünlüğünün etkisi azalacak. Fakat M4 ve M5'in düz arazisinde büyük bir farka neden oluyor. Bu nedenle SO, bazı bölgeleri kaybetse dahi ağır bir hava bombardımanıyla geri alması zor olmuyor.

RUSYA'NIN HAVA ÜSTÜNLÜĞÜ KONUSUNA ÇARE BULUNMALI

Not alınız, Rusya'nın bu hava üstünlüğüne çare bulunamazsa SO ve müttefiklerinin hedeflerine ulaşması kaçınılmaz olur. Bu nedenle, bu dengeyi sağlamak için her türlü çaba sürüyor.

TSK VE MUHALİFLERİN ASKERİ KAPASİTESİ NE DURUMDA?

Açık kaynaklardan derleyebildiğim kadarıyla Soçi Anlaşması çerçevesinde kurulan 12 Gözlem Noktası'nın yanı sıra 30 kadar geçici üs bölgesi ve mevzi bulunuyor. (Sayı birkaç eksik ya da fazla olabilir. İsimlendirme ve özel bazı bölgelerin açık kaynaklara yansımaması nedeniyle mazur görünüz) İhtiyaca göre bunlara yenilerinin eklendiğini veya bazı değişiklikler olduğunu görüyoruz.

Ancak bu üs bölgesi ve mevzilerin konuşlanmasına bakıldığında iki çarpıcı gerçek ortaya çıkıyor. Bunlardan ilki GN'lerden açıkça farklı oldukları. Bu yeni noktalar ateşkes gözlem amacıyla dizayn edilmiş değil. Tersine gerektiğinde SO'nu durdurmak ve püskürtmek üzere tertip edilmiş ve techizatlandırılmış. Yani barışı gözlem misyonu değil, gerektiğinde taarruz edebilecek nitelikteler.

İkincisi ise, konuşlanma hattına bakıldığında aslında gelecekte ortaya çıkabilecek bir güvenli bölgenin sınırlarını oluşturacak şekilde duruyorlar.

TSK bu bölgeye dair hazırlığını da henüz tamamlamadı. Nihayetinde henüz bir ay bile olmayan bir konuşlanmadan bahsediyoruz. Hava üstünlüğünün (hava sahası Rusya'nın denetiminde olduğu için) karşı tarafta olduğu bir denklemde yaklaşık 50 bin kişilik bir kuvvete gerektiğinde taarruz edebilecek bir güç kapasitesine erişmek elbette zaman alıyor. Bunun için Barış Pınarı ve Zeytin Dalı harekâtları öncesindeki hazırlık safhasını hatırlamak yeterli. Üstelik, şu anda Irak'ın kuzeyinde ve Libya'da yürütülen diğer operasyonlar da var. Dolayısıyla, “Şubat sonu” süresi büyük olasılıkla diplomasiye tanınan süre değil, askeri hazırlığın tamamlanması için öngörülen süreydi. Eğer takviye haberlerini takip ediyorsanız; not alınız, büyük konuşlanmaların en aza indiği zaman hazırlıkta sona yaklaşıldığı zamandır. Bu da bize tırmanmanın bir sonraki aşaması için fikir verebilir.

HANGİ MUHALİFLER RADİKAL, HANGİLERİ ILIMLI?

Muhaliflere bakıldığında ise genel bir dağınıklık durumu olduğu açık. Bazı bölgelerden talimat gereği kayıp vermemek için çekilseler de İdlib'deki iç çelişkiler muhaliflerin savaşma kapasitesini ciddi anlamda etkiliyor.

HTŞ ve ortakları ile ılımlı muhaliflerin arasında geçici olarak çatışmama durumu var ancak en küçük bir olayda birbirlerini suçluyorlar. HTŞ'nin kendi iç çelişkileri bile son derece derin. Örgütün kendini feshedeceği söylentileri yaygınlaşınca, HTŞ içinde fırtına koptu. HTŞ lideri Culani birkaç gün içinde iki kez yerel basına röportaj verdi. HTŞ kendisini lağvetse de radikaller İdlib'den gitmeyecek burası açık.

Peki, kim radikal kim ılımlı muhalif? Giyim kuşam, saç sakal, silah ya da sembollere bakarak bu soruya yanıt aramakla vakit kaybetmeyin. Zira çok fazla detay var. Üstelik, genelleştirme de bu süreçte doğru bilginin düşmanı. Bunu detay çalışanlara bırakalım. İşimiz kolaylaşır.


Serakip kentinin güneyindeki Jobas kasabası bugün (27 Şubat 2020) öğle saatlerinde muhalifler tarafından ele geçirildi.

KRİZ, DİPLOMASİYLE ÇÖZÜLEBİLİR Mİ?

Diplomasi tek başına sonuç vermiyor. Sahadaki tüm aktörler, görüşmeleri sürdürme niyetinde. Masanın devrilmesi devletlerarası savaşa kadar gidebilecek bir süreç. Tüm aktörler aslında aynı görüşte: Şu anda buna gerek yok.

Görüşmelerin devamı bizim için önemli bir belirleyici olmalı. Ancak, şu ana kadar Rusya'nın tavrı tüm süreci yönlendiren en önemli faktör. Askeri ağırlığını bir gram bile azaltmadan, diplomatik iğnelemelerle Rusya sabit çizgisini sürdürüyor.

Türkiye'nin kartları ise açık; Soçi Anlaşması'na geri dönülmezse, sonuca masada değil sahada ulaşılır, diyor.

Avrupa'nın diplomasiden anladığı ise sadece sığınmacılar sorunu. Tüm odakları bunun üzerinde. Yoksa sahada kim kime nasıl üstün gelmiş, çok da önem vermiyorlar.

ABD ise Fırat'ın batısındaki gerginliği doğusunda kazanıma çevirme derdinde. Türkiye'ye İdlib'de destek vereceğini ilan ederken, YPG'ye maddi desteğini sürdürme kararını almaktan geri durmadı. Aslında her şey gittikçe 5 Mart tarihine kilitlenmeye başladı. Eğer Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa arasında liderler zirvesi gerçekleşir, daha sonra da Tahran'da Rusya-İran-Türkiye zirvesi yapılırsa o gün sahada tarafların konuşlandığı nokta yeni ateşkes ve güvenli bölge çizgisi olacaktır.

* Burada makalenin bir kısmı değerlendirilmiştir. Ara başlıklar editör tarafından eklenmiştir ve makalenin orijinalinde yer almamaktadır.

(Habere gitmek için fotoğrafa tıklayınız)