İdlib için sadece Türkiye'nin çabası yeterli olur mu?
Akşam gazetesi yazarı Markar Eseyan, bugünkü köşe yazısında Suriye'nin İdlib kentinde yaşanan durumu ve Türkiye'nin bölgedeki çabalarını analiz etti. Eseyan, Türkiye'nin üzerine düşeni yaptığını ifade etti.

Oluşturma Tarihi: 2018-09-13 13:09:17

Güncelleme Tarihi: 2018-09-13 13:09:17

Suriye'nin İdlib kentinde kriz ortamı ve bombardımanlar devam ediyor. Sorunun çözümü ve çatışmasızlık ortamı için çabalayan tek ülke olan Türkiye'nin mücadelesinin yeterli olup olmadığını Markar Eseyan Akşam gazetesinde yer alan yazısında konu edindi.

Eseyan, "3.5 milyon insanın hayatını sadece Türkiye'nin umursuyor olması dehşet verici bir durum" dedi. 

İŞTE MARKAR ESEYAN'IN İDLİB'TE TÜRKİYE'NİN ÇABALARINI ELE ALDIĞI O YAZI

Tek başına Türkiye yeterli olur mu?

Tahran zirvesinde ortaya çıkan görüntü bizim için gurur verici olsa da, dünya için hiç de iyi işaretler vermiyor. 3.5 milyon insanın hayatını sadece Türkiye'nin umursuyor olması dehşet verici bir durum. Eğer Türkiye'nin güçlü ve kararlı duruşu olmasaydı, İdlib çoktan yerle bir edilmiş olacaktı. Tabii bu tehlike hâlâ devam ediyor.

Avrupa'nın endişesi sınırlarına yığılacak yüz binlerin yaratacağı yükten başka bir şey değil. Bunu önlemek için, sınırlar arasında serbest hareket etme yetkisine sahip bir ordu kuruyorlar. Daha doğrusu zaten kurulmuş olan bir gücü sayıca ve yetki olarak artırıyorlar. İlk gelen haberlere göre bu orduya 35 milyar avroluk bir kaynak ayrılması öngörülüyor. Bu çabayı sadece Suriye'den gelecek mültecileri sınırlarında durdurmak, içeriye sokmamak için kullanacaklar.

Peki nerede kaldı Avrupa değerleri? İlgili ilgisiz her fırsatta demokrasiden dem vuranlar, Türkiye'yi diktatörlük olarak ilan etmekte beis görmeyenler, insani hassasiyette Türkiye'nin yanına bile yaklaşamıyorlar. Üstelik bu ülkeler iki büyük dünya savaşında hâlâ taze olan acı bir hafızaya sahipler. İkinci Dünya Savaşı'nda büyük mülteci hareketleri olmuş, yüz binlerce insan oradan oraya savrulmuştu. Çok daha fazlası da hayatını korkunç biçimde yitirmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Tahran zirvesinde, hem de WSJ'ye yazmış olduğu makalede dünyayı silkelemeye, uyandırmaya çalışıyordu. İyi de, sadece Türkiye'nin hassasiyetiyle çözülecek meseleler mi bunlar?

“İdlib, köprüden önceki son çıkıştır. Eğer Avrupa ve ABD şimdi harekete geçmede başarısız olursa sadece masum Suriyeliler değil, tüm dünya bedel ödemeye katlanacaktır. Türkiye yanı başındaki katliamı durdurabilmek için tüm gücüyle elinden geleni yapmıştır. Başarılı olduğumuzdan emin olmak için dünyanın kalanı da dar kişisel çıkarları bir kenara koymalı ve bunları siyasi çözüme yöneltmelidir.”

Kim bilir, belki İdlib konusunda Türkiye'nin çabaları tüm dünya için umut olabilecek bir başlangıca vesile olur. Türkiye yok sayılacak bir ülke değil. Bölgede Türkiye'siz bir oyun kurmak da mümkün değil. Zaten bu yüzden 15 Temmuz işgal girişimi ve ekonomik saldırılar gerçekleşmiyor mu? İtiraz etmeyen, seyreden bir Türkiye yaratmak için…

Bu yıkıcı zihniyet terk edilmedikçe, kimse böyle bir dünyada güven ve huzur içinde yaşayamaz. Bu kadar küçülen bir dünyada bu kadar büyük dengesizlikler Avrupa'nın denediği türden önlemlerle uzakta tutulamaz.

Umarım ders çıkarmak için Suriye içsavaşı yeterli olur ve küresel bir boğazlaşmaya yuvarlanmayız.