Rusya İmparatoriçesi'nin Hikayesi
Anna Ivanovva, 7 Şubat 1693 tarihinde Moskova'da dünyaya geldi. Doğumu sırasında babası Çar V. Ivan, fiziksel ve zihinsel sorunları yüzünden yönetim konusunda bir kuklaya dönmüştü. Gerçek güç, tahtı paylaştığı üvey kardeşi l. Petro (Büyük Petro) tarafından ele geçirilmişti. V. Ivan, zihinsel iniş yaşamının son evrelerindeydi. Karısı Praskovia Saltykova, kocasının ölümünden sonra bile saygı görmeye devam etti. İyi eğitimli bir kadın olmasa da, Çarın otoritesine saygı duymuş ve reformlarının izinden gitmişti. I. Petro'nun katıldığı ve annesinin soğuk tutumuyla büyümüştü. Çocukluk dönemi, kişiliğinin acımasız yönlerini alevlendirdi. Karakteri yüzünden “Korkunç Ivanna” lakabını kazandı. Ekim 1709'da l. Petro, Courland bölgesindeki gücünü korumak için genç dükün Rus kraliyet ailesinden biriyle evlenmesini talep etti. Courland Dükü Frederick William ile Anna'nın evliliği bu şekilde kesinleşti. Genç Anna, kendi yuvasını kuracağı günü iğle çekiyordu ya da öyle gözükmesini sağlamıştı. Evlilik haberini duyar duymaz müstakbel kocası için bir mektup kaleme aldı. Gönderdiği mektupta birlikteliklerinin şimdiden mutlu geçeceğini varsayıyordu. 1710'da konumlarına yaraşır gösterişli bir törenle karı koca oldular. Evliliklerinden iki gün sonra, amcası korkunç bir gösteriye önayak olmuştu. Genç çifti temsilen ziyafete iki cüce getirildi. Cücelere minyatür bir masa verilmişti. Burada abartılı davranışlar sergiliyorlardı. Gösterinin, Anna'nın acımasız bir parodisi olduğu açıktı. Anna, pek çok kişiye göre sadece zalim değil, kaba ve çirkin bir kızdı.
Anna Genç Yaşta Dul Kaldı
Kraliyet ziyafetindeki en büyük hata elbette bu değil, l. Petro ve genç damadın içki yarışmasına hevesli olmasıydı. Damat o kadar çok içki içti ki Courland'a dönüş yolundayken hastalandı. İddiaya göre bünyesine fazla gelen içki Anna'yı genç yaşta dul bırakmıştı. Kocası olmadan, bilmediği bu yerde yabancılık çekiyordu. Kaybettiği aşkına ve en çok da kendi yalnızlığına acımaktaydı. Anna, yıllarca ailesine başka bir eş bulmaları için mektuplar gönderdi ama bu isteğini görmezden geldiler. Reddedilmesi zamanla duygularının birbirine karışmasına neden oldu. Aşka olan inancını yitirdikçe, bir düşes olarak görevleriyle ilgilendi. 1725'te amcası ölmüş, yönetime önce karısı ve sonra torunu II. Petro gelmişti.
“Karanlık Çağ”
- Petro 11 yaşındaydı ve yeterli olgunluğa erişmemişti. Reşit olduğu güne kadar yönetim başkalarının elinde olacaktı. Ancak tahta geçmesinden 2,5 yıl sonra ölğnce işler değişti. Anna ve kız kardeşlerine tahtın yolu açılmıştı. 1730'da Meclis, eldeki seçenekleri tartmaya başladı. Sonunda dul bir kadının rahatlıkla yönetilebileceğine karar verdiler. Oysa manipüle edilecek kişi için yanlış kartı seçmişlerdi. Çağrı'ya kulak veren Anna'nın hükümdar görünümlü bir figüran olması imkansızdı. Gerçek hislerini saklayarak Danışma Meclisi'nin önüne getirdiği belgeleri imzaladı. Anna yönetime geldikten sonra konseyin tüm yetkilerini elinden aldı ve onları sürgüne gönderdi. İlan ettiği otokrosi ile İmparatorluğun tek hükümdarı olmayı başardı. Bundan sonra attığı her adım “Karanlık Çağ” olarak adlandırıldı. Hükümdarlığı süresince yönetim konusunda acımasızdı. İlerleyen yaşına rağmen tavırlarında herhangi bir yumuşama yoktu.
Aksine, kendine yeni bir düşman edinmişti. Prenses Mikhail Alekseevich Golitsyn, bir zamanlar Rus Yüksek Danışma Meclisi'ni etkisi altına alan soylu ailelerden birine mensuptu. Ondan nefret etmek için geçerli bir sebebi olduğunu düşünmüştü. Fakat düşmanlığın esas nedeni karısına duyduğu aşktı. Hayatı boyunca sevgiden mahrum bırakılması kıskançlığını tetiklemişti. Katolik bir kadınla evlenmesinin bir hakaret olduğunu belirterek, Mikhail'i cezalandırdı. Adam hem karısını kaybetmiş hem de unvanları ile arazilerinden olmuştu. İmparatoriçe'nin onu saray soytarısı ilan etmesi uzun sürmedi. Fiziksel varlığı ve ismi dışında herhangi bir hakkı yoktu. Ona, İmparatoriçe'nin yanındaki bir sepetin içinde oturmak ve boşalan bardağını doldurmak gibi görevler düşüyordu. Bazen intikamından yeteri kadar tatmin olmayan Anna, Mikhail için yeni bir gelin arayışına girdi. Hizmetçilerin arasında en çirkin olanını buldu. Tarihçi Henri Troyat'a göre kadının çirkinliği rahipleri bile korkutuyordu.
Yastık ve şilte'ye kadar herşey buzdan
Avdotya ve Mikhail, 6 Şubat 1740'daki düğün töreninde konukların önüne palyaço kıyafetleriyle çıkmak zorunda kaldı. Daha sonra elçilerle birlikte yeni saraylarına yürüdüler. Bu saray tamamen buzdan yapılmıştı. Neva Nehri'nden çıkarılan buz bloklardan inşa edildiği söyleniyordu. İçeride bir merdiven, korkuluk ve antre vardı. Sütunlar buzdan heykellerle süslenmişti. Yatak odasındaki yastık ve şilte dahil her şey buzdandı. Çift, içeri girer girmez çıkışları engellendi. Anna Ivanovva, yeni evlilerin geceyi tamamlamasını istiyordu. Bu yüzden onları saraya hapsederken çıplak kalmalarını sağlamıştı. Petersburg'a gece çökerken, soğuk havanın etkisi ara sıra Mikhail'in bilincini kaybetmesine neden oluyordu. Avdotya, kocasını ölüme teslim etmeyecekti. Kapıdaki gardiyanlardan palto alabilmek için inci kolyesini teklif etti. Kolye, hayatında sahip olduğu tek değerli varlıktı. Asil davranışı sayesinde ikisi de geceyi atlatabildi. Talihsiz Avdotya, trajik deneyiminden birkaç gün sonra muhtemelen pnömoni sebebiyle öldü. Anna Ivannovna'yaya gelince, böbrek hastalığı Ekim 1740'da ölümüne yol açtı. İnşa ettirdiği “Buz Sarayı” çoktan erimesine rağmen aşka olan nefretin ve kıskançlığın bir sembolü haline geldi.