Han, Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) ve Lahor Barış Araştırmaları Merkezi (LCPR) iş birliğinde başkentteki bir otelde düzenlenen "Keşmir Krizi: Barışa Yönelik Tehditler ve Uluslararası Toplumun Rolü" başlıklı kongrede yaptığı konuşmada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) bölgeye müdahalede bulunma çağrısı yaptı.
İnsan hakları ihlallerinin araştırılabilmesi ve insani bir koridorun oluşturulabilmesi için işgal altındaki bölgede Hindistan'a baskıda bulunulmasını isteyen Han, bölgede nükleer düzeyde bir savaş çıkabileceğini ve tüm dünya üzerinde çok büyük sonuçları olabileceğini söyledi.
Han, 13 bin Keşmirli gencin Kuzey Hindistan'daki çok kötü şartlara sahip cezaevlerine götürüldüğünü aktararak, "Birden ortadan kayboldular ve onlara ne olduğunu bilmiyoruz. İnsanlar keyfi bir şekilde sokaktan toplanıyor. Bir soykırım gerçekleştiriliyor. Aslında bu soykırımın farklı aşamalarından geçiyoruz. Bugün Keşmirli her bir genç erkek terörist addediliyor ve her bir genç kız istila güçlerine sunulan bir ikram olarak görülüyor. Keşmirli kadınların vücutları üstünde en pis emellerini gerçekleştiriliyorlar. Kadınlara istila güçleri tarafından toplu şekilde tecavüz ediliyor." diye konuştu.
Keşmir halkının evlerine hapsedildiğini belirten Han, uluslararası medya ve insan hakları örgütlerinin Keşmir'de yaşananları bağımsız şekilde dile getirmesi gerektiğini vurguladı.
Han, Anadolu Ajansı, TRT ve diğer Türk medya organlarıyla seslerini Türkiye'ye ve dünyaya duyurduklarını ifade etti. Han, Hindistan'ın sahte haritalar hazırladığını, bu sahte haritalarla uluslararası toplumun ve uluslararası hukukun yanıltıldığını söyledi.
Keşmir'in dünyanın üzerindeki cennet olarak adlandırıldığını söyleyen Han, şunları kaydetti:
"Keşmir işgal altında bir bölge ve dünyanın cehennemine dönüşmüş durumda maalesef. Dağlarımız, vadilerimiz, nehirlerimiz, ormanlarımız vardı. Bunların hepsi artık zincirler altında. İnsanlar evlerine hapsedildi. Yurtlarına hapsedildiler, hiçbir yere gidemiyorlar. Yardım isteyemiyorlar. Kendilerini ifade dahi edemiyorlar. Keşmir'de büyük bir taarruz var. Hindistan buradan çıkacak sesleri, Keşmirlilerin sesini örtbas ediyor."
Hindistan yönetiminin, Cenevre sözleşmesi ve BMGK kararlarını da hiçe saydığını vurgulayan Han, Hindistan yönetiminin Keşmirlilerin özel haklarını elinden aldığını aktardı. Han, şöyle devam etti:
"Yaşama hakkı, eğitim hakkı, mal edinme hakkı bunların hepsi Keşmirlilerden alındı. Batı Şeria ve Gazze'de nasıl böyle bir plan uygulanıyorsa aynısını Keşmir'de de gerçekleştiriyorlar. Keşmirli Müslümanlar şu an toplam nüfusun yüzde 70'ini oluşturmakta. Bu nüfusu azınlığa dönüştürmek için bir plan hayata geçiriliyor. Bu bir kolonizasyon çabası, bütün dünya Hindistan'ın faşist rejiminin bu planını hayata geçirmesine gözünü kapattı."
Türkiye'ye verdiği destek için teşekkür eden Han, "Bizler Türkiye'ye yüzümüzü döndük. Türkiye Rönesans'ın sembolü, Müslümanlığın Rönesansı'nın sembolü ve öncüsü. Cammu Keşmir'de durumu normalleştirebilmek için uluslararası platformlarda bir geçiş sürecini başlatabilmek için Türkiye bence güçlü bir katalizör olabilir." diye konuştu.