1. "Makul Düşünce" İngilizlerin meziyeti
İngilizler kendilerini "makul düşüncenin babası" olarak tanımlar. Bu konuda İtalyan ve Fransızların devrim döneminde "duygusal" yanlarının mantıklı düşünmelerini engellediği görüşünü savunur.
2. Deney yapmaya gerek yok!
İngilizlerin yaşam prensibi “yeniliğe kapalı olmak”. Hem işyerinde hem de siyasette temel düstur "mevcut düzeni değiştirme!”dir. "Çok gerekmedikçe hiçbir değişikliğe gitme" ve "mevcut düzen en iyisiymiş gibi davran" prensibi hâkimdir. Bu düşünceden hareketle hem monarşi hem de işlevsiz sağlık sistemi olduğu gibi bırakıldı, Londra metrosu elden geçirilmiyor, Heathrow Havaalanı -eskisinden daha kötü olabilir düşüncesiyle- genişletilmiyor.
3. İskoçya'dan ayrılma tehdidi
Alex Salmond zeki bir politikacı olarak bilinir. İskoç Ulusal Partisinin lideri, Britanya'dan ayrılacağı tehdidinde bulunduğunda bu ciddiye alınır. Salmond, ilk referandumu kaybetmiş olsa da, AB'den çıkılması durumunda en az iki sene içinde Britanya Krallığı'ndan ayrılmak için yeni bir referanduma gidecekleri tehdidi hiç de yabana atılmaz. Zira böyle bir durumda büyük krallık Slovakya'nın yüzölçümü kadar küçük bir ülkeye dönüşecek ayrıca Kuzey İrlanda ve Galler'in de benzer bir yol izleyebileceği tehlikesi baş gösterebilir.
4. Ekonomi her şey demek!
AB'den ayrılmama kampanyası İngiliz vatandaşlarına böyle bir durumda nelerin olabileceğini tüm yanlarıyla anlatmaya yönelik: Maliye Bakanı George Osborne, böyle bir durumda her vatandaşın cebine yılda yaklaşık 4000 Sterlin daha az gireceği öngörüsünde bulunuyor. Ayrıca ülkenin gerileme eğlimine gireceği ve uzun süre toparlanamayacağını söylüyor. Ancak en can alıcı nokta; ev fiyatlarının yüzde 18 düşeceği uyarısı. Bu İngilizler için tam bir felaket anlamına geliyor. Zira vatandaşlar evlerini geleceğe yatırım ve yaşlılık garantisi olarak görüyor.
5. Piyasa sallantıda
Bazı büyük bankaların patronları AB'den olası bir çıkış durumunda Londra'da kalamayabilecekleri sinyalini verdi. Zira Frankfurt ve Paris de onlar için bir seçenek. “AB'den çıkılmalı mı?” yönündeki ilk kamuoyu araştırmaları açıklandığında Sterlin'de kısa süreli düşüş yaşanmıştı. Şimdilerde yatırımcıların Sterlin'in düşüş ihtimaline karşı nasıl bir yol izleyebilecekleri üzerine kafa yoruluyor. Sadece İngiliz Merkez Bankası Başkanı değil diğer bankalar da paranın merkezi konumundaki Londra'da işlerin bozulmasını istemiyor. Zira mali kriz aşıldı, işler eskiye döndü.
6. Korku ve endişe
Dış politik argümanlar pek fazla rağbet görmese de Başbakan David Cameron yine de AB'den ayrılmanın ulusal güvenliğe darbe vuracağı uyarısında bulunuyor. ABD'den sonra gizli istihbarat yetkilileri de olası bir ayrılığın -dostlar arasındaki dayanışma ve bilgi alışverişi ortadan kalkarsa- Avrupa kıtasında mevcut terör tehlikesi göz önünde bulundurulduğunda ülkeyi daha tehlikeli hale getirebileceği uyarısında bulundu. Zira siyasi izolasyon gece tek başına korku filmi izlerken sürekli olarak kapının kilitli olup olmadığı endişesini taşımak gibi bir şey.
7. Boris out!
Boris Johnson yıllarca İngilizlerin en sevdiği politikacıydı. AB'den çıkış savunucularının lideri olduktan sonra da karşı kampanyacılar tedirgin oldu. Ancak Obama'nın Kenya kökeniyle ilgili yorumu ya da AB'yi Hitler gibi bir istilacıya benzetmesi kendi kalesine gol oldu.
8. Tanrı Polonyalı ustaları korusun!
Dönemin Başbakanı Tony Blair Polonya'ya AB kapılarını açtığından beri yüz binlerce Polonyalı usta ülkeye akın etti. Bu işgücü akını otel, restoran ve yaşlı bakım evlerinde de personel açığını kapattı. Ama iyi iş gören, güvenilir ve hesaplı inşaat ustalarının yeri apayrı. İngilizlerin mütemadiyen ev alıp sattıkları, mutfaklarını yeniledikleri, balkonlarını kapatıp açtıkları, kilerlerini elden geçirdikleri düşünülürse Polonyalı muslukçuların, marangoz ve duvarcıların ne kadar iş yaptığı ortaya çıkıyor. Şayet İngilizler AB'den çıkarsa onların da ülkeden ayrılması gerekecek ve bu inşaat sektörünün çökmesine neden olur. Polonyalı ustaların olmadığı bir hayat olmaz olsun!
9. Sandıkta tek başına
Yapılan anketler pek bir şey ifade etmiyor. Zira son iki seçimde anketlerde İşçi Partisi önde çıktıysa da sandıkta galip gelen muhafazakârlar oldu. Ya İngilizler anketörlere yalan söylüyor ya da başka bir fenomen "sandık başındaki yalnızlık duygusu" ağır basıyor. Sandığın önünde oy pusulası ve kalemiyle baş başa kalan seçmen evet mi hayır mı ikilemini yaşayabilir. AB'den ayrılığın aslında saçma bir fikir olduğu görüşüne kapılabilir.
10. En iyisini müşterek bahisçiler bilir
Ülkenin nabzını en iyi tutanlar müşterek bahisçiler. Zira anketlere güvenen sivri zekâlılara karşın bahisçiler paralarını buradan kazanıyor, başka seçenekleri yok. Hatta piyasaların İngilizlerin AB'den olası ayrılığı konusunda resmi anketlerden ziyade bahisçilere güvendiği söyleniyor. İngilizlerin normalde rağbet ettiği futbol, at yarışları, kraliyetin yeni bebekleri ve papa seçimleriyle ilgili çoğu müşterek bahis AB'de kalınacağına işaret ediyor. AB'den ayrılık ise yüzde 20 seviyelerinde. Neticenin ne olacağı belirsiz ancak herhangi bir tereddüt varsa her zaman haklı çıkan bahisçilere kulak vermekte fayda var.