İngilizler, 12 Aralık'ta son dört yıldaki üçüncü genel seçim için sandıklara gidecek. BBC için bir podcast hazırlayan Greg Jenner, tarihçi Dr. Hannah Nicholson ve komedyen Catherine Bohart, 18 ve 19. yüzyıldaki İngiltere seçimlerini inceledi ve dokuz ilginç bilgi derledi.
BBC Türkçe'nin aktarımıyla işte bu bilgiler:
1- İLK BAŞBAKAN KRAL İNGİLİZCE KONUŞAMADIĞI İÇİN GÖREVE BAŞLADI
1714'te Kral George, Kraliçe Anne'ın en yakın Protestan akrabası olduğu için Kral ilan edildi. Fakat Alman olan Kral George, İngilizce konuşamıyordu. Liberal siyasetçi Robert Walpole, bunu kendisi için fırsata çevirdi ve 1721'de Hazine'nin Bir Numaralı Lordu, Maliye Bakanı ve Avam Kamarası Başkanı olarak atanmayı başardı. Bu üç görevin birleşimi, kendisini pratikte bir başbakan yapıyordu. Ama başbakan unvanı henüz icat edilmemişti.
Kral George
2- BAŞBAKAN UNVANI BİR HAKARET OLARAK ORTAYA ÇIKTI
İlk dönemde "başbakan" kelimesi hakaret ve alay için kullanıldı. Bu göreve gelen kişinin kraliyet ailesi çevresinde, uygun görülmeyen yollarla yükseldiğini ima ediyordu "başbakan." Bu açıdan kullanımı, günümüzdeki "yalaka" kelimesine daha yakındı. Fakat yıllar içinde resmi bir unvana dönüştü ve dünyaya yayıldı.
İngiltere'nin ilk başbakanı olarak kabul edilen Robert Walpole
3- KONUŞMALARI BEĞENİLMEYEN POLİTİKACILARA KEDİ ÖLÜSÜ FIRLATILIYORDU
18 ve 19. yüzyıllarda İngiltere'de siyasi miting yapmak zordu. Mikrofon icat edilmemişti ve siyasetçiler seslerini duyurmak için kalabalığın gürültüsünden, rüzgardan, yağmurdan etkilenebiliyordu. Aynı zaman bu da yetmezmiş gibi, siyasetçilerin hem sözlerini kesen yüksek enerjili muhaliflerle başa çıkması, hem de üstlerine fırlatılan kedi ölüsü, köpek ölüsü, dışkı ve taş gibi şeylerden sakınması gerekiyordu. Liverpool'da bütün bunları göğüsleyerek 206 konuşma yapmayı başaran Henry Brougham adlı bir siyasetçinin seçilememesi, bu zorluklara katlanmanın her zaman bir mükafatının olmadığını gösteriyor.
Mikrofon icat edilmeden önce seçim konuşması yapmak kolay değildi
4- BAZI SEÇİM BÖLGELERİNDE SADECE EV SAHİPLERİ OY KULLANABİLİYORDU
1832'deki Büyük Reform Yasası öncesinde her seçim bölgesi nasıl oy kullanılacağı konusunda kendi düzenlemesini yapıyordu. Bazı bölgelerde en az 40 şiling (günümüz parasıyla 114 sterlin, 853 TL) değerinde arsa sahibi olmak, ev sahibi olmak, köle olmamak, lonca üyesi olmak gibi şartlar vardı. Bazılarında ise içinde kazan kaynatılabilecek türden ocağı olan bir evde yaşama zorunluluğu bulunuyordu. Bu kurallar nedeniyle 1801 yılında seçimlerde yarım milyon insanın oy kullanma hakkının olduğu, bunun da yetişkin nüfusun yüzde 16'sına denk geldiği tahmin ediliyor.
Siyasetçi Horatio Bottomley, 1910'da atların üzerine "Oyunuzu sahibime verin" yazdırarak kampanya yürütmüştü
5- SADECE BAZI KADINLARIN OY KULLANMASINA İZİN VERİLMİYORDU
Kadınların genellikle oy hakkı bulunmuyordu. Fakat oy kullanma hakkının ev sahipliğine bağlandığı seçim bölgelerinde zengin bekar kadınlar ve üzerlerine ev kalan dullar oy kullanabiliyordu. Bu kadınlar nadiren oy kullanmaya gidiyor, onun yerine oylarını kullanmaları için bir erkeği görevlendiriyorlardı. Fakat bu kurallar bazı kadınların erkek kılığında oy kullanmaya çalışmasının önüne geçemedi. Örneğin 1829'da Newark'ta gerçekleşen ara seçimlerde erkek kabanı ve şapkasına bürünmüş bir kadın Mr. Waterman adına oy kullanmak istedi. Ama kadının hilesi anlaşıldı, oy geçersiz sayıldı.
Lady Astor adıyla da bilinen Vikontes Nancy Witcher Lanhorne Astor 1919'da İngiltere'de Avam Kamarası'na giren ilk kadın vekil oldu. Kendisinden bir yıl önce Avam Kamarası'na seçilen ilk kadın olan Constance Markievicz, Sinn Fein'in parti politikası uyarınca yemin edip göreve başlamamıştı.
6- SADECE KOYUNLARIN YAŞADIĞI SEÇİM BÖLGESİ
Wiltshire'da bulunan Old Sarum, klasik bir "çürümüş seçim bölgesi" örneğiydi. Bu, içinde kimsenin veya çok az sayıda insanın yaşadığı fakat vekil seçme hakkı bulunan bölgelere verilen bir isimdi. Terk edilmiş bu orta çağ köyünde kağıt üzerinde 11 seçmen vardı fakat hiçbiri orada yaşamıyordu. Seçim bölgesinde gerçekten yaşayanlar sadece koyunlardı. Fakat buna rağmen Old Sarum 1708'den 1832'ye kadar Avam Kamarası'na iki vekil gönderdi. Bu durum hayalet köyün siyasi değerini epey artırıyordu. Tarımsal değeri 700 sterlin olan bu köy, Parlamento'ya seçilme imkanı nedeniyle 60 bin sterline satıldı. Bu para günümüzde on milyonlarca sterline (yüz milyonlarda TL) denk.
Old Sarum'dan geriye kalan
7- ELİ SOPALILAR SANDIK BAŞINDA SEÇMENLERİ KORKUTUYORDU
1872'ye kadar İngiltere'de sandıklarda oylar açık kullanılıyordu. Bu yüzden oy verdiğiniz partiyi gizlemeye imkan yoktu. Bu durum ciddi gözdağı taktiklerine yol açtı. Adaylar limanlardan ve dövüş kulüplerinden toplanan irikıyım eli sopalı adamlarla sandık başlarında bekleyerek rakip adaylara oy kullanmayı düşünen seçmenlere gözdağı veriyordu. Bazen de ev sahipleri kiracılarına oy vermesi gereken adayı söylüyor, aksi takdirde evden çıkarmakla tehdit ediyordu.
Köy 1030 yılı civarında bugünkünden daha hareketliydi
8- SEÇİM ŞARKILARI ÖFKE DOLUYDU
Çoğu kişi oy kullanma hakkından mahrum olsa da seçim dönemi konuşmalar, kampanyalar ve popüler seçim şarkılarıyla herkeste heyecan yaratıyordu. Genellikle popüler şarkılar seçim şarkılarına uyarlanıyordu. Bir monarşi karşıtı örnek vermek gerekirse, İngiltere'nin ulusal marşı olan Tanrı Kraliçe'yi Korusun'un sözleri "Bob kralın kellesini kessin" olarak değiştirilmişti.
9- BAŞBAKANLIK OFİSİ HER ZAMAN DOWNİNG SOKAĞI NO. 10 DEĞİLDİ
İngiltere'nin en ünlü adresi her zaman Downing Sokağı No. 10 olarak bilinmiyordu. Mülk Kral tarafından Başbakan Robert Walpole'a sunulduğunda Downing Sokağı No. 5'ti. Fakat o tarihten bu yana sokak numaraları düzenlemesi değişti. Walpole'un o dönemki resmi unvanı olan ve bugün de İngiltere başbakanlarının taşıdığı sıfatlardan biri olan Hazine'nin Bir Numaralı Lordu, hâlâ Başbakanlık ofisinin kapısındaki posta deliğinde yazıyor.