İran halkı 16 Ocak 2016'da yürürlüğe giren nükleer anlaşmanın toplumsal bir rahatlama meydana getirdiğini ancak geçen yıl ABD'nin tek taraflı şekilde çekilmesi nedeniyle bu anlaşmanın geleceğinden umutlu olmadığını belirtiyor.
Avusturya'nın başkenti Viyana'da P5+1 (ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya) ile İran arasında 14 Temmuz 2015'te imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesi ve İran'a yönelik ambargoların kalkmasının 3'üncü yılında Tahran sokakları, Washington'ın yaptırımları genişletme arayışları nedeniyle endişeli bir bekleyiş içinde.
AA ekibi, nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ve İran'a yönelik ambargoların kaldırılmasının 3'üncü yılında İran sokaklarının nabzını tuttu.
"İran nükleer anlaşmada kalmalıdır"
Tahran'ın en büyük alışveriş merkezi olan tarihi Büyük Çarşı'da esnaflık yapan Cevat Salihi, "İran nükleer anlaşmada kalmalıdır. Çünkü anlaşmadan sonra halkın durumu daha iyi oldu. Mantık, siyaset ve kanun böyle diyor. Biz nükleer anlaşmadan çekilemeyiz. Avrupa Birliğinin (AB) verdiği sözler var. Yöneticilerimiz sonuç almak için daha fazla çaba göstermelidir." dedi.
Tahranlı Rahim Beluç da İran'da petrol, su kaynakları, doğal gaz ve gerekli olan her türlü imkanın bulunduğunu ancak ülkedeki ekonomistlerin iyi çalışmadığını belirterek, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanlığı, Devrim Rehberliği ve diğer kurumlarımız ne iş yapar? Neden diğer devletler gibi sağlam altyapılar kuramıyorlar. Bizimkiler önce yiyor sonra iş yapıyor. Halkımız mutsuz, işsiz ve çaresiz bir halde. Birçok yerde insanlarımızın çöplerden ekmek topladığını görüyoruz. Bu hale neden düşüyoruz? Bunun ne ABD ile ilgisi var ne de AB ile."
Nükleer anlaşmanın iyi sonuçlar doğurduğunu ifade eden Beluç, "Nükleer anlaşma yapıldığında çok iyi oldu. Ancak anlaşmada meydana gelen sorunlar nedeniyle İran'ın tüm eyaletleri ve şehirlerinde halkın geçim durumu çok kötüleşti." diye konuştu.
"Şu an için hakikatte bir nükleer anlaşma mevcut değil"
Büyük Çarşı'da elektronik işi yapan İsmail Puribrahimi ise anlaşmanın taraflarından Almanya, Fransa, İngiltere ve Rusya'nın elinde hiçbir şey olmadığını ve tüm imkanların ABD'nin elinde olduğunu savunarak, şunları söyledi:
"ABD çekiliyorum dediğinde geriye bir şey kalmaz. Böyle olunca hiçbir şirket İran'a gelemiyor çünkü yaptırıma maruz kalıyor. Şu an için hakikatte bir nükleer anlaşma mevcut değil ancak yine de İran'ın çıkması mümkün değildir. Eğer İran da çekilirse mesele BMGK'ya gider."
"Liderlerin çocukları Batı ülkelerinde okuyor, 'Kahrolsun ABD' sloganı sadece İran halkı için mi geçerli?"
Puribrahimi ayrıca dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın serbest bıraktığı paranın İran halkına hiçbir faydası olmadığını ve ülkeye girmediğini belirterek, şöyle konuştu:
"Obama'nın serbest bıraktığı para başkalarının cebine gitti. Anlaşma devam etse de etmese de İran halkı her zamankinden daha çaresiz ve insanımız daha fakir. Obama 150 milyar doları serbest bıraktı. Peki o para nerede? Halka ne faydası oldu? Hepimiz görüyoruz işte sonucu."
İran'da yöneticilerin "Kahrolsun ABD" sloganları attığını ancak çocuklarını Batı ülkelerine gönderdiğini söyleyen Puribrahimi, "Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin oğlu İngiltere'de, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Masume İbtikar'ın çocuğu Amerika'da, Humeyni'nin torunu Batı ülkelerinde okuyor. 'Kahrolsun ABD' sadece İran halkı için mi geçerli?" dedi.
"Nükleer anlaşma özü itibariyle iyiydi ancak bizim için iyi sonuçlar doğurmadı"
Murtaza Serefrazi adlı film yönetmeni ise "Nükleer anlaşma özü itibariyle iyiydi ancak bizim için iyi sonuçlar doğurmadı. Eğer güçlü olsaydık ve başarılı olabilseydik bizim için de iyi olurdu. Madem gücümüz yok neden böyle bir işe kalkıştık?” diye konuştu.
Tahran Büyük Çarşı'da tekstil mağazası işleten Cemal Raşidi de nükleer anlaşmanın halkın üzerinde bir etkisi olmadığını ve ülkedeki yoksulluğun arttığını dile getirerek, bu tür adımların gerçeklerden bir kaçış olduğunu söyledi.
"İran da anlaşmadan çekilsin ki halk durumunun ne olduğunu bilsin en azından"
Anlaşmanın sadece devlet kademesindeki yöneticilerle ilgili olduğunu savunan Reşidi, "Bence anlaşma ile halkın durumunda bir farklılık olmadı. ABD'nin anlaşmaya bağlı kalması ya da çekilmesinin bizim üzerimizde bir etkisi olmadı. Halkın vaziyeti zaten kötüydü, şimdi daha kötü." ifadelerini kullandı.
İran'ın anlaşmadan çekilmesinin daha iyi olacağını ileri süren Reşidi, şöyle devam etti:
"Halk, fakirlik nedeniyle feryat ediyor. Bir gün doları yukarı çıkarıyorlar İran nükleer anlaşmadan çıkıyor söylentisi yayılıyor, sonraki gün doları indiriyorlar yok anlaşmada kalıyor diyorlar. Bu sadece halka darbe vuruyor. İran da kenara çekilsin ki halk durumunun ne olduğunu bilsin en azından."
ABD'nin anlaşmadan çekilmesi ve uygulamaya konan yeni yaptırımlar
ABD Başkanı Donald Trump'ın 8 Mayıs 2018'de nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesi ve 7 Ağustos ile 5 Kasım'da yaptırımları 2 aşamalı olarak yeniden devreye sokmasıyla kırılgan İran ekonomisinde büyük krizler yaşandı, döviz kuru tarihi artış kaydetti ve yükselen enflasyon halkın alım gücünü iyice zayıflattı.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 4 Aralık 2018'de nükleer anlaşma ile ilgili yaptığı bir açıklamasında, "ABD ile nükleer müzakere doğruydu. İran'ın tüm makamları bunun doğruluğunu teyit etti. Nükleer anlaşmayla ülke 2 sene nefes aldı ve ülkeye milyarlarca dolar sermaye girişi oldu." diyerek bu anlaşmanın ülke ekonomisi üzerindeki olumlu etkisine işaret etti.
Ruhani, 26 Aralık 2018'deki Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada ABD yaptırımları devam ettiği sürece halkın sorunlarını tam olarak gideremeyeceklerini belirtirken, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri de ABD yaptırımları nedeniyle İran ekonomisinde sarsılmalar meydana geldiğini söyledi.
ABD'nin çekilmesinden sonra AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini başkanlığında 25 Eylül 2018'de Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu kapsamında New York'ta bir araya gelen İran nükleer anlaşmasına taraf ülkeler Fransa, Almanya, Rusya, İngiltere ve İran'ın dışişleri bakanlarının, İran ile doğal gaz dahil genel ticareti kolaylaştırmak için özel ödeme kanallarını da içeren yeni bir mekanizma inşa edilmesi konusunda anlaşma sağladığı açıklandı.
Bu mekanizmanın İran ile meşru ticaret yapan ekonomik aktörlere güvence sağlayacağına işaret edilen bildiride, tarafların bu çerçevede bölgesel ve uluslararası ortaklarla iş birliğini sürdüreceği duyuruldu. Ancak aradan geçen zamana rağmen bu programın devreye girememesi ve AB'nin özel ödeme mekanizmasıyla ilgili İran tarafının beklentilerini karşılamaması piyasalardaki olumlu havanın dağılmasına neden oldu.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, geçen hafta Hindistan ziyareti sırasında yaptığı açıklamada Avrupa ile Özel Ödeme Aracı (Special Purpose Vehicle-SPV) mekanizmasının kurulması için görüşmeleri sürdüreceklerini ancak AB ülkelerini beklemeyeceklerini belirterek, İran'ın çıkarlarını temin etmek için Hindistan, Rusya ve Çin gibi geleneksel ortaklarıyla bu alandaki iş birliklerini sürdüreceklerini söyledi.