TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Dr. Gülriz Şen, Fikir Turu için İran'da devam eden protestolara ilişkin bir makale kaleme aldı. Şen, protestoların önceki halk hareketlerinden farklı olup olmadığını, nedenlerini ve bunun iç-dış siyasete etkilerini değerlendirdi.
İşte makalenin bir bölümü:
İran İslam Cumhuriyeti'nin 1979'dan günümüze siyasi serüveni düşünüldüğünde sosyal hareketlerin özneleri, talepleri, eylem biçimleri ve hedefleri ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve iktisadi krizlerle birlikte dönüşmeye başladı. 2019 protestoları, 2017'nin son günlerinde patlak veren ve ülkede giderek artan işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı ve yolsuzluk gibi kronik sosyo-ekonomik sorunları hedef alan isyanlara yeni bir halka ekledi.
Protestocuları sokağa döken zam bir anlamda bardağı taşıran damla oldu. ABD'nin 2018'de yeniden devreye giren yaptırımları neticesinde, sadece bir yılda İran'da enflasyon resmi rakamlara göre yüzde 10'dan yüzde 40'a yükseldi, İran riyali dolar karşısında yüzde 70'e yakın değer kaybetti. İlk şokun ardından kısmi bir toparlanma olsa da kriz Ruhani'nin ilk yıllarında elde edilen makroekonomik istikrarı bozdu. Ekonomi, özellikle petrol ihracatında yaşanan düşüş nedeniyle Irak ile savaştan bu yana en ağır resesyonunu yaşamaya başladı. Yine resmi rakamlara göre 2019'da genç işsizliği yüzde 27'ye ulaşırken, üniversite mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 40'ı buldu.
PROTESTOLARIN ÖNCEKİLERDEN FARKI NE?
İran'da son birkaç sene zarfında kısa aralıklarla karşımıza çıkan protestolar, 2009 Haziran'ında tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından başlayan ve Yeşil Hareket olarak adlandırılan isyandan çeşitli açılardan ayrılıyor.
SON GÜNLERDEKİ PROTESTOLARA KATILANLAR ALT SINIF, İŞSİZLER
Yakın tarihli protestolara katılanlar, daha çok alt-orta sınıf ve işsiz kesimden geliyor; ekonomiyi önceleyen sosyal adalet taleplerini dile getiriyorlar, protestolarsa yoğun şiddet içeriyor, belli bir liderden yoksun ve sistem karşıtı.
YEŞİL HAREKET KENTLİ ve ORTA SINIFTI
Yeşil Hareket'in protestoları sivil haklar ve özgürlükleri temel alan, sisteme içeriden, rejimin cumhuriyetçi vasıflarını güçlendirerek çözüm getirmeye çalışan, reform yanlısı, kentli orta sınıf seçmenin barışçıl eylemlerine dayanıyordu.
Yeşil Hareket siyasi reform vurgusu taşırken, sosyal adalet beklentisi fazla ön planda değildi. Farklı sınıfları içeren bütüncül bir görüntüden uzaktı, bu nedenle daha çok kentli ve orta sınıf bir mahiyette kaldı, işçi sınıfını içermedi. Eylemleri rejim tarafından zorla bastırılırken, protestolar İran'ın devrim sonrasında toplum ile ilişkilerindeki en derin kriz olarak anılıyordu.
YEŞİL HAREKET'İ DESTEKLEYENLERİN BRİ KISMI ÜLKEYİ TERK ETTİ
Yeşil Hareket'e destek verenlerin bir kısmı, önceki Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde İran'ın iç ve dış siyasetinde gitgide artan güvenlik ikliminden kurtulmak için ülkeyi terk etti. İran'da kalan reformcu seçmenin büyük çoğunluğu ise 2013'te cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destekledikleri Hasan Ruhani'nin ılımlı mesajlarıyla sistem ile “barıştı”. Reformcu seçmenin bilhassa P5+1 ülkeleri ile imzalanan nükleer anlaşmanın ardından ekonomide, siyasette ve kültürel sahada yeni bir dönemin başlayacağına dair büyük umutları vardı. Ancak İran'ın hem uluslararası ve bölgesel ilişkilerinde hem de devlet-toplum ilişkilerinde normalleşmeyi getireceğini umduğu koşullar anlaşma sonrası dönemde gerçekleşmedi.
ORTADOĞU'DA BÖLGESEL REKABET ARTTI
Arap Baharı sürecinde Tahran'ın Suriye, Irak ve Yemen'deki krizler üzerinden bölgesel nüfuzunu koruma ve arttırma çabası, “Ortadoğu'da yeni bir Soğuk Savaş” süreci olarak anılan bölgesel rekabeti derinleştirdi. ABD'de Donald Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve kapsamlı yaptırımlar ile Tahran'a “azami baskı” uygulama kararı, İran'ın sosyo-ekonomik kırılganlığını ve siyasi kriz ihtimallerini arttırdı.
ÖFKE HÜKÜMETE YÖNELİK DEĞİL, BİZATİHİ SİSTEMİN KENDİSİ SORGULANIYOR
İran'da halk, nükleer anlaşmaya sadık kalmasına rağmen ülkelerine yaptırım uyguladığı için ABD'yi suçlarken, ülkedeki gelir adaletsizliği, nepotizm ve yolsuzluktan da siyasi seçkinleri ve sistemi sorumlu tutuyordu. Yaptırımlar İran'ı petrol gelirlerinin büyük bir kısmından mahrum ederken, bu yükü omuzlayan kesim giderek yoksullaşan orta sınıf, işçiler ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kentli yoksullardı. 2017-2018 protestoları öfkenin sadece hükümete yönelik olmadığını, bizatihi sistemin kendisinin sorgulandığını göstermişti.