Yenilik ve Adalet Biriliği Partisi (BIG) Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, 17 Mayıs 2020 tarihli yazısında, Almanya'daki protestoları kaleme aldı.
Dünya genelinde sadece Almanya'da bu kadar yoğun Covid-19 gösterileri düzenleniyor.
Protestoların önüne geçilemiyor.
Nisan ayının başlarında Berlin- Rosa Luxemburg Platz'ta bir kaç kişinin başlatığı COVID-19 gösterisi, şimdilerde Almanya çapında 10 binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşiyor.
Geçen hafta 70 yerde eylemler yapıldı. Toplam 19 bin kişi katıldı.
Hükümet ve muhalefet partileri ilk başlarda bu gösterileri pek ciddiye almadı. Şimdi ise kafalar iyice karışık.
Koalisyon hükümetine olan güven günden güne azalıyor. Nisan ayında yapılan kamuoyu araştırmalarında yıldızı parlayan başbakan Merkel ve Bayern eyalet başbakanı Markus Söder işin bu boyutlara geleceğini hiç tahmin etmiyorlardı. Göstericileri küçümseyerek Covid-19'un arkasında aşırı sağcıların olduğunu iddia ediyorlardı.
KİM BU GÖSTERİCİLER?
Bu hafta üçüncü ayına girecek olan koronavirüs önlemleri üç aşamadan meydana geliyor.
Bu günlerde ise son dönemin içinde bulunuyoruz.
İlk önceleri sağlık ve endişeler ön plandaydı. Korku ve panik hakimdi.
Sonrasında ekonomi imdat sinyalleri vermeye başladı.
İşyeri batanlar, para kazanamayanlar, işsiz kalanlar, kısa çalışanlar.
Şimdilerde ise her şey tüm çıplaklığıyla ortaya çıktı. Abartılı ve gereksiz önlemlerden sıkılan halk yollara döküldü.
Eylem yapanlar, hükümet partilerinin iddia ettiği gibi sağcılardan oluşmuyor. Tüm kesimler orada. Sanatçılar, entelektüeller, ev hanımları, öğrenciler, çalışan ve işsiz kesim.
Bir tiyatro yönetmeninin Berlin'de başlattığı hareketin böyle devam ederse yüzbinleri bulması artık kaçınılmaz bir durum.
Arkasında belli bir güç veya organize olduğunu söylemek çok güç. Günden güne güçlenen harekete aşırı sağcı parti AfD ilgi duymaya başladı bile. Buradan nasıl oy devşirebilirim hesapları yapıyor. Kaldı ki gösterilere katılanların çoğu herhangi bir partiye bağlı olmayan ve seçimlere katılmayan ciddi bir kitle.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında halkın yüzde 19'u korona önlemlerini abartılı buluyor. Yüzde 70'lik büyük bir kitle halinden memnun gibi görünüyor. Fakat bu durum çabuk değişebilir.
Başbakan Angela Merkel'i parti başkanlığından eden siyasi durum da küçük gösterilerle başlamıştı ve sonrasında AfD gibi aşırı bir partiyi Almanya'da üçüncü parti konumuna getirmişti.
2015 yılında başlayan sığınmacı akımı milyonlara ulaşmış ve bu belli kesimlerde rahatsızlığa neden olmuştu. Bunu çok iyi siyasi malzeme yapan Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) federal ve eyaletler bazında büyük başarılar elde etmişti. Merkel'in partisi CDU ve Sosyal Demokratlar (SPD) tarihlerinin en büyük hezimetlerini yaşamıştı.
Covid-19 protesto hareketi şu anda hiç bir partiye göz kırpmıyor. Hatta hepsinden aşırı şekilde rahatsız. Şimdiye kadar neredeydiler diyor. Yeni akım, partileşme yoluna gidiyor ve 2021 genel seçimlere Widerstand2020 adında bir isimle katılmanın planlarını yapıyor. İlk etapta partileşme sürecinin bitmesi gerekiyor.
BİLL GATES FAKTÖRÜ
Olayların hızlı büyümesinde bir yerde Bill Gates'in de büyük payı var. Tam koronavirüsün ortalığa korku ve panik salgıladığı bir dönemde geçen ay Almanya'yı ziyaret etmiş ve devlet kanalında konuşmuştu. Koronaya karşı 18 ay içinde aşı geliştireceğim ve bunun için Almanya'ya ihtiyacım var demişti. Sonrasında Merkel'in tam desteğini almıştı.
Bilgisayar yazılımları üzerinden milyarları kazanan Bill Gates oradaki virüslerle baş edememiş şimdi gelmiş hiç uzmanlık alanı olmadığı bir konuda koronavirüsle mücadele etmek istiyor.
Gates, Almanya'yı terkettiğinde arkasında korku ve panik havası bıraktı. Ana korku "Herkes korona aşısı olmak zorunda" şeklinde ifade edildi. Hatta hükümet partileri tarafından meclise 'Aşı Defteri' yasası sunuldu. Bu önerge oturuma katılan parlamenterlerin çoğunluğu tarafından reddedildi.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞINDAKİ MEMUR
Koronavirüs'ün grip ve diğer virüslerden daha tehlikeli olmadığını söyleyen immünolog ve virologlar başından bu yana aynı şeyleri dillendiriyor.
Covid-19'un mevsimsel gripten hiç bir farkı yok. Mutasyona uğramış farklı bir inflüenza türü diyorlar. Geçen yıllardaki vaka ve ölüm oranlarıyla karşılaştırıldığında farklı bir tablo ortaya çıkmıyor. İnsan sormadan da edemiyor. Sonbahar mevsimiyle birlikte yeni bir grip dalgası başlayacak. Peki bu durumda aynı önlemler tekrar alınacak mı? Sorular üstüne sorular.
9 Nisan tarihinde Tagesspiegel gazetesinde ilginç bir röportaj dikkatlerden kaçmadı.
Çarpıcı bir başlığı vardı: "Halk her şeyi bilmek zorunda değil." Kriz uzmanı Frank Roselieb, Merkel hükümetinin kriz ve benzeri durumlarda halktan neleri gizlemek zorunda kaldığına dair ipuçları veriyordu.
İçişleri bakanlığında üst düzeyde görevli bir memur, geçen hafta tüm eyalet içişleri bakanlarına gönderdiği bir elektronik postada koronavirüsün zannedildiğinin aksine hiç bir zaman tehlike oluşturmadığını ifade etti. Önlemlerin kaldırılmasını salık verdi. Stephan Kohn, 190 sayfayı içeren yazısında korona nedeniyle alınan önlemler kapsamında bir çok alanda büyük sıkıntılar yaşandığını ifade etti. Ertelenen ameliyatlar ölümleri çoğalttı.
Kalp krizi ve beyin kanaması yüzünden hayatını kaybedenler arttı. İnsanların aile hekimlerine ve hastanelere gidememesi koronoya karşı önlem alalım derken karşı tarafta fazla ölümlere sebep oldu. Stephan Kohn emailinde bakıma muhtaç olanların sorunlarında ve psikolojik hasta sayılarında ciddi artışlar olduğunu ayrıntılarıyla anlattı.
Benzer bir tepki de Charite hastanesi profesörü Michael Tsokos'tan geldi.
RBB televizyonuna verdiği bir mülakatta Covid-19'dan kaynaklanan korkulardan dolayı insanların intihar ettiğini söyledi.
"Polis dosyalarındaki aile yakınlarına gönderilen veda mektuplarına baktığımda bunların korona nedeniyle ölüm korkusu, işyerini kaybetme ve toplumsal değişiklik endişeleri yaşadıklarını görüyorum. Bu da bizi huzursuz ediyor." Krizin ekonomiye olan etkilerinin devam etmesi durumunda her şey daha kötüye gidebilir.
Michael Tsokos siyasilere ve medyaya seslenerek halka, korku ve panik havası yansıtmamaları teklifinde bulundu. "Toplumun en güçsüzlerinin herhangi bir lobisi yok."
YALNIZLAR ÜLKESİ ALMANYA
Krizler en çok yalnız yaşayanları etkiliyor.
Yalnız olan veya yaşayanlar daha sıklıkla hasta oluyor. Yaraları geç iyileşiyor. Bağışıklık sistemi daha zayıf. Kalb ve solunum rahatsızlıklarına yakalanan, diyabet ve depresyon hastaları çoğalıyor. Demans olma ihtimalleri çok yüksek. Bu da erken ölecekleri anlamına geliyor.
Almanya İstatistik Kurumu' un yaptığı bir araştırmaya göre ülkede 17.3 milyon kişi yalnız yaşıyor. Bu genel nüfusun 41.9'una tekabül ediyor. İki kişilik hane oranı ise yüzde 33.8.
Bunlar bize Almanya'da aile yapısı kalmadığını gösteriyor.
Krizler ancak birlikte ve toplumsal dayanışma içinde aşılır.
Kapitalist sistemin bireysel yaşam tarzına ağırlık verdiği bir düzende sosyal ilişkilerin zayıf olması belki virüsün yayılmasını bir nebze olsun azaltır fakat yalnızlığın sebep olduğu hastalıkların önüne asla geçemez.
İsmet Mısırlıoğlu
Berlin, 16 Mayıs 2020
Timetürk.com