Yenilik ve Adalet Birliği Partisi (BIG) Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, 29.08.2020 tarihli yazısında, Almanya'da korona önlemlerine karşı gerçekleştirilen mitingi engelleme çabalarına tepki gösterdi.
İşte Mısırlıoğlu'nun konuya ilişkin yazısı: ALMANYA'DA OLAYLI KORONA MİTİNGİ
Almanya bir aydır bugünü bekliyordu.
1 Ağustos'taki miting bir test niteliğindeydi.
Kaldı ki ona bile 800 bin civarında gösterici katılmıştı.
Berlin'de şimdiye kadar görülmemiş bir durumdu.
Almanya tarihinde herhangi bir hükümete karşı düzenlenen en büyük miting sayılırdı bu.
Arkasında herhangi bir siyasi parti yoktu.
Meclisteki hiçbir siyasi parti korona mitinglerine destek vermeye yanaşmıyor.
Oy kaybetme korkusu çok büyük.
Taraftarlarının orada flama veya herhangi bir amblem eşliğinde gösterilere katılmasına müsaade etmiyor.
Korona karşıtı mitingler partiler üstü bir hareket.
Sağ-sol ve fraksiyonsuz kim varsa orada.
Ondan dolayı da oluşumun adını Querdenken koymuşlar. Yanal, aykırı düşünür anlamında.
Bugün milyonlar bekleniyordu.
Korona önlemlerini protesto etmek için Almanya'nın her tarafından, hatta İspanya, İtalya ve Fransa'dan katılımlar vardı.
Berlin Senatosu hijyenik önlemlere dikkat edilmeyeceğini bahane ederek gösteriye birkaç gün kala mitingi iptal etti.
Gösteriyi düzenleyenler ise onlardan daha profesyoneldi.
Avukatlarını devreye sokarak derhal dava açtılar.
Yüksek idare mahkemesi dün acil bir karar çıkartarak mitingin iptalinin anayasaya aykırı olduğunu kamuoyuna duyurdu.
Temel hak ve hürriyetlerin korona önlemlerinden daha önemli olduğunun altını çizdi. Böylece Berlin İçişleri Senatörü büyük bir darbe yemiş oldu.
Senatör Andreas Geisel bunun acısını bir şekilde çıkarmalıydı. Emniyet güçlerini öyle bir organize etti ki gösteri alanına girişler neredeyse imkansızdı.
Bundan ben de muzdarip oldum. Bir şekilde Unter den Linden caddesine girmeliydim. Oturduğum yere çok yakın bir mesafede olması hasebiyle kaçamak yollardan bir şekilde içeri attım kendimi.
Evet, alanda çok farklı farklı insanlar vardı. Her görüş temsil ediliyordu. Berlinli Türklerin bu mitinge ilgi duymaması beni çok üzmüştü. Nedense etrafımızda olan bitenle pek ilgilenmiyoruz.
Kafam bu düşüncelerle meşgul olurken bir anda iki başörtülü bayan gördüm. Bir de kiminle karşılaşayım? Eski mesai arkadaşım Tülay Hanım ve arkadaşı Alman müslüman Jessica.
Kendileriyle gurur duyduğumu kendilerine ilettim.
Bu miting bir nevi Almanya'nın mozaiği nitelindeydi. Hiçbir grubun üstünlüğü yoktu.
Hepsinin ortak bir tavrı vardı.
Merkel hükümetinin koronayı bahane ederek özgürlükleri kısıtladığı konusunda hemfikirdiler.
Polis yetkilileri saatler 13:30'u gösterdiğinde ortaya bir dedikodu yaydılar. Gösteri, korona önlemlerine uyulmadığı için dağıtıldı yalanı kulaktan kulağa gezdi.
Göstericiler buna inanmadı.
Berlin emniyet teşkilatı mahkemenin verdiği karardan dolayı bir şekilde göstericilerden öç almak istiyordu.
Organizatörlerin avukatlarından biri olan Ralf Ludwig bir gazeteciye verdiği demeçte mitingten sorumlu başkomiserin ortalığı germek için elinden geleni yapacağını duyduğunu söylüyordu. Ve bunun için de suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Evet polisler çok gergindi. Birçoğu başka eyaletlerden gelmiş ve şehrin yabancılarıydı.
Bugün polis göstericilerle adeta oyun oynadı.
İçeri almadığı gibi dışarıda bırakmadı.
Neymiş gruplar arasında olay çıkarmış.
Bir ara benim de dışarı çıkmak gerekiyordu.
Polisler Nuh diyor peygamber demiyordu.
Aradan sıvışıp kaçmayı bile düşündüm. Sonra aklıma sorumlu komisere gitmek geldi.
Olayı anlattım ve anlayışla karşıladı. Beni dışarı bıraktı. Çıktığımda karşımda duran maskeli grup bana maskeni tak diye seslendi. Ben de onlara dışarıda maske takma mecburiyeti yok dedim. Sadece bakmakla yetindiler.
Bu grup nereden geliyor, kimin nesi ben de anlayamadım.
Emniyet güçleri en kötü durum için hazırlıklıydı.
Tazikli su tankları kenarda bekliyordu. Polisler ise tetikte.
İnternet ulaşımı engellenmişti.
Dalga kırıcı cihazlar yerleştirilmişti bazı yerlere.
Göstericiler Telegramm haberleşme programı üzerinden çok iyi organize olmuşlardı. Kimin nerede ne yaptığı polislerin hangi strateji peşinde koştuklarını anında bildiriyorlardı.
Ben de oradan haberleri alıyor, ona göre vaziyet belirliyordum.
Ne kadar korona gösterilerinin belli bir lideri olmasa bile Türk asıllı Atilla Hildmann en çok bilinenlerinden. Herkes onun nerede ne yapacağını merakla takip ediyor.
Attila Hildman küçük yaşta bir Alman aileye evlatlık olarak verilmiş ve orada yetiştirilmiş.
TV seyircisinin yakından tanıdığı ünlü vegan aşcı aşırı çıkışlarıyla kendine iyi taraftar kitle bulmuş ve bir o kadar da düşman edinmişti.
Televizyonlar ona artık yer vermiyor, antisemitik biri olmakla suçluyor.
Hildmann korona politikalarının üst aklın bir işi olduğunu etrafına anlatmaya çalışıyor. Bunun da arkasında siyonist lobinin varlığını yüksek sesle duyuruyor. Hakkında savcılığa yapılan suç duyurularının haddi hesabı belli değil.
Bir ara Hildman'ın Rusya büyükelçiliği önünde tutuklandığı haberi paylaşıldı gruplarda.
Sonra serbest bırakıldı.
Göstericiler emniyetli olacağı açısından büyükelçililkler önünde toplanılmasını salık veriyor. Rus ve Amerikan büyükelçilikleri tercih edilenler arasında. Her ikisi de direkt gösteri alanında bulunuyor ve aralarında ki mesafe sadece 300 metre civarında.
Her iki ülkenin başkanlarının Merkel'in gitmesini istemesi bu binaların bir anlamda göstericilerin sığınağı olma durumunu beraberinde getiriyor.
Gösteriler gece geç saatlere kadar sürdü.
Berlin Emniyet Müdürlüğü helikopter eşliğinde sabahtan itibaren alanı sıkı şekilde denetledi.
Gösteri doruk noktaya vardığında veya bittiğinde herkesin merak ettiği bir şey vardı.
O da kaç kişinin katıldığı yönünde.
Alman televizyonları bugün için 18 bin diyor.
1 Ağustos mitingi için de 20 bin demişlerdi.
Fakat katılım bir milyona yakındı. Bunu nereden biliyoruz. ABD eski başkanı Obama aynı alanda konuşma yaptığında aynı tv kanalları sayıyı 500 bin olarak vermişti.
Bugün ise farklı kanallardan aldığım bilgilere göre katılım 800 bin civarındaydı.
Bu sayı tabi ki Merkel hükümetini ürkütüyor.
Merkel gelecek seçimlerde (Eylül 2021) aday olmayacağını açıklamıştı. Onun yerine gelecek kişi (büyük ihtimalle Markus Söder) şimdiden kara kara düşünmeye başlamıştır.
Bu esnada Bayern Başbakanı Söder korona konusunda en sıkı önlem alınan lider olarak biliniyor. Koronanın onun başını yakıp yakmayacağını ise en geç bir yıl içinde öğreneceğiz.
Fotoğraf: Attila Hildmann