İsmet Mısırlıoğlu Timeturk için yazdı: Korona Almanya'yı ikiye böldü
BIG Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, Mart ayının ortalarından beri Almanya tuhaf bir ikilemin içine girdiğini yazdı.

Oluşturma Tarihi: 2020-05-02 21:01:37

Güncelleme Tarihi: 2020-05-02 21:01:37

Yenilik ve Adalet Biriliği Partisi (BIG) Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, 2 Mayıs 2020 tarihli yazısında, Almanya'nın korona serüveni şimdilerde yolun sonuna geldiğini ve Mart ayının ortalarından beri Almanya tuhaf bir ikilemin içine girdiğini yazdı. Halkın sabrı da kalmadığını belirten Mısırlıoğlu Alman halkının ikiye bölündüğüne de dikkat çekti.

İşte Mısırlıoğlu'nun konuya ilişkin yazısı:

Mart ayının ortalarından beri Almanya tuhaf bir ikilemin içine girdi. Önlem alalım mı? Yoksa akışına bırakalım gidebileceği yere kadar gitsin mi?

Tezatlarla başlayan Almanya'nın korona serüveni şimdilerde yolun sonuna gelmiş gibi görünüyor. 

Halkın sabrı da kalmadı artık.

Başbakan Merkel'in nasıl olsa tuzu kuru.

Tekrar seçilme derdi yok. Onun yerine geçecek adaylar yaptıkları açıklamalarla adeta "korona testi"ne tabi tutuluyor. İlk başlarda Almanya başbakanı olmak için yıldızı pek parlak görünen en büyük eyaletin başbakanı Armin Laschet, Covid-19 önlemlerini eleştirdiği için anketlerdeki beğeni derecesi yüzde 65'ten 30'a kadar geriledi.

Sonuçta sağcı muhafazakar kesimin ekseriyeti alınan önlemlerden pek rahatsız değil.

TOPLUM İKİYE BÖLÜNDÜ 

Hangi siyasi görüşten olursa olsun politikacılar korona karşıtı açıklama yapmaktan çekiniyor.

Alınan önlemleri eleştiremiyor. Oy kaybından korkuluyor. Ya ölümler çoğalır, vaka sayısı artarsa... Bu aynı zamanda onların da sonu demek.

Fakat organize olmamış ve kendilerini sosyal platformlardan ifade eden hafife alınmayacak etkin bir kitle var. Bunlar doktorlar, virologlar, hukukçular, sanatçılar, işadamları, öğrenciler, ev kadınları ve farklı kesimlerden oluşan duyarlı bir kitle. Çağrılarına meclisteki hiç bir siyasi parti karşılık vermiyor.

Virüsün topluma salgıladığı korku bir yana, insanlar arasındaki huzursuzluk, güvensizlik ve hırçınlık had safhaya ulaşmış durumda. Toplum birbirinden uzaklaşıyor. Bir buçuk metrelik sosyal mesafe artık güvensizlik ve kuşkuyla birlikte kilometrelere kadar gidiyor. Uçurum büyüyor. Alınan önlemler uzadıkça işin sosyal, ekonomik ve psikolojik boyutu da aynı oranda kötüleşiyor.

İNSANLAR ŞUNU SORUYOR

Şu ana kadar her şey kontrol altında ve iyiye gidiyor. Peki neden önlemleri kaldır mıyorsunuz? Fazla abartmıyor musunuz? Hayatın durması, konjonktürün kötüye gitmesi bir çok sektörün bitmesi veya can çekişmesi, ailelerin zor duruma sokulması sizleri rahatsız etmiyor mu?

Uluslararası arenada Almanya'nın korona ile mücadelesi örnek olarak gösteriliyor. 

Ölüm oranları bazı AB ülkelerine nazaran daha düşük. Sağlık sisteminde beklenilen kötü senaryo hayata geçmedi. 

Fransa, İtalya ve İspanya'da olduğu gibi sokağa çıkma yasağı uygulanmadı. 

İsteklerine hiç bir yerde olumlu karşılık bulamayan, sorgulayan kitle hukuk devleti çerçevesinde anayasanın kendilerine verdiği temel haklardan yararlanarak yollara dökülüyor, eylem yapıyor. O da yetmedi mahkemelerde davalar açıyor. Anayasa mahkemesinden tutun idari mahkemlere kadar yüzlerce şikayet dilekçesi veriliyor. 

KİMLER DAVA AÇIYOR?

Şu ana kadar idari mahkemelerde 900'ye yakın korona salgını davası açıldı. Bunların üçte ikisi bir şekilde karar bağlandı ve bir çoğu müddeilerin isteği doğrultusunda sonuçlandı.

En çok konuşulanlardan biri de Berlin'deki ünlü alışveriş merkezi Kadewe'nin açtığı davaydı. İdarî mahkeme hükümetin aldığı 800 metrekareye kadar işyerlerin açılabileceği kararını yersiz buldu ve Kadewe'nin tüm binasının satışa açık olmasına karar verdi. Sonra bu dava örnek alınarak diğer büyük mağazaların da hizmet vermesinin önü açıldı.

Aşağı Saksonya eyaletinde bir cami yönetimi korona yüzünden dini haklarının engellediğini savunarak anayasa mahkemesine itiraz dilekçesi verdi.

Mahkeme onları da haklı buldu.

Cami cemiyeti, Cuma namazlarının kademeli olarak tekrar başlatılması sağladı.

Hakimler dini özgürlüklerin kısıtlanamayacağını karara bağlayarak korona önlemleri eşliğinde camide tekrar namaz kalınabileceğinin hükmünü verdi. Anayasa mahkemesinin kararı tüm camileri bağlasa da DİTİB ve Milli Görüş gibi müslüman çatı kuruluşlarının da içinde bulunduğu Almanya Müslümanlar Koordinasyon Komitesi hükümetle sağladıkları ortak prensipler anlaşması doğrultusunda bu konuda farklı bir yol izliyor. 9 Mayıs tarihinden itibaren bunlara bağlı camiler sabah, öğle ve ikindi vakitlerinde ibadete açık olacak. Bunlara Cuma ve teravih namazları dahil değil.

Camideki tüm ibadetler farklı tedbirler çevresinde gerçekleşecek. Kişiler arasında bir buçuk metre mesafeye dikkat edilecek. Camiye ait hiç bir şey (Kuran, tesbih, rahle vd.) kullanılmayacak. Buna halı da dahil. Herkes kendi seccadesini beraberinde getirecek. Hatta evden abdestli gidilecek. Caminin su alanları kapalı tutulacak. 

En ilginç dava ise bir Filistinli mültecinin mahkemeye sunduğu gerekçeydi.

Dresden'de bir mülteci yurdunda yaşayan Gazze Şeridi'nden gelen19 yaşındaki genç kadın, 36 metrekare büyüklüğündeki odasının kendisi ve yanında kalan diğer üç bayan için yetersiz olduğunu belirtti. 

Ayrıca yurtta kantin, çamaşırhane ve tuvaletlerin toplam 390 kişi tarafından ortak kullanıldığını ifade etti.

 "Bu şartlarda hidjen kurallarına nasıl uyalım? itirazından sonra hakim, hamileliğinin son haftalarını yaşayan Filistinli bayanın lehine, mülteci yurdunun dışında uygun bir yere yerleştirilmesine karar verdi.

UÇURUM KAPANIR MI?

Korona önlemlerinden en çok sanatçılar, lokantacılar, aileler etkilendi. Doktorlar ve psikologlar sürekli uyarıyor. Koronavirüsüne yakalanmayan fakat farklı hastalıkları olan insanlar ciddi şekilde ihmal ediliyor.

Bir de bu kısıtlamalara sessiz direnç gösterenler var. Onlar alınan önlemlerden belli ki rahatsız değiller ama normal yaşamda bunlara pek riayet etmiyorlar. Parklar insanlarla dolu. Sosyal mesafeyi takan yok.

Siyasilerde sert önlemleri savunan Angela Merkel ve Bayern Başbakanı Markus Söder var.

Diğer tarafta ise Kuzey Ren Vestfalya Başbakanı Armin Laschet.

Korona toplumu ikiye bölmeyi sürdürüyor.

GÖSTERİLERİN SONU GELMİYOR

28 Mart'ta itibaren Berlin Rosa-Luxemburg-Platz'da her Cumartesi günü korona karşıtı gösteri düzenleniyor. Ana söylemleri anayasada tanınmış temel hak ve hürriyetlerin ayaklar altına alınmış olması.

Dün, 1 Mayıs günü Almanya'nın çeşitli şehirlerinde protesto eylemleri gerçekleşti. 

Berlin'de 300 kişinin katıldığı gösterilerde 80 kişi geçiçi olarak göz altına alındı.

ALMANYA DAHA NE KADAR DAYANIR?

Disiplinli ve çalışkan olarak bilinen Almanlar, koronanın verdiği ticari zararları gördükçe ülke menfaati için önlemleri hafifletme yoluna gidiyor. 

Orta ölçekli şirketler varoluş mücadelesi veriyor.

Ekonomi Bakanı Peter Altmaier korona için Almanya tarihinin en ağır krizi diyor. Yüzde 6.3 küçülme olacağını söylüyor. Salgının ekonomiyi 10 yıllık büyümenin ardından resesyona soktuğunu belirten Altmaier, "krizin sonuçlarını mümkün olduğunca düşük tutabilmek için 1 trilyon Euro'nun üzerinde bir kurtarma paketi hazırladık. Tekrar büyümeye geçeceğiz ancak bu zarar telafi edilemez. İşssizlik yıllık ortalama yüzde 5.8 oranında olacak. En çok restoran,  ticaret ve hizmet sektöründe sıkıntı yaşanacak dedi.

Altmaier'e göre Almanya 2022'nin başlarında kriz öncesi seviyeye ulaşacak.

Ismet Mısırlıoğlu

Berlin, 2 Mayıs 2020