İsrail'den Filistin'in anlaşmaları askıya almasına tepki
İsrail Ekonomi ve Sanayi Bakanı Eli Kohen, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın anlaşmalara bağlı kalmadığını ileri sürerek Filistin halkını tehdit etti.

Oluşturma Tarihi: 2019-07-26 07:46:01

Güncelleme Tarihi: 2019-07-26 07:46:01

"Israel Hayom" gazetesine konuşan Kohen, Abbas'ın İsrail ile anlaşmaları askıya almasının bedelini Filistin halkının ödeyeceğini öne sürdü.

Kohen, "Mahmud Abbas şimdi ne yapacak? Okullarda İsrail'e kışkırtmalarda bulunmaya mı geri dönecek? Yoksa operasyonlar düzenleyenlerin ailelerine maaşlarını ödemeye mi devam edecek? Aslında o bunları her zaman yapıyor zaten." ifadelerini kullandı.

"Ebu Mazin (Mahmud Abbas), İsrail ile yapılan anlaşmalarda geçen hususları uygulamadı." iddiasında bulunan Kohen, Abbas'ın terörü kışkırttığını ileri sürdü.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, dün akşam İsrail ile yapılan tüm anlaşmaların askıya alındığını açıklamıştı. FKÖ'ye bağlı Filistin Merkez Konseyi, Ekim 2018'deki 30. dönem toplantısında da Filistin devletini tanıyıncaya kadar "İsrail'i tanıma" kararını askıya almıştı.

NE OLMUŞTU?

İsrail Yüksek Mahkemesi, geçen ay Sur Bahir'deki bazı binaların Ayrım Duvarı'nın devamını oluşturan tel bariyerlere yakınlığı nedeniyle "güvenlik tehlikesi oluşturduğunu" iddia ederek yıkımına karar vermiş ve mülk sahiplerine 18 Haziran'a kadar binalarını yıkmaları için süre tanımıştı.

Bunun üzerine Filistinliler, bazıları inşa halinde olan yaklaşık 100 daireden oluşan 10 binanın yıkımının durdurulması için Yüksek Mahkemeye başvurmuş ancak mahkeme bu başvuruyu reddetmişti.

İsrail güçleri, pazartesi günü işgal altındaki Doğu Kudüs'te Ayrım (Utanç) Duvarı'nın devamı olan tel bariyerlere yakınlığı gerekçesiyle Filistinlilere ait bazı evleri yıkmaya başlamıştı.

Uzmanlar, İsrail mahkemesinin bu kararının, Filistin'in diğer bölgelerinde de birçok evin yıkılmasına neden olabileceği uyarısında bulunuyor.

Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995'te imzalanan "İkinci Oslo Anlaşması" çerçevesinde Batı Şeria, A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı. Yüzde 18'i kapsayan "A bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, yüzde 21'lik "B bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e, "güvenliği" İsrail'e devredilmiş; yüzde 61'ini oluşturan "C bölgesi"nin ise "idari yönetimi ve güvenliği" İsrail'e bırakılmıştı.