Kanada'da mültecilere 'seçici' yaklaşım
Kanada'nın mültecilere karşı ortaya koyduğu tavır takdir toplarken, aynı zamanda kamuoyundan saklı tutulan seçici bir yöntemle hareket ettiği konusunda eleştiriler alıyor.

Oluşturma Tarihi: 2015-12-21 13:08:34

Güncelleme Tarihi: 2015-12-21 13:08:34

Kanada'da, önceki Başbakan Stephen Harper'ın İslam-karşıtı provokatif açıklamalarının damga vurduğu kampanya döneminin ardından yapılan seçimlerde ezici bir üstünlük sağlayan genç liberal lider Justin Trudeau, göreve başlar başlamaz, mülteciler konusunun siyasi ve toplumsal gerilimi tırmandıracak zeminlerde ele alındığı ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) aksine, sığınmacılara "kucak açarak" farklı bir yaklaşım ortaya koydu. 

Yıl sonuna kadar 25 bin mültecinin kabul edileceğini açıklayan Trudeau, bu gruptan Kanada'ya gelen ilk kafileyi, bazı bakanlarla beraber havalimanında bizzat karşıladı.

Ayrıntılar kamuoyuyla paylaşılmıyor

Öte yandan, zor durumdaki mültecilere kapılarını açan ve bu politikasını başarılı halkla ilişkiler çalışmasıyla uluslararası kamuoyuna duyuran Kanada hükümetinin, sığınmacılara yönelik ayrıntıları kamuoyundan saklı tutulan "seçici" bir yaklaşımla hareket ettiği eleştirileri de bulunuyor.

Sığınmacıların hangi kriterlerle seçildikleri hakkında resmi düzeyde bilgi verilmezken, olası suistimallerin önlenmesi amacıyla tıbbi kontrol mekanizmasının kurulduğu yönündeki iddialar da basına yansıdı.

Ermeni kurumlarının rolü

Kanada'nın sığınmacı politikasının, başından bu yana en dikkat çeken noktalarından biri de, bu süreçte Toronto başta olmak üzere ülke genelindeki Ermeni dernek ve vakıflarının rolü ve etkisi. 

Kanada hükümeti, şu ana kadar ülkeye nakledilen ve getirilecek olanların dinleri, kökenleri ya da hangi azınlık grubuna ait olduklarına dair bir açıklama yapmadı. Ancak Kanada basınına yansıyan bilgilere göre, Toronto'ya ilk gelen 163 kişilik kafilenin 70'i, ikinci uçaktaki 214 kişinin de 160'ı Ermenilerden oluşuyor.

İlahi, Suriyeli çocuklar için okunmadı

Kanada'nın Suriyeli mültecileri kabulü sürecine damgasını vuran gelişmelerden biri de, bir çocuk korosunun, Hicret sırasında okunan ilahiyi seslendirmesi olmuştu.

Başlangıçta, vatanlarından ayrılmak ve yeni bir ülkeye adım atmak zorunda kalan mültecilere yönelik ‘anlamlı bir jest' olarak yorumlanan bu olayın, esasında sığınmacılarla bir bağlantısının olmadığı anlaşıldı.