Kara kıtada güç mücadelesi: Çin neden Afrika’da?
20'nci yüzyılın sonlarına doğru ham madde zengini Afrika'dan çekilen sömürgeci güçlerin yerine, kıtanın en fazla ihtiyaç duyduğu alanlarda etkin pozisyon alan Çin yerleşmeye başladı.

Oluşturma Tarihi: 2021-01-25 12:16:57

Güncelleme Tarihi: 2021-01-25 12:16:57

20'nci yüzyılın sonlarına doğru ham madde zengini Afrika'dan çekilen sömürgeci güçlerin yerine, kıtanın en fazla ihtiyaç duyduğu alanlarda etkin pozisyon alan Çin yerleşmeye başladı.

Yeraltı kaynakları bakımından zengin, nüfusun ise oldukça genç olduğu Afrika, 21'inci yüzyılın parlayan yıldızı. Uzun bir dönem Avrupalı ülkelerin sömürdüğü kıta, IMF verilerine göre, dünyanın en hızlı büyüyen ikinci bölgesi.

Kıtada halihazırda 1,1 milyar insan yaşıyor. Uluslararası kurumların raporlarına göre, 2050 yılına gelindiğinde Afrika'nın nüfusunun 2,2 milyar olması bekleniyor. Öte yandan hane halkı tüketiminin yıllık yüzde 3,8'lik bir artışla 2025 yılına kadar 2,1 trilyon dolara çıkması beklendiğinden, kıtanın 5 trilyon dolarlık bir ekonomi olma yolunda ilerlemekte olduğunu tahmin ediliyor.

Dünyanın dikkati şimdi Afrika'ya doğru kayıyor. 1990'lardaki Çin'le karşılaştırmalar artık radikal tahminler olarak görülmüyor.

Kırsaldan gelen göçmenlerin şehirlere taşınmasıyla Afrika, dünyanın en hızlı kentleşen bölgesi haline geldi. Öyle ki, yalnızca Lagos'un nüfusu saatte 77 kişi artıyor.

Bu hızlı geçiş büyük zorluklar ortaya çıkarsa da aynı zamanda dünyanın daha önce hiç görmediği bir altyapı inşa devrimini gerekli kılıyor. Kıtanın ihtiyaç duyduğu altyapı yatırımlarına ise en iyi çözüm sunan ülkelerden biri Çin.

Kıtanın altyapı girişimlerinin büyük bir yüzdesi Çinli şirketler tarafından yönlendirildiğinden veya Çin finansmanı tarafından desteklendiğinden, Çin, Afrika'nın kentleşme hamlesinde merkezi bir oyuncu haline gelmiş durumda.

Forbes Dergisine konuşan MORE Architecture'ın kurucusu Daan Roggeveen'in sözleri, Çin'in altyapı yatırımlarındaki rolünü çok iyi açıklıyor:

“Şu anda, Afrika şehirlerindeki üç kattan yüksek veya üç kilometreden uzun yollardaki herhangi bir büyük projenin büyük olasılıkla Çinliler tarafından inşa edilip tasarlandığını söyleyebiliriz.”

Kuşak ve Yol 2013'te resmen ilan edilmeden önce bile Çin, Afrika'nın kentsel gelişim alanında büyük adımlar atıyordu.

Uzmanlara göre, Batılı devletlerin kıtadan çekilmeye başladığı tarihler, Çin'e lobi yapmak için büyük bir fırsat sundu ve Çin, kısa zaman içinde kıtada demir yolları, hastaneler, üniversiteler ve stadyumlar inşa etmeye başladı.

Peki, Çin neden Afrika'da?

Afrika kıtası, zengin ham madde kaynaklarına ev sahipliği yapıyor. Afrika'nın tüm dünya platin ve kobalt arzının yüzde 90'ını, dünya altın arzının yarısını, dünya manganez arzının üçte ikisini ve dünyadaki uranyumun yüzde 35'ini barındırdığı tahmin ediliyor.

Cep telefonları da dahil olmak üzere elektronik cihazlarda kullanılan önemli bir mineral olan koltanın da yaklaşık yüzde 75'i kıtadan çıkarılıyor.

Afrika'da madencilik ve petrol, Çin'in yatırımlarının ana odak noktası. Bununla birlikte, Çin'in yatırımları, altyapıdan gıda işlemeye kadar hemen hemen her sektöre yayılmış durumda. Çin'in Afrika ülkelerinin büyük ölçüde gelişmemiş altyapısına yaptığı yatırımlar kamu hizmetleri, telekomünikasyon, liman inşaatı ve ulaşım gibi kilit alanları da kapsıyor.

Afrika, çelik üretimi için temel bir bileşen olan manganez stoğunun kabaca yarısına sahip. Tek başına Kongo Demokratik Cumhuriyeti, dünyadaki kobalt rezervlerinin yarısına sahip.

Çin, gelişmekte olan bir pazar ülkesi. Dünyanın en büyük ülkesi ekonomik büyümesini sürdürürken, sürekli ekonomik büyüme için gerekli olan doğal kaynaklara, gıda ve ürün pazarlarına ihtiyaç duyuyor.

Bu yüzden Çin, kaynak zengini Afrika'ya çok önem veriyor. Madencilik yatırımları, Çin'in Afrika ülkelerindeki toplam doğrudan yabancı yatırımının yaklaşık üçte birini oluşturuyor.

Borç diplomasisi

Johns Hopkins Üniversitesi Çin-Afrika Araştırma Girişiminin verilerine göre, Çin hükümeti ve bankaları, Afrika ülkelerine 2000 yılından bu yana 148 milyar dolardan fazla kredi verdi.

Afrika, 2014 yılında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından başlatılan “Yeni İpekyolu” projesinin önemli bir parçası.

Çin, bugün devasa altyapı projeleri için Afrika ülkelerine milyarlarca dolar borç veren bir ülke konumunda.

Çin hükümeti ve bankaları, Afrika ülkelerine son yıllarda 148 milyar dolardan fazla kredi verdi.

COVID-19 salgını üzerine yapılan olağanüstü bir zirvede Çin, Afrika ülkelerinin 2020 yılı sonuna kadar ödemesi gereken faizsiz kredi borçlarını iptal ettiğini duyurdu. Fakat, buna rağmen Çin, kredi borcunu ödeyemeyen ülkelerdeki stratejik limanlara, madenlere ve hava yolu şirketlerine el koyuyor.

Babül Mendep Boğazı'ndaki stratejik konumu ile öne çıkan Cibuti'nin, dış borcunun yüzde 70'i Çin'e.

Güney Afrika'nın Çin'e yaklaşık 26 milyar dolar borcu bulunuyor. Çin ülkedeki kamu şirketlerine ve 2018 Kalkınma Paketi'ne destek vermek için kredi verdi.

Kenya, 2012 yılından itibaren Çin Exim Bank'tan 5,2 milyar dolardan fazla kredi aldı. 2020 yılından itibaren kredi borçlarının ödenmesi gerekiyor. Ödenmeyen borçlar yüzünden Çin'in Kenya'nın en önemli limanı olan Mombasa Limanı'na el koyacağı belirtiliyor.

Borçlara karşılık liman

Sri Lanka hükümeti 8 milyar dolarlık kredi taksitlerini ödeyemeyince Aralık 2017'de Hambantota Limanı'nı Çin'e devretmek zorunda kaldı.

2017 yılında Hambantota kentindeki bir limanın kullanım ve tasarruf haklarının yüzde 70'ini 99 yıllığına Çinli bir şirkete devretmişti.

Zambiya'nın da toplam 8,7 milyar dolarlık dış borcunun 7,4 milyarı doları Çin'e ait. Eylül 2018'de Kenneth Kaunda Uluslararası Havaalanı'nı borcu karşılığı Çin'e devretti. Nijerya'nın 27,6 milyar dolar tutarındaki toplam dış borcunun 3,1 milyar doları Çin'e ait.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin de yaklaşık 2,5 milyar dolar Çin'e borcu var.

Afrika'da pek çok ülke, yukarıda da örneklerle görüldüğü üzere, büyük miktarlarda altyapı kaynaklı borca gömülmüş durumda. 4,5 milyar dolarlık Addis Ababa-Cibuti demir yolu, Etiyopya'nın 2016'daki toplam bütçesinin neredeyse dörtte birine mal oldu.

Nijerya, ödeme yapamadıkları için Çinli müteahhitleriyle bir anlaşma yapmak zorunda kalırken, Kenya'nın yüzde 80'i Çinliler tarafından finanse edilen Mombasa'dan Nairobi'ye ulaşan demir yolu, ülke bütçesinin dört katına çıktı.

Çin-Afrika ticareti

Çin, yıllık 200 milyar doları aşan Çin-Afrika ticareti ile şu anda Afrika'nın en büyük ticaret ortağı.

Amerikalı uluslararası danışmanlık firması McKinsey'e göre, Çin'in sahip olduğu 10 binden fazla firma şu anda Afrika kıtasında faaliyet gösteriyor. Çin'in kıtada 300 milyar dolarlık yatırım var.

Öyle ki, Pekin yönetimi, bu ivmeyi sürdürmek için 2018'de 60 milyar dolarlık bir Afrika yardım paketi açıkladı.

Kıtanın en çok ihtiyaç duyduğu altyapı yatırımları, aynı zamanda Çin'inde en rahat cevap verebileceği alan olma özelliğini taşıyor.

Nijerya'daki 12 milyar dolarlık sahil demir yolu, 4,5 milyar dolarlık Adis Ababa-Cibuti demir yolu, Tanzanya'nın Bagamoyo kentindeki 11 milyar dolarlık megaport gibi Afrika'nın en büyük altyapı projelerinin çoğunda Çinli şirketler ana oyuncu.

Rakamlarda Çin'in kıtada altyapı yatırımlarında rakiplerini geride bıraktığını ortaya koyuyor. 2011'den bu yana Çin, yüzde 40'lık oran ile Afrika'nın altyapı yatırımlarından en büyük payı aldı. 

Bu arada Afrika'da iş yapan diğer aktörlerin payları da giderek düşüyor. Avrupa yüzde 44'ten yüzde 34'e gerilerken, ABD'li müteahhitlerin payı yüzde 24'ten sadece yüzde 6,7'ye düşmüş durumda.

Çin'in askeri varlığı 

Çin, Afrika'da büyük altyapı yatırımlarını devlet destekli şirketleri ile hayata geçirirken, bu projeleri kendi bankaları aracılığı ile finanse ediyor. Yukarıda bazı örneklerde olduğu gibi, bazı devletler altyapı yatırımları için Çin'den aldıkları kredileri geri ödemede sıkıntılar yaşıyor.

Çinli firmalar, büyük limanlar, demir yolları, madenler gibi Afrika'da kritik öneme sahip sektörlerde varlıklarını artırırken, Çin ordusu da BM Barış Misyonları çerçevesinde ilk adımlarını attığı kıtada varlığını güçlendirmeye devam ediyor.

Pekin, uzun bir süre Afrika'da çatışma sonrası istikrarı (Mali), tıbbi insani yardım misyonlarını (Liberya), devam eden çatışmayı istikrara kavuşturmayı (Güney Sudan) kapsayacak şekilde güçlerini kara kıtada konuşlandırdı.

Cibuti'de askeri üs

Cibuti, halen ABD'nin bölgedeki ana operasyon üssüne ev sahipliği yapıyor. Küçük ancak Aden Körfezi ve Kızıldeniz'in birleştiği noktada, stratejik açıdan önemli bir konumda bulunan Cibuti'de, İngiltere, Fransa ve Japonya başta olmak üzere diğer bazı ülkelerin de askeri varlığı bulunuyor.

Çin de 2017 yılında Cibuti'de, Çin donanmasının Aden Körfezi ve Somali sularında Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü ve diğer ilgili taraflarla devriye, koruma, insani yardım, ortak tatbikat ve eğitim faaliyetleri düzenleyerek stratejik deniz yollarının güvenliğini sağlayacağını söylediği üssü açtı.

Cibuti'nin Afrika Boynuzu olarak nitelendirilen bölgenin Orta Doğu'ya en yakın ucunda bulunması, aynı zamanda enerji geçiş güzergâhında yer alması ülkeyi ABD-Çin arasında muhtemel bir “soğuk savaş” merkezi hâline getirirken, Kızıldeniz'i de yeni bir küresel rekabetin başlangıç noktası olarak belirlemekte.

Akdeniz ile Hint Okyanusu'nu birbirine bağlayan Kızıldeniz ile Aden Körfezi hattının geçiş bölgesi olarak nitelendirebileceğimiz Babu'l Mendeb Boğazı, ticarî etkileşimin yoğun olması sebebiyle ekonomik anlamda çok önemli bir potansiyel taşıyor.

Uzmanlara göre, Cibuti'deki üs, iki nedenden dolayı Çin dış politikasında önemli bir dönüm noktasını teşkil ediyor.

1) Uzun süredir devam eden müdahale etmeme doktrini 
2) Denizaşırı askeri üslerin olmaması

Kara kıtada Çin silahları

Çin, son yıllarda artan silah ihracatı ile Afrika'ya silah ihracatında ABD ve Fransa'yı geride bırakmış durumda. Daha çok hafif silah ihracına dayanan askeri alışverişin artması bekleniyor.

Öte yandan Çin'in Afrika ülkeleri ile askeri ilişkileri yalnızca silah satışına dayanmıyor. Bölge ülkeleriyle askeri diplomasiyi oldukça yoğun kullanıyor. Veriler, Çin'in askeri diplomasi çalışmalarının artarak devam ettiğini gösteriyor.

Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu ve Afrika'dan asker çekme politikasını, Çin'in artan askeri varlığıyla birlikte okumak, yeni ABD Başkanı Joe Biden döneminde bölgede “Soğuk Savaş” döneminin başlaması beklentilerini yükseltiyor.

Kaynak: AA+TRT Haber