'Kimse tanımasa da arkamda Türkiye var'
Al Jazeera'den Ece Göksedef'e konuşan KKTC’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Cenevre'yi, 48 yıllık müzakere sürecindi ve bu süreçte Türkiye başta olmak üzere adı geçen diğer ülkelerin tutumlarını değerlendirdi.

Oluşturma Tarihi: 2017-01-10 12:38:42

Güncelleme Tarihi: 2017-01-10 12:38:42

TİMETURK | HABER MERKEZİ

"Şu an Rumlar daha fazla taviz istiyor" diyen Eroğlu Annan Planı'na neden hayır dediğini şu sözlerle açıkladı:

"Ben Annan Planı'na neden hayır dedim? Çünkü daha önce 1986'da hazırlanan plana evet dedim. Rumlar kabul etmez, siz ederseniz KKTC'yi tanıyacağız dediler. İnsan bir kez aldanır. 1975'ten beri biz Türkiye'den nüfus aldık, almaya da devam edeceğiz. Geçen Kilise diyor ki, Türkiye'den gelen kimse kalmayacak."

İşte röportajın ilgii bölümü:

KLİSE'NİN AĞIRLIĞI

Kilise'nin yorumları bu kadar önemli mi? Metinde ne olacağı, müzakere heyetlerinin yazacakları şeylerin dışında bu sözlerin bağlayıcılığı olur mu?

- Metinde böyle bir şey yok, tabii. Başından beri diyoruz ki, anlaşma olduğu gün kaç vatandaş varsa, o sırada kurucu devletlerde o vatandaşlar kalmaya devam edecek. Sonrası için ortak kurulan devlet yetkililerince karar verilir. Zaten onu da dörtte bire bağladılar. Yunanistan'dan gelen dört kişiye karşılık Türkiye'den gelen bir kişiye vatandaşlık verilebilir dediler.

BEŞLİ KONFERANS SÜRECİ OLUMLU ETKİLEYEBİLİR

Bu kez masada liderler de olacak. Daha önce beş liderin bir arada olduğu, tümünün birbiriyle resmi görüşmelerde bulunduğu bir toplantı olmamıştı. Bunun sürece olumlu bir etkisi olacak mı sizce?

- Tabii üç garantörün katılması doğru bir şey... Rum tarafının aklında olanı ben söylüyorum, Anastasiadis, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak orada olacağını söylüyor. Ama aslında iki kurucu devletin kurucusu olarak orada olacaklar. Biz beşli zirve diyoruz, Anastasiadis çoklu zirve diyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve Avrupa Birliği de olsun istiyorlar. Ben kesinlikle bunu istemiyordum beşli zirveyi konuştuğumuz zamanlarda. Şimdi Çin, Rusya, ABD davet edildi. Bunlar gelirse müzakere masasında olamazlar zaten. Belki büyükelçilerini gönderirler yan odada oturmak üzere, ama müdahale edemezler.

"ERDOĞAN'IN CENEVRE'DEKİ VARLIĞI"

Erdoğan'ın orada olacak olması olumlu bir katkı yapar mı görüşmelere?

- Tahmin ederim Türkiye en üst makamla temsil edilecek orada. Dolayısıyla orada gerek İngiltere gerek Yunanistan istediği gibi at oynatamaz.

ÇİPRAS'IN HAMLESİ

- Yunanistan Başbakanı gitmeden önce illâ Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmek istedi. Erdoğan bugüne kadar görüşmedi, bu iyi bir şey. Çünkü, Çipras'ın aklından geçenleri ben tahmin ederim. Daha masaya oturmadan, oturduk ve anlaşamadık deyip Türkiye anlaşma istemez diyerek dış dünyaya çağrı yapma hesabı içinde olabilir. Bana göre görüşmemeleri doğru bir plandır çünkü masada nasılsa görüşecekler.

ANNAN PLANI

- Türkiye'deki lider, Annan Planı'na ‘evet' diyen ve Kıbrıs Türkü'ne de ‘evet' dedirten bir liderdir. Ama o günden bugüne köprünün altından çok su geçmiştir. KKTC, 2004'teki devlet değil, daha da yerleşmiş ve daha yeni yatırımlar yapılmıştır. KKTC'yi benimsemeyen insanlarımız da var maalesef.

"MECLİS'TE KKTC'Yİ HAZMEDEMEYENLER VAR"

- Kurulduğu gün hata olduğunu söyleyen, bugün hâlâ KKTC'yi hazmedemeyenler var. Ama bir devletiz. Bu devleti hazmedemeyen insanlar Meclis'tedir.

Meselâ, Annan Planı'na Sayın Akıncı da ‘evet' demişti ama şu an cumhurbaşkanı. CTP Meclis'tedir. Bunlar, KKTC'nin kurulmasının hata olduğunu söyleyenlerdi.

MÜZAKERELERİN AMACI NEDİR?

- Bu müzakerelerde amaç nedir? Bizim gibi baskı altında yaşayan, Rum'un baskısı altında kalan insanların mücadelesi özgürlük mücadelesidir. Bu mücadeleyi devletle taçlandırırsan bu en büyük mutluluktur. Ama maalesef bunu herkese hazmettiremedik.

"BİZ BİR DEVLETİZ"

Ben her zaman söylerim, KKTC tanınmasa da bir devlet olduğumuz için ben müzakere masasına elim güçlü oturuyorum. Olmasaydı masaya çok farklı otururdum. Kimse tanımasa da arkamda Türkiye var. Bir devletin çarkları benim topraklarımda dönüyor. Demokratik seçimler var. Dolayısıyla bir devletiz, kabul edilse de edilmese de halkım var toprağım var, gelişmişlik var. Ben 1974 öncesini gördüm. İngiliz döneminde de, Cumhuriyet'te de yaşadım, şimdi KKTC çatısı altında da yaşadım. Geldiğimiz noktayı düşündüğüm zaman, biz yokluklar içinde yaşadık.

ANKARA'NIN TUTUMU

Ankara'nın tutumu 2004'ten bugüne değişti, dediniz. Bugün çözüm isteğinin de azaldığını mı söylüyorsunuz?

- Ankara çözümden yana olduğunu söylüyor. Ama Annan Planı bana göre, Türkiye'nin gelebileceği son noktaydı. O noktayı Rum tarafı kaçırdı. Türkiye'yi artık 2004'teki Türkiye olarak müzakere masasında bulamazlar. Onun için temennim, Rumlar bugüne kadar yazdıklarını orada unutur ve iyi niyetli bir anlaşma isteğiyle ortaya çıkar. Türkiye'nin garantörlüğünden vazgeçmeyeceğimizi hazmeder ve ona göre esnek davranırsa zaten anlaşma olur. Şimdi bir kere peşinen sen, "Şu şu olmazsa anlaşma olmaz" dersen zaten olmaz. "Güzelyurt kırmızı çizgi" diyor, benim de kırmızı çizgim. "Garantörlük olmasın, kırmızı çizgi" diyor, benim de kırmızı çizgim. Ama niyet varsa, birbirimizi hazmedebilirsek orta yolda buluşmak mümkündür.

MÜZAKERE MASASI NASIL DEĞİŞTİ?

Bu süreci 2014'ün Şubat ayında başlatan lider sizsiniz. O günden bugüne, Cumhurbaşkanı'nın değişmesiyle birlikte müzakere masasında nasıl bir değişim oldu?

- Ortak metin bugün hâlâ iki taraf ve BM tarafından kullanılıyor. Talat Bey zamanında ve benim zamanımda bazı yakınlaşmalar oldu. Ama Anastasiadis cumhurbaşkanı seçildikten sonra bugüne kadar yapılan anlaşmaları reddetti. Biz de dedik ki, bunları reddedersek çözüme varmak mümkün değildir. Bir gün bu konuda tartıştığımız için masayı terk etmişti. Sonra yumuşadı ama bir kere de sismik araştırmalar nedeniyle masadan kaçtı.